İkinci çeyrek büyümesi olumlu olacak. Peki, sonrası?

Fatih ÖZATAY EKONOMİDE UFUK TURU dunyaweb@dunya.com

Yazıya şöyle başlasam şaşırtıcı olur mu? "İlk çeyrekte bir önceki çeyreğe göre ekonomimiz büyümedi." Şaşırtıcı olmaması gerekiyor; bir çeyrek öncesine kıyasla sadece yüzde 0.15 hızında büyüdüğümüzü TÜİK haziran ayının sonunda açıkladı zira.

Gayrisafi yurtiçi hasıla (GSYH) verileri yayınlanalı iki hafta oldu. Peki, neden bu 'bayatlamış' konuya döndüm? Nedeni şu: Bundan sonra ne olabilir? Yeni açıklanan veriler ne diyor bu konuda? Gelin bu soruların peşine düşelim şimdi. Ama girişteki savıma açıklık getirmek için bu köşenin okurlarının artık alıştıkları grafiği güncelleyerek vereyim.

Grafik 1'de mevsim ve takvim etkilerinden arındırılmış GSYH'nin 2007'nin başından bu yana gelişimi var. Bu verinin kaynağı da TÜİK. Birkaç saptama: Birincisi, 2009'un birinci çeyreğinde indiğimiz dip noktasından sonra GSYH'de önemli bir artış gerçekleşti. İkincisi, buna karşın, 2008'in ilk çeyreğinde ulaşılan zirve GSYH değerinin hala altındayız. Yatay çizgi bu zirve üretim değerini gösteriyor. Üçüncüsü, son iki çeyrekte yaratılan GSYH hemen hemen aynı değerde. Bu nedenle yazının başındaki cümle okuyanları şaşırtmamalı. 

Bankalarımızın açtıkları toplam kredi miktarının enflasyondan arındırılmış hali nisan 2009'dan beri sürekli artıyor. Mayıs sonunda ulaştığı değer krizden önceki düzeyinin üzerinde. Yılın ilk çeyreğinde reel kredi miktarı bir önceki çeyreğe göre artmıştı. Mayıs sonu itibariyle bir önceki çeyreğe göre artış hızı ise daha da yükseldi. Yılın ikinci çeyreğindeki büyümeye oldukça olumlu bir katkı yapmış olması gerekir kredi genişlemesinin.

Bankalarımızın ve şirketlerimizin yurtdışından sağladıkları net kredi miktarının toplamının gelişimi Tablo1'de yer alıyor. Bu kesimler nihayet net dış borç geri ödeyicisi olma konumundan kurtulmuşlar (eksi işaretli rakamlar ödenen dış borcun yeni alınan borçtan fazla olduğunu belirtiyor). Şirketler kesimi için 2008'in aralık ayından bu yana bu bir ilk. Bu da ikinci çeyrek büyüme hızımız açısından olumlu bir gelişme.

Tablo 1: Bankaların ve şirketlerin net dış borçlanmaları (milyon dolar)

 Bankalar Bankalar Şirketler Şirketler 

  Toplam Uzun  Toplam Uzun  Toplam

2004 5708 2361 5106 4765 10814

2005 9248 6544 9875 9508 19123

2006 5814 9766 18812 18317 24626

2007 5608 7271 25888 25674 31496

2008 3047 724 23680 22746 26727

2009 -4129 -1340 -9539 -9318 -13668

2010     

  Ocak -1051 -97 -987 -1084 -2038

  Şubat 53 -353 -537 -625 -484

 Mart 592 -146 -1174 -1219 -582

  Nisan 1524 402 -866 -992 658

Mayıs 1438 103 220 122 1658

İhracat açısından durum biraz daha karışık. Güncel veriler Dış Ticaret Müsteşarlığı'nın internet sayfasında var. Ancak o verilerden ihracatımızın dolar karşılığını öğreniyoruz; dolayısıyla avro-dolar kurunda son zamanlarda gerçekleşen büyük oynamaların etkisinden arındırıp bakamıyoruz ihracata.  Dolar cinsinden mevsim etkilerinden arındırılmış ihracatımızda gelişme şöyle:

Yılın ikinci çeyreğindeki ihracat ilk çeyreğe kıyasla yüzde 5.5 oranında daha yüksek. İlk çeyrek ihracatı ise bir öncekine göre yüzde 2 daha fazlaydı. Dolayısıyla bir artış var ihracatta. Bu durumda ikinci çeyrek büyümesine ihracattan da olumlu katkıdan söz edebiliriz. Peki, neden durum karışık dedim az önce?

Şundan: Yine aynı şekilde ölçüldüğünde haziran ayında ihracatımızın mayıs ayına kıyasla azaldığı anlaşılıyor. Temmuz ayının ilk on iki gününde de haziran ayının aynı dönemine kıyasla ihracatta azalma var. Bu kadar kısa dönemlik veriden bir sonuç çıkarmamak gerekiyor. Ancak haziran-mayıs ayı karşılaştırma sonucu ile aynı gelişmeye işaret ediyor on iki günlük değerler.

Üretime ilişkin son açıklanan veri mayıs ayı için mevsim ve takvim etkisinden arındırılmış sanayi üretimi oldu. Nisan ayına göre önemli ölçüde artış var: Yüzde 1.9. Böylelikle nisan-mayıs sanayi üretim ortalaması, yılın ilk çeyreğindeki ortalama üretime kıyasla yüzde 1.6 oranında daha yüksek oldu.

Yılın ilk altı ayına ilişkin kapasite kullanım oranları da var. Yılın ikinci çeyreğindeki kapasite kullanım oranında ilk çeyreğe göre bir artış var. Hemen her yıl bu tip bir artıştan söz etmek mümkün. Ama bu yılki artışın mevsimselliğin üzerinde olduğu görülüyor.

Bunları alt alta koyduğumda, ikinci çeyrekte, ilk çeyreğe kıyasla ekonomimizin büyümüş olması gerektiğini düşünüyorum. Dolayısıyla, ikinci çeyrek verileri açıklandıktan sonra bu köşede yorumlarken, yazının başındaki gibi bir cümleye gerek kalmayacak büyük ihtimalle.

Yılın ikinci yarısı için aynı olumlu yorumu yapmak mümkün değil ama. Hem tüketici, hem de reel kesim güven endekslerinde son iki ayda kötüleşme var. Güven göstergelerindeki kötüleşmenin arkasındaki temel neden Avrupa Birliği'nde olan biten. Orası daha durulmadı. Bu nedenle bizde ekonomiye duyulan güvende aşınma sürebilir. Bu da yatırım ve tüketim harcamalarını olumsuz yönde etkileyebilir.

Üstelik Avrupa Birliği ülkelerinin aldıkları önlemlerin büyüme hızları üzerine olumsuz etkileri olacak. İhracatımız bundan kötü yönde etkilenecek. Bu çerçevede az önce değindiğim haziran-temmuz gelişmeleri uyarı sinyali veriyorlar.

Bir de içine girdiğimiz kesintisiz seçim takvimini ekleyin bunlara. 2010'un ikinci yarısında ilk yarıya kıyasla daha yavaş bir büyüme beklemek gerekir. Ama özelikle 2011'de hiçbirimizi tatmin etmeyecek bir büyüme gerçekleşmesi ihtimalinin arttığının altı çizilmeli.

Tüm yazılarını göster