İran ekonomisi rejimi zorluyor

Ömer Faruk ÇOLAK EKONOMİ ATLASI dunyaweb@dunya.com

İran, yapılan cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ardından dünya ve Türkiye gündemine oturdu. Seçimlerinde hile yapıldığına ilişkin tartışmaların sokağa taşması, İran üzerine tartışmaları da alevlendirdi. Batı ülkelerinden farklı olarak ne yazık ki Türkiye'deki tartışmalar oldukça sığ ve belli kodlara sahip olmadan yapılıyor. İran'daki olaylar rejimin politik uygulamalarından ve seçimde hile yapılmasından kaynaklı olduğu temel sav olarak ileri sürülüyor. Bu tür yorumlarda unutulan en önemli olgu rejim ile ekonomi arasındaki bağlantı.

Hemen tüm ülkelerde, sert rejim değişiklikleri veya hükümet değişikliklerinin altında iktisadi yapılanmada ortaya çıkan sorunlar tetikleyici olmaktadır. Bu olayların geri planında İran ekonomisinin içinde bulunduğu durumdan kaynaklanan bir tetikleme var. İran rejimi bunun farkındadır. Çünkü onlar da Şah'ı devirdiklerinde İran ekonomisi yine kötü durumdaydı.

Olayları irdelerken önce İran ekonomisine bakmak gerekir. İran ekonomisi devletçiliğin egemen olduğu bir ekonomidir. Özel sektörün ölçeği oldukça küçüktür. Devlet işletmeleri verimsiz çalışmaktadır. Kayıt dışılık ekonomide önemli bir güçtür. Devlet yönetimi rüşvet ve yolsuzlukla iç içe durumdadır. Bu olgu siyasi rakiplerin biri birlerine karşı temel saldırı aracı haline gelmiştir. Örneğin mevcut iktidar eski Cumhurbaşkanı Haşimi Rafsancani'yi yolsuzluklarını gündeme getireceği tehdidi ile kontrol etmektedir.

İran 2008 yılında yaklaşık 842 milyar dolarlık gayri safi yurtiçi hasılaya (GSYH) sahiptir. İran'da kişi başına düşen gelir 12.800 dolar olmasına karşın, gelir dağılımı çok bozuktur. Hükümetin uyguladığı sübvansiyon politikası ekonomin tüm kesimlerde verimsizliği artırmaktadır. İran hükümeti uzun süredir bu sübvansiyon politikası ile büyük kitlelerin sessiz kalmalarını sağladı. İran'da mevcut hükümet petrol fiyatları 150 dolara ulaşmasına rağmen bütçe açıklarını bir türlü kapatamadı. Nitekim geçtiğimiz yıl bütçe gelirleri 51 milyar dolar düzeyinde kalırken bütçe giderleri 103 milyar dolar düzeyine ulaştı.

İran ihracatında çeşitliği sağlayamamıştır. İhracatının yüzde 87.5'ini petrol ve doğal gaz oluşturmaktadır. İçe yönelik sanayileşme stratejisi sanayideki istihdamı sınırlamakta. Bu durum İran'da işsizliğin de yüksek olmasına neden olmakta. 2007 yılı itibari ile işsizlik oranı yüzde 12.5'tir. Enflasyon oranı işsizlik oranına paralellik göstermekte. 2008 yılında enflasyon oranı yüzde 28 dolayında gerçekleşti. İşsizlik oranı ile enflasyon oranının toplamı sefalet oranını verir. Buna göre sefalet oranı İran'da 40.5'tir. Petrol üreticisi bir ülke için bu sonuç vahimdir. İşte halk seçim sonuçları ile birlikte yaşadığı bu sefalete de isyan etmekte.

Yüksek işsizlik ve enflasyon, hükümet devirir. Rejim değiştirir. Hitler'den Humeyni'ye bu gerçek pek değişmemiştir. İslam ülkeleri son yıllarda sürekli olarak çatışma ve terör ile birlikte anılır oldu. Bunun nedeni İslam ülkelerinin kötü yönetilmesi ve bunun sonucunda da ekonomilerinin de kötüye gitmesidir. Bu ülkelerin yöneticileri halkın cehaletini, dini duygularını kullanarak, yurtdışında yeni düşmanlar yaratarak; gelir dağılımı bozukluğunu, yolsuzluklarını ve ekonomik çöküntüyü unutturuyorlar. Bu yapılanma Filistin'den, Suudi Arabistan'a, Pakistan'a kadar nerede ise tüm İslam ülkelerinde devam ediyor. Bu yapılanma kırılmadığı sürece ne yazık ki İslam ülkelerinde huzur olmayacak gibi duruyor.

Tüm yazılarını göster