IMF-Dünya Bankası toplantılarının sonucu: Henüz roller paylaşılmadı

Ömer Faruk ÇOLAK EKONOMİ ATLASI dunyaweb@dunya.com

Bugün sabah ekonomi derslerinden birisine giren bir öğretim üyesine öğrenciler şu soruyu yöneltse: IMF-Dünya Bankası Olağan Genel Kurul toplantıları sonrasında hangi kararlar alındı? Öğretim üyesinin vereceği yanıtı sanırım siz de merak ettiniz. Çünkü toplantıda küresel boyutta yaşanan krize rağmen netleşmiş, politika haline dönüşecek kararlar alınmadı. Daha çok genel ifadeler ve iyi niyetler dile getirildi. Belki de somut olarak tek karar, krizle mücadelede uygulanan mevcut politikalara devam edilecek olması kararıdır.

Böyle bir ortamda bu karar yeterli midir? Sanırım hayır. Ancak büyük başlar da (buna siz ister G-8 deyin, ister G-20 deyin) aslında ne yapılacağı konusunda karar verebilmiş değiller. Herkes ağzındaki baklayı çıkartmış değil. Dolayısıyla IMF'de ortada dolanıp duruyor. O da kriz ile birlikte zayıflayan itibarını yeniden nasıl kazanırım, yeni dönemde rolümü nasıl yaparım da artırırım derdinde. Açıkçası henüz senaryosu tam oturmamış bir dizide oyuncular rol kapma peşinde. Unutmayın G-20 içinde yer alan ülkeler de, daralan dünya pazarında, birbirleri ile rakip ülkelerdir.

Krizin üzerinden bir yıl geçmesine rağmen, daha önceki bir yazımda da ifade ettiğim gibi, yeni inşa sürecinde mimarisinin belirlenememiş olmasının altında, ülkelerin değişen pozisyonlar nedeni ile henüz hangi mevzilerde yer alacaklarına ilişkin mutabakatın sağlanamamış olması yatmaktadır. Çünkü şu sorulara net yanıtlar verilmemiştir ya da verilememiştir:

· Özellikle IMF'nin krizi öngörememiş olmasının hesabı verilmemiştir.

· Kriz önce finansal sonra reel sektör krizine dönüşürken, sermaye hareketlerinin önüne engel çıkartılacak mıdır, bankacılık sektörü hangi yöntemle denetime alınacaktır? Henüz Basel II için bile tam bir mutabakat sağlanamamıştır. Bırakın Basel II'yi, Basel I'e göre AB'nde sermaye yeterliliği oranını bugün yüzde 8'e göre uygulamaya kalksanız ihtiyaç duyulan para 140 milyar Euro'ya yakın.

· ABD dolarının durumu ne olacak. Birçok ülke artık ABD'nin senyoraj gelirleri ile ekonomisini finanse etmesine rıza göstermek istemiyor. Pastadan onlarda pay almak istiyor.

Tüm bu sorulara net yanıtlar verilmeyince de genel kuruldan beklenen politika önermelerini içeren karar çıkmadı. Biraz daha beklemek gerecek.

Toplantının öne çıkan ülkesi Türkiye oldu. Öncelikle ev sahibi idi, sonra IMF ile yeni bir stand by (destek) anlaşması yapıp yapmayacağı merak ediliyordu, son olarak da bol bol şişirilen ülke olmasıdır. İlki gerçekleşti. Gerçekten ev sahibi ülke idik. İkincisi yine belirsizliğini korumaya devam etti. Ancak önümüzdeki yıl parlayan ülke olacağımızın söylenmesi (bunu söyleyenlerden birisi 2001 yılı krizi öncesi IMF Başkan yardımcısı olan, krizden 45 gün öce Türkiye'ye gelen harika gidiyorsunuz diyerek, sabit döviz kur politikasını öven, adeta krize girmemize destek veren Stanley Fischer olması ayrıca ilgi çekicidir) doğrusu pek gerçekçi değildi. Çünkü toplantının son günü Maliye Bakanlığı'mızca açıklanan eylül ayı bütçe verilerine göre parlayacak ülkenin bütçe açığı yüzde 7.859 oranında artarak (yaklaşık 78.6 kat) 53.3 milyar TL açık veriyordu.

Bence IMF'ciler bizi parlatmak yerine "bizim her dediğimizi yapan, bizim önerdiğimiz politikaları eksiksiz uygulamaya çalışan bir hükümetin olduğu -şimdi utangaç yeni evlenen kız nazı yapan- Türkiye'yi bu hale nasıl geldi, getirdik" sorusuna yanıt vermelidir. (Tabii öğrenci konumundaki hükümetimiz ile birlikte.)

Tüm yazılarını göster