Chartered Institute of Public Relations üç yıldır halkla ilişkiler sektörü çalışanlarına yönelik bir araştırma yürütüp sonuçlarını raporluyor. Mental Wellbeing Audit (zihinsel iyi olma hali) başlıklı raporda İngiltere'de halkla ilişkiler alanında çalışan profesyonellerin %90'ının zihin/ruh sorunlar yaşadıkları rakamını gördüğümde paniğe kapıldım açıkçası.
Hele ki çalışanların %60'a yakınının çok ağır iş yükleri nedeniyle bu sorunlarla mücadele edip iyileşmeye odaklanabilmek için kendilerine herhangi bir zaman ayıramadıklarını okumak daha da ürkütücü oldu. Hatta iletişim profesyonelleri, böylesi bir nedenle kendilerine zaman ayırmak, "off time" yapmak gibi bir yola gittiklerinde kendilerini "suçlu" hissettiklerini ve bunun üzerlerindeki baskıyı arttırdığını ifade etmişler.
Çalışma alanlarındaki aşırı iş yükü ve sürekli "kriz odaklı" bir alanda mücadele veriyor olmak halkla ilişkiler profesyonellerinin mental sorunlar yaşaması ve stres seviyelerindeki artışın temel dinamiği olarak ifade ediliyor.
Yıllardır kriz iletişimi çalışan bir akademisyen olarak, krizlerin çalışanlar üzerinde yarattığı etki vb. konuları anlatıp tartışıyorum ama bu sonuçlar, krizleri yönetmek zorunda olan iletişim profesyonellerinin nasıl bir baskı altında çalıştıklarını gözler önüne sermesi açısından benim için de sarsıcı oldu. Kriz meselesinin üzerine hizmet verdikleri markaların giderek artan talepleri de eklenince ortaya çıkan sorunlar daha da artış göstermiş.Enstitü bu nedenle iletişim profesyonellerinin psikolojik sağlığını destekleyecek eğitim programları, destekler organize ediyor ve yaşadıkları stresi daha bilinçli bir şekilde yönetebilmeleri için sektör çalışanlarına yardımcı olmaya çalışıyor.
Türkiye'de en azından benim bildiğim bu alana odaklı derinlemesine bir çalışma yok ancak böylesi bir araştırmanın olası sonuçlarını tahmin etmek çok da güç değil. Aynı baskı, aynı kriz stresi burada da fazlası ile mevcut.Özellikle ajans tarafında çalışanlar aynı anda birden çok marka ve kurumun gündemi, işleri ve krizleri ile meşgul olduklarından o tarafın işi daha zor diye düşünüyorum. Ve sosyal medyanın, dijital haber sitelerinin 7/24 aktif halde olması nedeniyle krizin ne zaman nereden vuracağı belli olamadığı için de iş ile bağlantıyı kesmek gibi bir seçenek de şu an için sektörün seçebileceği bir yol durumunda değil. Yani kısa vadede kolay bir çözüm bulmak zor gibi görünüyor.Bu anlamda biz akademi tarafının eğitim sürecine stresi yönetmek ve kişisel iyi olma halini başarabilmek odaklı becerileri geliştirecek eğitimleri ciddi şekilde eklememiz ve iş yerlerinin de çalışan ruh sağlığını korumaya odaklı politikalar/uygulamalar geliştirmesi çok önemli. Ve telbette profesyonel iletişim hizmeti alan markaların da ajans çalışanlarının birer makina değil insan olduklarını ve asla sonu gelmeyen taleplerin sektörü aslında olumsuz etkilediğini fark etmesi gerekiyor.
Günün sonunda iletişim profesyonelleri olmadan iletişim kurmak mümkün değil, bu sektör biraz daha özenli davranılmayı hak etmiyor mu?