İhracat niye artırılamıyor?

Alaattin AKTAŞ EKO ANALİZ ala.aktas@gmail.com

İhracatta yerimizde sayıyor, hatta geri gitmekten kurtulamıyoruz. Dün de yazdığımız gibi, nisan ayı itibariyle yıllık ihracat dört yılın en düşük düzeyine gerilemiş durumda. Türkiye İhracatçılar Meclisi tarafından açıklanan mayıs verisi de ihracatın ancak geçen yılki düzeyde gerçekleştiğini gösteriyor. 

İthalatın gerilemesinin daha makul açıklamaları var da, ihracat neden artmıyor peki. Dün bir konuya vurgu yapmış ve kur artışının tek başına ihracatı artırmadığı gerçeğinin ortaya çıktığını belirtmiştik. Bu konuyu çok iyi ifade edemediğimiz anlaşılıyor. Biz, kurun düzeyiyle ihracat arasındaki bağlantıya dikkat çektik çekmesine ama ihracatın artış ya da azalışının tümüyle kura bağlı olmadığının üstünde fazla durmadık, durmaya gerek duymadık. Anlaşılan bu konuya biraz daha detaylı eğilmek gerekiyor; gerekiyor ki yanlış anlamalara meydan vermeyelim. 

Türk parasının değer yitirmesi ihracatı artırmakta önemli bir etken, ama tek etken değil. Öyle olsaydı geçen yıl ihracatımız ok gibi fırlardı. Çünkü geçen yıl Türk Lirası dolar karşısında yüzde 20 değer kaybetti. Yeri gelmişken belirtelim; TL'nin geçen yıl dolara karşı yüzde 25 değer yitirdiğine ilişkin açıklamalar temelden yanlış, çünkü yüzde 25, TL'nin değer kaybını değil, doların TL'ye karşı değer kazanımını gösteriyor. 2014 sonunda 2.32 olan dolar, 2015 sonunda 2.91'e çıkarak yüzde 25 arttı. Bu oranı TL'nin değer kaybı olarak verenlerin, örneğin doların 2 liradan 4 liraya çıkması durumunda "TL yüzde 100 değer kaybetti, kağıt olarak  bile değeri yok" diyebilmesi gerekir. 

Dolarda geçen yıl gerçekleşen yüzde 25 artış, ihracatı artırmadı, tam aksine ihracatta gerileme oldu. Bu gerileme eğilimi bu yıl da sürüyor. Demek ki ihracatı artırmak için tek çare kur artışı değilmiş, dün de dediğimiz gibi bu ortaya çıktı. Çünkü kur artışına bağlı ihracat artışı teoride mümkün ama bu teori her zaman hayata geçirilemiyor.

İhracatçının geliri, kurdaki artış ölçüsünde artmıyor.  Çünkü Türkiye üretimde giderek daha yüksek oranda ithal girdi kullanan bir ülke. Dolayısıyla kurdaki artış maliyetleri de yukarı çekiyor. 

İhracat geçen yıl artmadı, bu yıl da artmıyor; çünkü başka olumsuzluklarla karşı karşıyayız. En başta gelen olumsuzluk küresel ekonomideki daralma. Özellikle bizim en büyük pazarımız olan AB'deki daralma önemli. Bu olumsuzluk en azından geçen yıl bizi çok etkiledi.

Geliri azalan ülkelerin durumu 

Bir başka etken, petrol fiyatlarındaki düşüş. Geliri büyük ölçüde petrole bağlı olan ülkelerin bizden yaptıkları ithalatı azaltmaları ya da bizden fiyat kırmamızı istemelerinde şaşılacak bir yön yok. Hep verdiğimiz bir örneği tekrarlamak istiyoruz. 

Varili 100 dolardan 1 varil petrol aldığımız bir ülkeye, tanesi 2 dolardan 50 tane kalem sattığımızı varsayalım. Petrolün varili 50 dolara indiğinde bu ülke ya bizim kalem fiyatımızı 1 dolara indirmemizi isteyecek ya da fiyat indirmezsek ve kaleme çok ama çok ihtiyacı varsa bu sefer de yine 2 dolarlık fiyattan ancak 25 kalem alacak. Yaşadığımız budur. Dolayısıyla petrol fiyatındaki gerileme, en büyük pazarlarımıza olan ihracatımızı olumsuz etkileyen başlıca faktör olmuştur.

Kaldı ki, bizim ihracatımızda petrol aldığımız ülkelerin önemli bir payı var. AB ülkeleri ilk sırada, ikinci sırada ise "Yakın ve Ortadoğu ülkeleri" olarak tanımlanan grup bulunuyor. 

Ticaretin, en çok komşularla, yakındaki ülkelerle yapılması olağandır. Ama bizim hangi komşumuzla aramız iyi ki... Türk ve Yunan uçaklarının Ege'de sık sık it dalaşı yaptığı günlerden bugünlere geleceğimizi kim tahmin edebilirdi. Yunanistan, şu an en sorunsuz komşumuz haline gelmiş durumda. Ya da, diğer komşularla öylesine sorunluyuz ki, Yunanistan'la olan sorunlar göze batmıyor bile...

Böyle bir durumda, kanlı bıçaklı olduğumuz komşularımızla ticaret nasıl artar ki...

Hele hele Rusya... Dört aylık gerçekleşmeye ilişkin rakamları dün de verdik. Rusya'nın zaten ekonomik zorlukları vardı ve bu yüzden ihracat azalmaktaydı, uçak kriziyle birlikte azalma iyice derinleşti. Bu ülkeye olan ihracat dört ayda tam yüzde 60 azaldı.

Teknolojik ürün satamıyoruz

Temel sorunlarımızdan biri de, vazgeçilmez ürün satıyor olmamamız. İşte oranlar... İmalat sanayinde yüksek teknolojili ürün ihracatımızın payı yalnızca yüzde 3.5 düzeyinde. Bu oran yıllardır bu düzeyde salınıyor; 0.1-0.2 puan aşağı ya da yukarı. Buna karşılık yüksek teknolojili ürün ithalatının payı yüzde 16.8.

İmalat sanayindeki ihracatımızın üçte birden fazlası, yüzde 35.4'ü düşük teknolojili ürünler. Oysa ithalatta bu ürünlerin payı yalnızca yüzde 13.5 düzeyinde bulunuyor. 

İşte biz yüksek teknolojili ürünlerin payını yüzde 3.5'lerden çift haneye doğru taşıyamadıkça, orta yüksek teknolojili ürünlerin payı da yüzde 33'lerde seyrettikçe uluslararası piyasalardaki her türlü dalgalanmada fena halde savrulmak durumunda kalırız. 

Güney Kore'nin dünyaya hakim konumda olduğu elektronikte sırtı yere gelecek gibi görünüyor mu? Başta cep telefonu olmak üzere elektronik pazarını ele geçirmiş durumda olan bu ülke dalgalanmalardan bizim kadar etkilenir mi? 

Tüm yazılarını göster