Hocalar ”Sağlam” olunca

Cem TOP SPOR ANALİZ cem.top@dunya.com

Beşiktaş'ın evinde Gaziantepspor'u konuk ettiği müsabakada her şeyden önce pozitif futbol izledik. Ertuğrul Sağlam ile Nurullah Sağlam takımlarına modern futbol oynatmaya çalışan iki teknik adam. Ligimizin ilk üç haftasında performanslarıyla alkış toplayan az sayıdaki takımdan ikisini karşı karşıya getiren Beşiktaş-Gaziantepspor maçı, bu yönüyle de hafta başından itibaren zaten merakla beklenmekteydi. Karşılaşma sonrası hep birlikte gördük ki, güzel maç izleyeceğimize dair umutlarımız boşuna değilmiş.

Maçın geneli itibariyle şu tespiti yapmak mümkün: Geçen haftadan bu yana şartlar aleyhine gelişen ve maç içinde de kırılma anlarını ıskalayan Gaziantepspor, geniş kadrosunu gerçek anlamda kullanmaya başlayan Beşiktaş ile oyunun belli bölümlerini başa baş oynadı. Deumi, Beto ve Mehmet Yozgatlı gibi oyuncularından yoksun kırmızı-siyahlılar, maç başlar başlamaz yedikleri gol ve ikinci yarı başında gelen kırmızı kartla takım dengelerini kaybettiler. Tabii son iki haftada toplam 8 sarı 3 kırmızı kart (ikisi çift sarıdan) gören bir takım olarak Gaziantepspor'un, bu noktada Beşiktaş ya da hakem faktöründen öte bir değerlendirme yapması kontrolü henüz lig başında kaybetmemek adına önemli. Beşiktaş ise kadro derinliğini sahaya yansıtarak, üstelik bunu sistem değişikliğiyle birleştirerek riskli bir adım atmasına rağmen maçı rahat kazandı. Aslına bakarsanız, geniş kadrolar teknik adamlar açısından avantaj olduğu kadar dezavantaj da kabul edilebilir. Alternatifli bir oyuncu grubu içinden yapılacak "çoktan seçmeli" kadroların, bilhassa ülkemizde skora göre yorumlanması çok muhtemel. "Rotasyon yapmak ve puan kaybetmek" bir anda futbol kamuoyu nezdinde ipe çekilmenize vesile olabilir. Bu bakımdan her ne kadar Beşiktaş'ın 4-2-3-1 sistemiyle çok başarılı olacağını düşünsem de Ertuğrul Sağlam'ı son iki maçta attığı cesaretli adımlardan ötürü kutluyorum. Metalist maçında eleştirdiğimiz 4-3-1-2 sistemi Beşiktaş'ın orta saha direncini törpülemiş ve rakibe pozisyon fırsatları vermişti. Gaziantepspor önünde ise klasik 4-4-2 dizilişinde bir Beşiktaş vardı sahada. Maçı 3-0 kazanmasına rağmen Beşiktaş'ın bu dizilişte zaman zaman pas trafiğinden kaynaklanan sorunlar yaşadığını gördük. Son iki maçta etkisiz bir görüntü çizmesine rağmen Delgado'nun topa hakimiyeti, takımı dinlendirmesi ve oyunu yönlendirmesi sıkça arandı. Bahsettiğimiz dakikalarda Gaziantepspor topa daha çok sahip olurken; Tello (Holosko), Cisse, Serdar Kurtuluş ve Serdar Özkan'dan kurulu orta alan kontrolü ele almakta zorlandı. İkinci yarı başında 10 kişi kalan Gaziantepspor'da Nurullah Sağlam oyun anlayışını değiştirmeden sadece oyuncu değişiklikleriyle hakimiyetini korumaya çalıştı ki, bu da maçın bir başka cesur hamlesi sayılabilir. Bekir ve Mehmet Polat'tan oluşan tandem ileri çıkarak alan daraltmaya devam ederken elbette bu durum birtakım riskleri de beraberinde getirdi. Hele Holosko sahadayken. Beşiktaş özellikle Delgado'yu oyuna dahil ettikten sonra; Gaziantepspor defansı arkasına Bobo, Nobre ve Holosko'yu kaçırarak sayısız gol pozisyonu üretti ama bunları cömertçe harcadı. Üçüncü ve son golü ise, sahanın iki yıldızı Zapotocny ve Nobre'nin enfes bir düeti sayabiliriz. Neticede Beşiktaş üç puanı umduğundan kolay aldı, ancak burada dikkat çekici bir başka nokta var. Dört haftada 10 puan toplayarak liderliğe uzanan siyah-beyazlılar aynı zamanda ligin bu sezon "dişli" olarak nitelendirilecek takımlarıyla oynadılar. Trabzonspor, Gaziantepspor ve her şeye rağmen Konyaspor uzun vadede bu ligin çok can yakacak ekipleri. İşe bu yanından bakıldığında Beşiktaş'ın topladığı 10 puanla avantaj elde ettiğini söylemek de mümkün. Şahsi kanaatim, 5 ile 10. haftalar arası 4 büyüklerin beklenenden fazla puan kaybedebileceği yönünde ki, siyah-beyazlıların ilk 4 haftayı minimum puan kaybıyla atlatmış olması camia için ümit verici.

Forvet hattı 3 puanı kaptı

Hafta arası oynadığı Bellinzona karşılaşmasından sonra bir kez daha eleştirilerin odağı haline gelen Galatasaray, Turkcell Süper Lig'e dönüşünü Kocaelispor deplasmanıyla yaptı. Maçın 10. dakikasında 1-0 mağlup duruma düşen sarı-kırmızılılar karşılaşmadan 4-1 gibi farklı bir skorla ayrılarak hem üzerindeki baskıyı hafifletti hem de puanını 8'e çıkarttı.  Maç öncesi Bellinzona önünde yenen üç gol teknik direktör Michael Skibbe hakkındaki homurtuların yükselmesine sebep olmuş hatta Galatasaray yönetiminin yeni hoca arayışında olduğuna dair haberler spor sayfalarındaki yerini almıştı. Hatırlayacağınız gibi Bellinzona maçı sonrası yaptığımız analizde bu tür haberleri öngörmüş ve "Yönetimin, futbolcuların ve taraftarın Michael Skibbe'ye güven aşılaması gerektiğini düşünüyorum. Tabii şimdiden B planları raftan indirilmeye başlanmışsa, bunun Galatasaray'ın lehine değil ,aleyhine işleyen bir süreç olacağını saptayabilmek her şeyden önemli" cümleleriyle görüşlerimizi aktarmıştık. Galatasaray'ın Kocaelispor önündeki performansını biraz da bu gözle izledim. Ve bir kez daha fark ettim ki, Michael Skibbe üzerinde kurulan baskıda kadrodaki sıkıntıların etkisi asla dikkate alınmıyor. Bu düşünceyi açmak gerekirse, öncelikle Galatasaray'ın sahaya sürdüğü on bire dikkat edilmeli. 4-4-2 düzenindeki takımın orta sahadaki "baklava" türü yapılanması defansın önünde Ayhan ile başlayıp sağda Aydın solda Kewell ile devam ediyor ve çift santrforun gerisindeki Lincoln ile sona eriyor. Takım halinde bir analiz yapıldığında ise; yabancı futbolcuların yoğunlaştığı hücum bölgesinin hemen her maçta zenginlik yarattığını, daha çok yerlilerden müteşekkil savunmanın ise bekleneni bir türlü veremediğini görüyoruz. Kaleci De Sanctis'i bir kenara ayıracak olursak, defans yükünü çeken 5 oyuncudan (Hasan Şaş, Meira, Servet, Volkan, Ayhan) sadece biri yabancı iken, hücumcu beşten (Aydın, Kewell, Lincoln, Baros, Nonda) yalnızca biri Türk. Futbola ilgi duyan herkesin dillendirdiği "Galatasaray bu sezon iyi transfer yaptı" cümlesi isim bazında çok doğru bir saptama, ancak mevkiler bakımından ele alındığında çürütülmeye namzet bir teori. Yabancı yıldızlarla donatılan hücum hattı; her biri isim yapmış bu futbolcuların takım savunmasına sırtlarını dönmesiyle kabağı her maç savunmanın başına patlatabilir. Ve bu durum Galatasaray'ı "yediğinden fazla atabildiği ölçüde" başarılı bir takım formatına sokar.

Kocaelispor karşılaşmasının da özünde Bellinzona maçından çok farkı yoktu. Kewell, Lincoln, Nonda ve Baros gibi yıldızlar şahsi becerilerini hücum yönünde ortak kullanıp 4 gol üretti, belki çok net 4 tane pozisyonu da harcadı. Öte yandan savunmadaki açıklar Kocaelispor'un kısıtlı hücum gücünden dolayı çok fazla su yüzüne çıkmadı. Maçın 4-1 gibi farklı bir skorla bitmesinde etken olan Galatasaray hücum hattı her karşılaşmada sarı-kırmızılı takımın geriye düşmesine de sebep olabilir. Hal böyleyken, 12 eksikli kadrosundaki en iyi futbolcuları sahaya süren ve bundan dengeli bir takım kurmaya çalışan Michael Skibbe'yi yargılamak sizce ne derece doğru? Alman teknik adamın sağ bekte Uğur Uçar, defansta Emre Güngör, ön liberoda Linderoth vs. gibi alternatifleri olsa ve bu futbolcuların üzerini çizse bugün yapılan eleştiriler mantıklı bir zemine oturur ancak görünen tabloda Galatasaray'ın haddinden fazla hücumcu bir on bir çıkarması ve bu dönemi bu şekilde atlatması Skibbe'nin büyük ihtimalle mecbur kaldığı bir strateji. Bana öyle geliyor ki, Galatasaray'ı bir süre daha bu tür oyuncu tercihleriyle izleyeceğiz. Bu süreçte sarı-kırmızılılar belki çok gol bulacaklar ama hücuma hızlı çıkan ve geride iyi kapanan takımlara karşı sürpriz puan kayıpları da olası.

Tüm yazılarını göster