IMF, G-7, Roubini

Gündüz FINDIKÇIOĞLU GLOKAL BAKIŞ debrovian@gmail.com

Nihayet herkes toplandı ve bazı önlemler açıklandı. Toplantılar Washington D.C.'de devam ederken krizi önceden haber vermiş ve neredeyse her adımında tamamen haklı çıkmış olan Profesör Nouriel Roubini (New York Üniversitesi) 10 Ekim günü iki kez medya önündeydi. Şu anda hemen hemen her kurum sorunun derinliği, yaygınlığı, süresi konusunda artan karamsarlıkta görüşler öne sürüyor. Roubini yine de çözüm önerilerinin radikalliği ve kapsamı açısından öndeydi. Kısaca, ABD ekonomisinin soğuk algınlığı geçirmediğini, şiddetli zatürreye yakalandığını söyledi. Resesyon U biçiminde değil -yani dibe vurup, orada bir süre kalıp, yükselişe geçmek- L biçiminde olacak ve 18-24 aydan önce toparlanma olmayacak diyor. Gelişmekte olan piyasalarla gelişmiş dünya ayrışmayacak, tam tersine giderek artan bir yakınlaşma görülüyor. Mali kriz bulaşıcı, ve zaten şimdi bile dünya ekonomisnin yarısı yavaşlamış durumda. Roubini 150 baz puanlık yeni faiz indirimi çağrısıyla FED gösterge faizinin sıfıra indirilmesi gerektiğini savunuyor. Ayrıca yeni bir mali paket gerekiyor. Mali sistemin düzeltilemeyecek unsurlarının kaderlerine terk edilmesini ve geri kalan büyük bölümün ya kamulaştırılmasını, ya da kamunun sermayelerine iştirak etmesini de önermekte.

Bunlar olacak mı? Öyle görünüyor ki cevap evet. Sorunun çok derin olduğu ve reel kesimi etkilemeye başladığı açıkça görülüyor. Bulaşıcılık yayılıyor ve önce hisse senedi piyasası kanalında işliyor, ama sonra kredi, bono ve büyüme kanallarından da yaygınlaşmaya başlıyor. 2009 yılı büyüme tahminleri evrensel bir yaygınlıkta, her yerde aşağıya doğru revize ediliyor. Türkiye de yavaşlayacak. Üçüncü çeyrekte yavaşlamanın görülmesini bekliyorum. Ama herhalde asıl etki son çeyrekte görülecek.

2009'da en büyük sorunumuz büyüme olacak. 1987-2007 döneminde potansiyel (trend) büyüme, yani çıktı açığını (output gap) kendisine nazaran ölçeceğimiz büyüme oranı yüzde 4. Fakat 2002-2007 döneminde bu oran yüzde 5'e yükselmiş bulunuyor. Yine de, 2002-2007 döneminde ulaşılan ortalama yüzde 6.8'lik büyüme oranının yüzde 1.8'inin geçici faktörlere dayandığı ortaya çıkıyor. Bir daha tekrar etmeyebilecek olan bu faktörler ıskonto edildiğinde ulaşılan yüzde 5 trend büyümenin son 6 yılın ortalama trend büyümesi olduğunu, ama ne 2007 yılında ne de 2008 yılında yüzde 5 trend büyümenin tutturulamadığını (tutturulamayacağını) görüyoruz. Yani, aslında mevcut durumda zaten potansiyelimizin altında büyüyorduk. Bırakın potansiyeli artırmayı, daha potansiyeli bile tutturamamış durumdaydık ve buna rağmen dış açık, enflasyon ve faizler yükselmişti.

İlk sonuç nedir? Son 6 yıldaki büyümemizde küresel likidite bolluğu, 2003 yılından itibaren hızlana yatırımlar ve bir defalık olduğu düşünülebilecek verimlilik artışının katkıları olmuş, ancak işgücü faktörü ve istihdamın büyümeye katkısı minimal kalmıştır. Asıl katkı, Batı'ya göre yüzde 50 oranında daha yüksek getirisi olan sermaye veriminden ve sermaye yatırımından gelmiştir. Fakat bu şekilde seyreden bir büyüme modeli zamanla azalan getiri tuzağına düğmeye mahkumdur. Sermaye yatırımlarının marjinal verimi sermaye stoğu arttıkça düşecektir. Tasarruf oranının yüzde 16'lara gerilediği -OECD ortalaması yüzde 23, Çin yüzde 44- bir ekonomide sermaye yatırımlarına dayalı büyüme kaçınılmaz biçimde artan dış ticaret açığı anlamına gelir ve gelmektedir. Sermaye mallarını da, artan ölçüde ara mallarını da ithal ediyoruz. Öte yandan, sermaye yatırımlarındaki artış henüz çok da ciddi bir (Batı'ya) yakınsamaya yol açmamış görünüyor. Örneğin, 1980 yılında 2 civarında olan sermaye/hasıla katsayısı (capital-output ratio) 2007 yılında ancak 2.5 civarına gelebilmiş durumda. Oysa ki OECD'de bu oran 5 civarındadır. Verimlilik kalıcı bir şekilde artmadıkça büyüme de sürdürülebilir olamaz ve zaten mevcut yüzde 4-5 aralığındaki potansiyel büyüme hızı da aslında öyle çok yüksek bir büyüme potansiyelinin varlığına işaret etmiyor.

Bütün bunlar zaten veri iken, ve uzun dönemli büyüme dinamiği zaten aşağı yönlü iken, ayrıca dünyadaki kriz derinleşiyor ve zamana yayılıyor. Doğrudan dünyada yaşanan bunalımın uzantısı olarak, dönem dönem negatif büyüme bile yaşayabiliriz.

Tüm yazılarını göster