İran; 6 bin yıllık bir medeniyet

Alaattin AKTAŞ EKO ANALİZ ala.aktas@gmail.com

İran’la, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin beş daimi üyesi olan ABD, Rusya, Fransa, İngiltere ve Çin ile Almanya’dan oluşan 5 artı 1 ülkeleri arasında imzalanan ve İran’ın nükleer programında bir anlamda frene basmayı kabul etmesi olarak nitelenen anlaşma tüm dünyada yeni bir sayfa açılması biçiminde yorumlandı. Bu kararın hem İran için, hem İran’la iş yapan ülkeler için bir dizi ekonomik sonucu olacak elbette. Yarın bir nükleer savaş çıkacağı tabii ki beklenmiyordu ama, yine de böylesine bir gelişme memnuniyetle karşılandı. Bu, anlaşmanın bir yönü. Diğer ve daha önemli görülen yönüyse, ekonomik. Bir tarafta İran yıllardır uygulanmakta olan ambargonun etkilerini giderebilecek, diğer tarafta da İran’la iş yapmakta olan ülkeler bu gelişmeden yararlanabilecek. Yani, alan razı, satan razı!

İran’la 5+1 ülkelerinin imzaladığı anlaşmadan hoşnut olmayan tek ülke İsrail. İsrail, bu anlaşmanın bir kandırmaca olduğunu ileri sürmeye devam ediyor.

Söz konusu anlaşmanın dünyada ne gibi değişikliklere yol açacağı, ekonomide bizi ve diğer ülkeleri nasıl etkileyeceği üzerinde detaylı olarak duruldu, durulmaya da devam ediliyor.Biz ise bugün, Ortadoğu’daki Arap ülkelerinden biriymiş gibi yaklaştığımız İran’a yakından bakmak istiyoruz.

İran’ın adını en çok, 1979’daki İslam devrimiyle, Irak Devlet Başkanı Saddam Hüseyin’in aklı sıra kurnazlık ederek 1980 yılı sonuna doğru  saldırıya geçerek başlattığı İran-Irak savaşıyla duyduk. Ardından İran’ın nükleer güç elde etme çabaları ve bunun Batı’yı, özellikle de İsrail’i ne kadar kaygılandırdığını izledik. Sanki İran nükleer güç elde edince bunu hemen kullanacakmış ya da kullanmaya niyetliymiş gibi bir algı oluşuverdi. Elbette bir caydırıcı güçtü bu; “Sen beni vurursan, ben de seni vururum” caydırıcılığı söz konusuydu. Hem günümüz teknolojisinde vurulduktan sonra vurmak değil, daha vurulmadan karşılık vermek gerekiyordu; hele hele nükleer silahlar söz konusu olunca.

En eski medeniyetlerden

Ortadoğu’da ya da Güneybatı Asya’da yer alan, petrolü bulunan ve Müslüman olan her ülke bizim için Arap ülkesidir. Böyle bir algıya sahibiz. Oysa İran’ın durumu çok farklı.

Biz İran’ı adeta Şah Rıza Pehlevi ve onu deviren İslam devriminin başındaki kişi olan Humeyni ile tanıdık. Ama İran, değil öyle birkaç yüzyıllık, tam 6 bin yıllık bir medeniyet. İran, MÖ 4000’lere dayanan tarihi ve mevcut topraklardaki yerleşimiyle dünyanın en eski medeniyetlerinden birine ev sahipliği yapıyor. İran, tarih boyunca Avrasya’daki merkezi konumu nedeniyle jeostratejik öneme sahip bölgesel bir güç olmuş hep. Geniş petrol ve doğalgaz kaynakları da, İran’ın uluslararası enerji güvenliği açısından da önemli bir konumda bulunması sonucunu doğuruyor.

Şah hanedanı ve İslam devrimi

İran’da 1908 yılında petrol bulununca, Batı’nın bu ülkeye bakışı değişiveriyor. 1921’de İngilizler için çalışmaya başlayan Rıza Şah, 1923’te başbakan, 1925’te İran şahı oluyor. Şah, İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra tahtı oğlu Rıza Pehlevi’ye devretmeye zorlanıyor. Rıza Pehlevi, 1953’te kaçmak zorunda kaldığı Roma’dan, İran’daki durumun ABD desteğiyle düzelmesi üzerine yeniden ülkesine dönüyor. Şah Pehlevi, ABD desteğini arkasına alarak İran altyapısını modernleştirirken, kendisine muhalif bütün siyasi oluşumları istihbarat örgütü Savak aracılığıyla eziyor.

Şah Rıza Pehlevi dönemi de, 1 Nisan 1979’da dini lider Humeyni’nin başa geçmesiyle resmen sona eriyor.

İran için, ne Şah dönemi dönem sayılır, ne 35 yıla yakın bir süreyi geride bırakan İslam Cumhuriyeti dönemi dönem sayılır. Kökleri milattan önce 4000’li yıllara dayanan bir devletten, bir gelenekten söz ediyoruz. Dolayısıyla Batı ile imzalanan nükleer anlaşmaya, belki daha da önemlisi nükleer konusunda Batı ile anlaşma imzalayacak düzeye gelecek ölçüde güçlü olmaya şaşmamak gerekir.

Bir dışişleri bakanı portresi 

İran, 5+1 ülkeleriyle nükleer anlaşma imzalarken ön planda olan kuşkusuz Dışişleri Bakanı Mohammad Javad Zarif’ti. Nasıl bir politikacıdır Zarif, nasıl bir eğitim almış, ne gibi görevlerde bulunmuştur, bakmakta yarar var.

Javad Zarif, San Francisco Üniversitesi’nde Uluslararası İlişkiler okumuş. University of Denver’dan hukuk ve politika alanında doktorası var.

İran Dışişleri Bakanı’na danışmanlık ve 1992-2002 döneminde yasal ve uluslararası ilişkilerden sorumlu Dışişleri Bakan Yardımcılığı görevinde bulunmuş; Birleşmiş Milletler’de de 2002-2007 döneminde İran’ın daimi temsilciliği yürütmüş. Javad Zarif’in bulunduğu diğer görevler de özetle şöyle:

Medeniyetlerarası Diyalog Komitesi Üyeliği, BM Silahsızlandırma Komitesi Başkanlığı, Global Yönetişim Komitesi Üyeliği, 2010-2012 döneminde Islamic Azad Üniversitesi’nde dış ilişkilerden sorumlu rektör yardımcılığı, başta Tahran Üniversitesi olmak üzere bazı üniversitelerde profesörlük, 2010’da Dünya Irkçılık Konferansı Asya hazırlık toplantılarına başkanlık.” 

6 bin yıllık oturmuş devlet geleneği olan bir ülkenin ve böylesine parlak geçmişi olan bir dışişleri bakanının nükleerle ilgili anlaşma yapmış olması çok mu şaşırtıcı?

Tüm yazılarını göster