Türk ihracatçılarının yaptığı her 100 dolarlık ihracatta, ithal girdiye ödenen dövizin ortalama 53,5 dolar, dolayısıyla ülkeye gelen net dövizin sadece 46,5 dolar olduğu belirlendi.
DİR’de altı aylık tablo
Her ay Resmî Gazete’de yayımlanan Dahilde İşleme İzin Belgelerinde yer alan verilere göre taahhüt edilen ihracat tutarı ve bu ihracata konu ürünlerin üretiminde kullanılmak üzere izin verilen vergisiz girdi ithaline ilişkin tutarlar karşılaştırıldığında ortaya çıkan tablo oldukça çarpıcı.
Ocak-haziran döneminde Türk ihracatçılarına DİR kapsamında 3 bin 373 izin belgesi düzenlendi. Bu belgeler kapsamında toplam 45 milyar 773,6 milyon dolarlık ihracat taahhüdünde bulunan ihracatçılar; bunun karşılığında, ihracatını yapacakları ürünlerin üretiminde kullanılmak üzere gerçekleştirecekleri 24 milyar 485,3 milyon dolarlık ara malı ithali için vergi muafiyeti elde ettiler.
Böylece, belirli bir süre içinde üretilerek ihraç edilecek ürünlerin üretiminde kullanılacak söz konusu ara mallarına ödenecek dövizin, yapılacak ihracattan elde edilecek gelire oranı, aylara göre değişkenlik göstermekle birlikte ilk altı ayın ortalamasında yüzde 53,5 düzeyinde oluştu. Başka deyişle Türk ihracatçıları, yaptıkları her 100 dolarlık ihracatla yabancılara 53,5 dolar, ülkeye 46,5 dolar kazandırdılar.
En yüksek bağımlılık ana metalde
Tutar bazında toplamda düşük paya sahip olan bu sektörün altı ayda 643,9 milyon dolarlık ihracat taahhüdü karşılığında girdi ithali 404,2 milyon dolar düzeyinde bulunuyor. Altı ayda 3 milyar 111,5 milyon dolarlık ihracat için 1 milyar 836,4 milyon dolarlık girdi ithali izni alan elektrikli teçhizat da bağımlılığın yüksek olduğu sektörler arasında yer alıyor. Daha sonra yüzde 58,2 ile kimya, yüzde 56,8 oranı ile temel eczacılık ile gıda sanayi geliyor. DİR kapsamında tutar bazında en çok ihracat ve girdi ithalini ise otomotiv sektörü gerçekleştiriyor.
Altı ayda 14 milyar 459 milyon dolarlık ihracat taahhüdünde bulunan motorlu kara taşıtları sektörünün elde ettiği vergisiz girdi ithali tutarı 7 milyar 318,9 milyon dolarla bunun yüzde 50,6’sı düzeyinde bulunuyor. Aynı dönemde 6 milyar 504 milyon dolarlık ihracat karşılığı 3 milyar 330,6 milyon dolarlık vergisiz ithal girdi imkânı elde eden diğer ulaşım araçları sektöründe de bağımlılık oranı yüzde 51,2. İthal girdi bağımlılığının en düşük olduğu sektör ise yüzde 9,5 ile içecek imalatı.
DİR nasıl işliyor?
Dâhilde İşleme Rejimi (DİR) Türk ihraç ürünlerine rekabet gücü kazandırmak ve Türkiye’nin ihracatını artırmak amacıyla 1996 yılından beri uygulanıyor. DİR ile ihracatçılara, girdi maliyetlerinin düşürülmesi yoluyla uluslararası piyasalarda rekabet gücü kazandırmak ve ihracatı artırmak amaçlanıyor.
DİR kapsamında düzenlenen Dahilde İşleme İzin Belgeleri ile ihracatçılar belli bir ihracat taahhüdünde bulunarak, söz konusu ihraç ürünlerinin üretiminde kullanacağı ithalat miktarını bildiriyor. Bu kapsamda ihracatçıya bir çeşit ihracat teşviği olarak söz konusu ithalatı vergisiz ve harçsız olarak gerçekleştirme olanağı sağlanıyor. DİR kapsamında dâhilde işlenip ihraç edilen ürünlerin üretiminde kullanılan girdiler vergisiz-harçsız ithal ediliyor.
İhracatın katma değeri
Ara malı ithaline ödenen faturanın, o ürünlerin ihracatından elde edilen gelire oranının yüksekliği, “ithal girdi bağımlılığı” anlamına geliyor ve “montaj sanayi” tartışmalarını da beraberinde getiriyor. TL’nin değerli kaldığı uzun yıllar boyu artan ithal girdiye yöneliş, süreç içinde bağımlılığa dönüştüğü ve yerli ara malı sektörlerini zayıflattığı için, kurlarda yükseliş dönemlerinde de buna devam etmek zorunda kalınıyor. Bu da ihracatı, ithalata bağımlı hale getiriyor.
Sanayinin iç piyasa ve ihracata yönelik üretiminde ithal girdi bağımlılığı, ihracat hacmini kâğıt üzerinde büyütse de ihracatın katma değerini düşürüyor. Bu yapıda üretim ve ihracatı artırabilmek, ithalatı da artırmayı gerektiriyor, ulusal ekonominin döviz gelir gider dengesine aleyhte etki yapıyor, bu işleyiş bir çeşit bumerang etkisiyle kendi kendini vuruyor. Uygulamada ortaya çıkan bu duruma karşı ithal girdi kullanımının azaltılması, daha fazla yerli girdi kullanımı ile ihracatın katma değerin artırılması gerektiği belirtiliyor.