Halkla ilişkiler ve reklam endüstrisinin tütün mamulleri, silah ya da fosil yakıtlar gibi alanlarda çalışan şirketlere hizmet vermesi, uzun yıllardır endüstrinin pek de “iştah açıcı” olmayan konuları arasında. Ancak özellikle iklim krizi ile ilgili gündemin yoğunlaşmasıyla birlikte fosil yakıtlar ve gaz odaklı müşterileriyle ilgili baskılar ciddi boyutlara taşınıyor.
Geçtiğimiz yıla dönüp baktığımızda konuyla ilgili dikkat çeken gelişmelerden ilki, ABD’de Temsilciler Meclisi Doğal Kaynaklar Komitesi Gözetim Paneli’nin konuyu gündem haline getirmesi oldu. Komite, petrol ve gaz sektöründeki müşterilere hizmet veren iletişim ajanslarının çizgiyi aştığı söylemiyle bir soruşturma başlattı. İletişim ajanslarının, halkı söz konusu müşterileri lehine yanılttığı argümanını yüksek sesle dillendirdi.
Komitenin iddiaları oldukça sertti
Komite, iletişim ajanslarının iklim eylemini baltalama noktasındaki rolü hakkında bir oturum düzenledi. Gaz ve petrol şirketleri için yürüttükleri iletişim kampanyalarında kullandıkları “aldatıcı/yanıltıcı” uygulamaları gösteren bir rapor yayınladı. Raporda, manipüle edilmiş vaatler, yanıltıcı bilgi içeren karbon emisyonları ve yeşil boyama uygulamalarına vurgu yapıldı.
İletişim ajanslarının iklim ile ilgili olarak müşterileri lehine dezenformasyon yayma işini üstlendikleri iddia edildi. İddialar, yasa teklifleri ve gerçek politika çözümlerini sabote etmek ve topluluk savunucularına saldırmak için “vicdansız taktikler kullanmak” gibi cümleleri içeriyordu.
Komitenin ortaya koyduğu raporda fosil yakıt, gaz şirketlerinden sızan iç yazışmalar, iletişim ajanslarının çizgiyi geçtiğine ve yanıltıcı içerikler için şirketleri bizzat yönlendirdiklerine dair örnekler, sızan e-postalar ile konunun ciddiyeti vurgulandı.
Komitenin Demokrat başkanı Carolyn Maloney, "Dünya çapında ölümcül, aşırı hava koşullarıyla karşı karşıya kalırken, fosil yakıt şirketleri rekor karlar elde ediyor ve dikkatleri iklim krizini körüklemedeki merkezi rollerinden uzaklaştırmak için yanıltıcı halkla ilişkiler taktiklerini arttırıyor" dedi.
Ve komitedeki milletvekilleri, beş iletişim şirketinden – (FTI Consulting, Story Partners, DDC Advocacy, Blue Advertising ve Singer Associates) fosil yakıt müşterileriyle yaptıkları çalışmalarla ilgili belge ve bilgi talep etti. 1 Ocak 2013 tarihinden bu yana fosil yakıt endüstrisindeki çalışmalarına ilişkin tüm belge ve yazışmalar istendi.
Birleşmiş Milletler’in devreye girişi
Eylül ayında bu kez BM Genel Sekreteri Antonio Guterres New York’taki genel kurul açılışında iletişim ajanslarını gündeme getiren taraf oldu. Guterres, yaptığı konuşmada iletişim ajanslarını fosil yakıt müşterilerinin iklim üzerindeki zararlı etkilerini olduğundan küçük göstererek “milyarlarca dolar kazanmakla” suçladı ve bunun bedelini ödemeleri gerektiğini söyledi.
Tıpkı on yıllar önce tütün endüstrisi için yaptıkları gibi, lobiciler ve spin doktorlar aracılığıyla zararlı, yanlış bilgiler yayıyorlar diye ekledi. Bir halkla ilişkiler felaketini önlemek için daha az, gezegensel bir felaketi önlemek için daha fazla zaman harcamaları gerekiyor vurgusu da dikkat çekiciydi.
İletişim aktivistlerinin sesinin yükselişi
Siyasi figürlerin ve BM Genel Sekreteri’nin ateşlediği fitili daha da alevlendiren ise reklamcıların halkla ilişkiler uzmanlarının ve onların müşterilerinin fosil yakıtlarla bağını koparma amacıyla hareket eden ses getiren kampanyalara imza atan bir STK olan Clean Creaters oldu. Eylül ayının sonlarında bir kampanyaya başlayan ekip sokakları kampanya posterleri ile kapladı. Ünlü halkla ilişkiler şirketi Edelman'ı fosil yakıt odaklı müşterilerini bırakmaya çağıran posterler iletişim ajansının New York ofisinin bulunduğu lokasyon ve çevresine asıldı.
Bu eylem Kasım 2021’de Edelman’a karşı başlattıkları yüzlerce ünlü, etkileyicinin imzaladığı ve Edelman’ı fosil yakıt müşterilerini bırakmaya davet eden sürecin devamı niteliğindeydi. Clean Creaters adına konuşan kampanya sözcüleri “"Reklam, halkla ilişki ler ve pazarlama sektörlerindeki insanların toplu olarak, fosil yakıtlar üzerinde çalışmamalıyız çünkü fosil yakıtlar aktif olarak gezegenimizi yok ediyor" demesini istiyoruz” açıklamasında bulundular.
Konunun Asya-Pasifik bölgesine de taşınması
Eylül ayı biterken de halkla ilişkiler, reklam endüstrisinin Asya'daki fosil yakıt üreticilerinden uzak durması gerekip gerekmediğini tartışmak için PRCA Asya-Pasifik, Vero ve PRovoke Media ile bir panel düzenledi. Bölge genelinde çok sayıda katılımcının büyük ilgisini çekti. Clean Creatives’da bölgeye yönelik kampanyalarını hızlandırdı ve o bölgede iş yapan iletişim ajanslarına yönelik bir imza kampanyası başlatıp fosil bazlı şirketlerle çalışmayı reddederek süreci desteklemelerini istedi.
400 kadar ajans ve 1000’in üzerinde bireysel iletişimci taahhütnameyi imzaladı. Clean Creatives yöneticisi, kampanyanın bu bölgede bu kadar ilgi çekmesinin iki temel nedeni var. "Birincisi, şu anda çok fazla fosil yakıt tüketimi olan bir bölge. Endonezya dünyanın en büyük kömür ihracatçısı, Çin ülke bazında dünyanın en büyük kömür tüketicisi. İkincisi ise dünyanın iklim açısından en hassas bölgelerinden biri” açıklamalarında bulundu.
Vicdani ret tartışmaları
Asya bölgesi bazlı yapılan panelde bu bölgedeki iklim hassasiyeti ve aşırı hava olaylarının neden olduğu yıkıcı sonuçlar düşünüldüğünde iletişim sektörünün fosil yakıt üreticileri ile çalışma konusunda “vicdani ret” duruşu sergilemesi gerektiği yönünde sesler yükseldi ancak herkes aynı fikirde değildi. M&C Saatchi Endonezya'nın başkanı Anish Daryani, ajans endüstrisinin herhangi bir şeyi çözmek için gerçekten yeterli etkiye sahip olup olmadığını sorguladı.
Ortaya atılan görüşlerden bir tanesi de iletişim ajanslarının bu sektör ile bağlarını tamamen kesmesinin, söz konusu şirketlere gerçek bir danışmanlık verme ve onları iklim pozitif eylemlere yöneltme konusunda yol gösterici olunması şansını ortadan kaldıracağı ve bunun da negatif etkileri olacağıydı. “Etik” bir iletişim danışmanının “etik olmayan’” bir müşteriyi doğru yöne, reforma ve daha iyi davranışa yönlendirmeye yardımcı olmasının önemi gündeme getirildi.
Peki şimdi ne olacak?
Henüz iletişim ajanslarının söz konusu şirketlere hizmet vermesinin önüne geçen yasal bir düzenleme ya da herkes tarafından kabul edilen bir kurallar sistemi yok. Ancak yukarıda özetlediğim ve giderek çapı büyüyen gelişmelere bakıldığında endüstrinin bu konuda başının ağrımaya devam edeceğini söylemek de mümkün. Görünen o ki aktivist hareketlerin artması ve yüksek konumlu kişi ve kurumlardan gelen sesler ile önümüzdeki süreçte “iletişimde vicdani ret” kavramını daha fazla konuşup tartışıyor olacağız. Siz ne dersiniz sektör vicdani retçi olmaya hazır mı?