İklim krizi ile ilgili farkındalık ve baskı yaratmak için işleri hangi noktaya kadar zorlamak gerekir? Ve bu zorlama ve baskılara hangi noktaya kadar demokratik özgürlük olarak yaklaşılmalıdır? Almanya bir süredir bu zor soruların etrafında tırmanan bir kriz ile mücadele etmeye çalışıyordu ve bu hafta işler iyice sarpa sardı.
Demokratik bir hukuk devletini, iklim aktivistlerinin web sayfalarını kapatıp üyelerinin evlerine polis baskınları düzenleyecek, fon toplamalarını yasaklayıp tutuklamalara başlatacak noktaya getiren olaylar, doğal olarak dünya gündeminde sarsıcı bir etki yarattı.
Last Generation (Son Nesil)
Last Generation, iklim krizinin önüne geçebilmek için farkındalık ve baskı yaratmaya çalışan bir grup. Almanya’da genellikle gençlerden oluşan bir yapılanmaları var.
Grubun ana talebi, 2030 yılına kadar “sosyal olarak adil” bir şekilde fosil yakıtların kullanımına nasıl son verebileceğini çözmek adına hükümetin kararlı adımlar atması. Yani, Almanya'nın, Paris iklim anlaşmasına bağlı kalması için hükümet üzerinde baskı kurmaya çalışıyorlar. Bunu başarmak için bir “iklim sosyal konseyi” oluşturulmasını da istiyorlar.
Diğer talepleri ise hükümeti, karbon emisyonlarını azaltmak için otobanda 100 km’lik hız sınırı uygulamaya ikna etmek ve toplu taşımayı özendirmek adına tüm yerel/bölgesel ulaşımda kullanılabilecek 9 €'luk bir bilet sistemi kurdurmak. Taleplere bakıldığında son derece anlaşılır ve gerekli olduğunu söylemek mümkün. Ancak iş bu taleplerinin yerine getirilmesini sağlamak için başvurdukları yollara gelince işler karışıyor.
Trafiği kapat, yolları bloke et!
Last Generation aktivistleri, Alman şehirlerinde izinsiz mitingler düzenledi, şehirlerin ana arter yollarını bloke edip yollarda yerlere yatarak, trafik ışıklarını kullanılamaz hale getirerek günlerce kaos yaratan eylemlere imza attı.
Eylem görüntülerini, "Bu sabah yine şehir merkezindeki birçok kavşağı kapattık" şeklindeki içeriklerle paylaşarak sosyal medyada da gündem oluşturdular. Almanya Şansölyesi, grubun kampanyalarını "tamamen çılgınca" olmakla kınadı. Ve Almanya'da haftalardır Last Generation'ın yasal olarak bir suç örgütü olarak tanımlanıp tanımlanamayacağı konusunda şiddetli tartışmalar yaşanıyordu.
Aktivistler ise “suçlu olmadığımızı anlamanız için Almanya'da bir kuraklık yaşamamız, gıda kıtlığından muzdarip olmamız mı gerekiyor?" şeklinde açıklamalarda bulunarak eylemlerine devam ettiler ve geçen ay Berlin’i ablukaya alarak gerginliği tırmandırdılar.
Soruşturma ve polis müdahalesi
Sonunda geçtiğimiz hafta Alman polisi, tartışmalı faaliyetleri nedeniyle bir suç örgütü kurduğundan veya desteklediğinden şüphelenilen iklim kampanyacılarına yönelik bir soruşturma kapsamında yedi eyalette baskınlar düzenledi. Münih savcılığı "yargılamanın şu anki aşamasında, suç ortaklığı gerçeklerini doğruladık" dedi ve "aramalarda ele geçirilen deliller önümüzdeki haftalarda değerlendirilecek” açıklamasında bulundu.
Grubun web sitesi kapatıldı ve fon toplama faaliyetleri sona erdirildi. 1.4 milyon euro’luk fon hesaplarına el konuldu. Şüphelilerden ikisi de geçen yıl Nisan ayında Trieste (İtalya) ile Ingolstadt (Almanya) arasındaki bir petrol boru hattını sabote etmeye teşebbüs etmekle suçlanıyor.
Muhafazakar milletvekilleri hapis cezaları da dahil olmak üzere daha sert cezalar talep ederken, sol kanattakiler tehlikeli bir otoriter baskıya karşı uyarıda bulunuyor. Last Generation sözcüsü ise “Bizi gözaltına alma stratejisi başarısız oldu. Bugün yine sokakta oturup trafiği kapatıyorum. İklim felaketi çoktan başladı” diyerek kolay lokma olmayacaklarını gösterdi.
İklim meselesi ile ilgilenenler, yazıya başlarken sorduğum zor soruların cevaplarını verebilmek için Almanya’ya gözünü dikmiş durumda. Siz ne dersiniz; iklim krizini durdurmak için yapılan bu eylemler haklı mı, yoksa başkalarının hayatını zora sokarak ileri mi gitmişler? Dünyanın geleceğini kurtarmak için bugün hayatı biraz felç etmek, cezalandırılması gereken bir suç mu?