İddialı olmak iyi de, rakamları bu kadar eğip bükmek şart mı?

Alaattin AKTAŞ EKO ANALİZ ala.aktas@gmail.com

Siyaseten ortaya atılan iddialı rakamları bir noktaya kadar anlamak, anlayışla karşılamak mümkün. Sonunda oy var; ülke yönetiminde söz sahibi olarak kalma ya da yönetimi devralma amacı var. Peki siyaseten etki doğuracağı varsayılan, oysa vatandaşın umurunda olmayan konularda iddialı demeçlerle ortaya çıkılmasına ne demeli. Gelin gerçekçi olalım; vatandaş ekonominin doğrudan cüzdanını etkileyecek, geçimine yansıyacak rakamlarıyla ilgileniyor doğal olarak, diğerlerini ise umursamıyor bile.

Vatandaştan, cari açığın ne olduğu konusuna ilgi duymasını, büyümenin hangi düzeye gideceğiyle ilgilenmesini, reel sektörün açık pozisyonunun artmış ya da azalmış olmasının önemine eğilmesini, Hazine'nin yüzde kaçla borçlandığına kafa yormasını bekleyemezsiniz. Bunlar araçtır ve vatandaş araçla ilgilenmez. İlgilenmesi de beklenemez. Hem bu konular onun için fazlasıyla tekniktir, anlaması ve kafa yorması gerekmez; hem de onun ilgileneceği çok daha yalın sorunlar vardır.

Üstelik bu durum yalnızca bizim ülkemiz için, yani Türk halkı vurdumduymaz da onun için böyle değil ki. Dünyanın hemen hemen tüm ülkelerinde durum böyle. Halkın tümü, her türlü ekonomik veriye kafa yormaz ki, yorması da gerekmez ki.

Vatandaşın doğrudan ilgileneceği konularda iddialı demeçler verilmesini bir yere kadar anlayışla karşılamak bu yüzden makul görülebilir. Ama siz tutup, en az kendiniz kadar hesap kitap yapmayı bilenlere dönük olarak sanki onlar bu hesapları yapamazmış gibi açıklamalarda bulunursanız, iş biraz değişir.

Önce enflasyon, şimdi büyüme

Hükümetin ekonomiyle ilgili bakanları peş peşe açıklamalar yapıyorlar. İlk açıklamalar enflasyonla ilgiliydi. Enflasyon vatandaşı çok ama çok yakından ilgilendirir tabii ki, dolayısıyla bu konuya değinilmesinden doğal bir şey olamaz. Olamaz da, ilk dört ayda yüzde 4.71'e ulaşmış bir orandan sonra, yılın yüzde 5.5'te kapatılabileceğini söylemek, bu konuyu biraz hafife almak olmuyor mu? Ya da, böyle bir açıklama yapmak, vatandaşın enflasyon konusunda biraz daha diş bilemesi sonucunu doğurmuyor mu? 

İstenildiği kadar iyiye gidiliyor denilsin, vatandaş enflasyonu bizzat yaşıyor zaten. Enflasyon çok farklı bir gösterge, başka konulara hiç benzemez. Örneğin çalışan ve iş kaygısı olmayan biri için işsizliğin çok arttığına ilişkin göstergelerin hiç önemi yoktur. Onun işi vardır ve işsizliği hissetmesi söz konusu değildir. 

Ama enflasyon öyle mi? Enflasyon konusundaki demeçlerde yanlış üstüne yanlış yapılıyor, vatandaşın en azından bir kısmı kendisiyle alay edildiği hissine kapılıyor. 

Şimdi başka bir konu gündemde; büyüme hızı. Biraz önce de belirttik, vatandaşın büyük bir çoğunluğu için büyüme hızı tek başına hiçbir şey ifade etmeyen bir gösterge. Vatandaşı üniversiteyi bitiren çocuğunun iş bulması, geçimi, daha iyi koşullarda yaşayabilmesi ilgilendiriyor. Bütün bunların yolu büyümeden geçiyor geçmesine de, vatandaş sonucu bakıyor doğal olarak.

İlk çeyrek yüzde 1.5

Ekonomiyle ilgili siyasiler, ilk çeyreğe ilişkin büyüme hızı tahminlerinin yüzde 1.5 olduğunu açıkladılar. Bu oran neye dayandırılıyor, tam olarak bilemiyoruz. Gerçekleştiğini varsayalım. Bunu söyleyen siyasiler, ilk çeyrekteki oranın yüzde 1.5 olacağını dile getirdikten sonra, yılın tümünde yüzde 4'lük hedefin yakalanacağı görüşünü koruduklarını da belirtiyorlar.

Bize de kağıdı kalemi alıp hesap yapmak düşüyor. İlk çeyrekte yüzde 1.5'lik bir büyüme sağlandıktan sonra, yılın tümünde yüzde 4'e ulaşmak için kalan üç çeyrekteki büyümenin yüzde 4.8 olması gerektiği sonucuna ulaşıyoruz. Yani ilk çeyrekte yüzde 1.5, izleyen üç çeyrek toplamında yüzde 4.8 ve yılın tümünde yüzde 4...

Şu durumda biz geçen yılki eğilimin ters yönde çalışacağını öngörmüş oluyoruz. Geçen yıl ilk çeyrekte yüzde 4.9 olan büyümenin bu yıl 1.5'te kalacağını görmüş ve kabullenmiş durumdayız. Ama geçen yıl son üç çeyrek toplamında yüzde 2.3 olan büyümenin de bu yıl yüzde 4.8'e ulaşacağını öngörüyoruz. Yüzde 2.3 büyümeden yüzde 4.8 büyümeye nasıl geçeceğiz, orası belli değil. 

Bu arada, mayıs ayını dikkate almayalım, ilk dört ayı geride bıraktık ve nisan da ilk çeyrekten pek farklı geçmedi. Bir hesap daha yapalım. İlk dört aydaki büyüme yüzde 1.5 olmuşsa eğer ve yılı yüzde 4 düzeyinde kapatacaksak, kalan sekiz aydaki büyümenin yüzde 5.2'yi bulması gerekiyor. Kabul, büyüme çeyrekler bazında hesaplanıyor ama, bizimki de bir varsayım zaten. 

Hiç inandırıcı görünmese de enflasyon için halen yüzde 5.5-6.0 olabilir diyebilirsiniz... Hiç inandırıcı görünmese de dövizdeki artışın ekonomide kalıcı hasar yaratmayacağını dile getirebilirsiniz. 

İyi de, vatandaşın doğrudan hiç umursamadığı bir gösterge olan büyümeyle ilgili olarak "İlk üç çeyrekte yüzde 1.5 büyüyeceğiz, yılı da yüzde 4'te kapatacağız" diyerek, son üç çeyrek için yüzde 4.8'lik bir angajmana neden girersiniz, anlamak mümkün değil. 
 

Tüm yazılarını göster