IMF Baş Ekonomisti Olivier Blanchard: Ekonomik büyüme 2010'da, isti

DİDEM ERYAR ÜNLÜ YAKIN PLAN didem.eryar@dunya.com

IMF Başkanı Dominique Strauss-Kahn'ın yakın danışması ve IMF Baş Ekonomisti Olivier Blanchard, küresel krizden çıkışa yaklaştığımıza dair olumlu sinyallerin gelmeye başladığını söylüyor, fakat bu çıkışın zorlu olacağını da ifade ediyor. Blanchard'a göre, "Ekonomik büyüme 2010'da, istihdam artışı ise 2011'de" mümkün olabilecek.

İşte IMF Baş Ekonomisti Blanchard'ın küresel krize yönelik öngörüleri:

Büyüme oranları 2009'da negatifte kalacak

"2008 yılının dördüncü çeyreğinde üretim beklediğimizin çok üzerinde bir düşüş gösterdi. Gelişmiş ülkelerde GSMH yıllık bazda yüzde 7 oranında düşüş kaydetti. 2009'un ilk çeyreğinde, sonuçlar biraz daha olumsuz olabilir. Dolayısıyla çok düşük bir noktadan yola çıkmış olacağız. Nisan sonu tahminlerimize göre, 2009 yılında gelişmiş ülkelerdeki ekonomik faaliyetler yüzde 3 oranında gerileme kaydedecek. Bir başka deyişle, büyüme oranları 2009 yılı boyunca negatifte kalacak. Ancak 2010 yılında hafif bir şekilde pozitife geçecek."

İşsizlik artmaya devam edecek

"Obama, umut ışıklarından bahsetmekte haklı. Her ne kadar çıkış uzak olsa da, çıkışa doğru yol aldığımızın işaretleri var. ABD'de işsiz sayısındaki artış yavaşladı; dış ticaretteki düşüş daha az gündeme getiriliyor. İstihdam üzerindeki sonuçlarını görmemiz uzun sürecek olsa da, bir değişimin olduğu kesin. Büyüme normal hızının altında kalmaya devam ettiği sürece, işsizlik oranı artmaya devam edecek. Bizim öngörülerimize göre, ancak 2011 yılından itibaren işsizlik oranlarına azalma görebileceğiz."

Büyük bir bankanın iflası, finans piyasalarını paniğe sokar

"2008'de gündeme getirdiğimiz büyük depresyon riski tam olarak ortadan kalkmadı. Ekim 2008'de, G-20 felaket senaryoları üzerine çalışmamızı istedi. Örneğin çok büyük bir bankanın iflas etmesinin ardından, finans piyasalarının paniğe girmesi söz konusu olabilir. Ya da beklenenin daha altında gerçekleşen bir büyüme hem yeni iflaslara yol açar hem de finans sisteminin biraz daha güçsüzleşmesine neden olur. Fakat bu senaryolar bana çok olası gelmiyor".

Gelişen ülkelerde şok dışarıdan geldi, gelişmiş ülkelerde içerden

"IMF'de dikkat çeken önemli konu, 185 üyesinin birbirinden çok farklı olmaları. Gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler arasında da önemli farklılıklar var. Gelişmiş ülkeler için şok, büyük ölçüde içerden kaynaklanıyor. Finans sistemleri genellikle çok kötü durumda ve iç talep tamamen çökmüş halde. Gelişmekte olan ülkeler içinse tam tersine şok dışarıdan geliyor. İhracatları çözüyor; yabancı sermaye ülkeyi terk ediyor. Bankalar ve yabancı yatırımcıların çekilmesinin ardından da, ülke vatandaşları borçlarını ödemekte zorlanıyorlar. Doğu Avrupa ülkelerinde de aynı durum söz konusu. Özellikle de Baltık ülkelerinde. Daha dramatik durumlarda ise sadece IMF kredileri kurtarıcı olabiliyor."

IMF'nin önceliği kamu harcamalarının artırılması

"Kurtarma paketleri ülkelere göre değişiklik içeriyor. IMF'nin tercihi kamu harcamalarının artırılması yönünde, çünkü harcanan her dolar veya Euro ekonomik aktiviteye katkı sağlıyor. Vergi indirimlerine öncelik vermek ise, haneler tarafından biriktirilen paraların harcanmasını sağlamıyor. Dolayısıyla vergi indirimlerinin düşük gelirli ailelere uygulanması daha doğru olacaktır. Fakat bazı hükümetlerin vergi indirimlerini tüm topluma yaymaları da anlaşılabilir bir durum, çünkü bütçe açığının bu derece artması ve karşılığında vatandaşlara doğrudan bir yarar sağlamamasını anlatmak kolay olmayacaktır."

Deflasyon konusunda çok endişelenmiyorum

"Aylardır çok sayıda ülkede fiyat endeksi geriliyor. Olası senaryo, fiyat düşüşlerinin bir süre daha devam edeceği. Önemli olan bu düşüşün yılda yüzde 1 ile 2 seviyesi arasında kalması, çünkü bunun ötesine geçerse deflasyon tüm dünyayı felç eder. Bu konuda çok fazla endişelenmiyorum. Japonya örneğinde de gördüğümüz gibi, 1989 finans krizini izleyen on sene boyunca, gelişmiş ülkelerde fiyat ve ücretlerdeki ayarlamalar, deflasyonu net sınırlar içinde tutmayı başardı."

ABD dış talebe, Çin iç talebe yönelecek

"Tarihte, büyük finans krizlerinin üretim kaybına neden olduğunu ve bu kaybın bir daha yerine konamadığına şahit olduk. Büyümede kriz öncesine oranla yavaşlama olabilir. Kesin olan, kriz çıkışında yapısal düzenlemelere ihtiyaç duyacağımız. Örneğin ABD'de iç talebin azalması karşısında istihdamı koruyabilmek için, ihracatın artması, dolayısıyla doların değer kaybetmesi gerekecek.

Ekonomik büyümeleri büyük ölçüde ihracata dayalı olan gelişmiş ülkelere gelince, onlar da sanayilerini yola sokmak için gelişmiş ülkelerdeki tüketicilere güvenemeyeceklerini biliyorlar. Ticaret fazlaları azalacak ve iç talebi desteklemek zorunda kalacaklar. Örneğin Çin tüketime öncelik verecek. Fakat ihracat ekonomisinden, iç talebi karşılayacak bir ekonomiye geçmek zaman alacak. Dolayısıyla Çin ekonomisindeki büyümenin yüzde 10'un altında kalmasına hazırlıklı olmak gerekiyor. Ekonomisini iç talebe dayandıran Hindistan içinse durum çok daha kolay olacak".

Finans sisteminin düzelmesi için savaşacak iki cephe var

"Finans sistemindeki düzelme biraz yavaş ilerliyor. Bunun nedeni hükümetlerin aynı anda iki cephede savaşmaları gerektiğini anlamalarının uzun sürmüş olması. Bir yandan kötü kredileri temizlemeleri, diğer yandan bankaların rekapitalizasyonunu gerçekleştirmeleri gerekirdi. Bunun için de büyük miktarda paralara ihtiyaç var ve hükümetler nasıl davranacaklarını pek bilemiyorlar. Önümüzdeki dönemde hükümetlerin bankalardaki katılımlarının azaltılması; kriz sırasında aldıkları hisseleri satmaları gerekecek. Benim gördüğüm risklerden birisi çok fazla konsolidasyon gerçekleşen finans sisteminde, rekabetin zarar görebilecek olması. Bankacılık sisteminin 10 sene sonra nasıl olacağına dair bugün kimse bir fikre sahip değil."

Tüm yazılarını göster