Hızlı tüketim

Dr. Hakan ÇINAR SIRADIŞI hakan.cinar@dunya.com

Kısa bir süre önce elime geçen bir rapora göre, ülkemizde hızlı tüketim alandaki toplam pazar büyüklüğünün 50 milyar dolarları bulduğu hatta aştığını göstermekte idi. Öte yandan her ne kadar şaşırtıcı da gelse hızlı tüketim ürünlerine ilişkin pazarın tamamı kayıt altında bulunmadığını da biliyoruz. Bu sebeple de sektörün aynı zamanda ülkemize has önemli bir negatif özelliği olarak ekonominin kayıt altına alınamamış olmasından dolayı, büyük oranda fatura ve vergi denetimi dışında kaldığını belirtebilir ve bunu sektörün bir handikabı olarak da yorumlayabiliriz. Pazarın 30 milyar dolarlık kısmı belgelendiren satışlar olmasına karşılık, en az 12 milyar dolarlık kısmının fatura veya fiş alınmaksızın gerçekleştiği, yine en az 8 milyar dolarlık kısmının da semtlerde kurulan pazarlarda veya işporta tezgahlarında gerçekleştirildiği varsayılmaktadır. Bu karanlık tabloya rağmen araştırmalar, ülkemizde market satıcılığının, semt veya sokak perakendeciliğine göre büyük gelişme gösterdiğini ortaya koymaktadır. 1996 yılında toplam satışların sadece %12'si orta ve büyük boy marketler tarafından yapılırken, bu rakamın günümüzde %40’lar seviyesine ulaştığı görülmektedir. Büyük marketler son 5 yılı ve önceki 5 yılı iki ayrı fazda inceleyecek olursak, hep ikiye katlar seviyelerde günümüze gelmiş bulunmaktadırlar. Bu artışın gelecek yıllarda da devam edeceği çok net öngörülebilmektedir. 

Ülkemizde hızlı tüketim ürünleri satışı konusunda, bir çok yerel marketin yanı sıra, hipermarket boyutunda olan pek çok marka bulunmakta ve her geçen gün biraz daha hacimlerini artırarak önemli yatırımlara imza atmaktadırlar. Perakende sektörü çok üretimli ve sınırsız sayıda tüketimli bir sektördür. B2C şeklinde gerçekleşen bir ticaret kavramı olması nedeniyle de müşteri kimliği de belirsiz olan ve müşteri bağımlılığı en az olan sektörlerden bir tanesidir. Günümüzde kalitesiz ürünlerin üretim dönemi tükenmiştir, artık müşteri pazarda bulabildiği ürünlerin kalitelerinin birbirine çok yakın olduğunun farkındadır. Özellikle hiper ve süpermarketlerde uygulanan geri alma kampanyaları nedeniyle, satılan ürünlerin kaliteli olmaktan başka bir çaresi bulunmamaktadır. Bu durumda müşterinin tercihinde etki yapan faktörlerin sayısı son derece azdır. Bunların da en başında ürünün rafta bulunabilirliği gelmektedir. Diğer önemli faktörler ise ürünün fiyat seviyesi ve kalite düzeyidir. 

Bu sektörde yer alan kuruluşların temel amacı müşterinin raf önüne geldiği zaman, aradığı her ürünü, aradığı şartlarda ve aradığı miktarda bulmasını sağlamaktır. Elbette aynı rafta bulunan rakip ürünlerle karşılaştırma yapılarak en uygun fiyatın araştırılması sonucunda tüketici kararını verecektir. Periyodik dağıtım çevirimi içerisinde gerçekleştirilecek sevkiyatların, o çevrim içinde tüketilecek adette gerçekleşmesi ekonomik koşuldur. Daha az sevkiyatın rafta bulunamama sonucunu yarattığı gibi, daha fazla sevkiyatda stok maliyetini artıracak, hatta bazı ürünlerde raf bekleme süresini kısaltacaktır. Teknolojinin gelişimiyle, elde edilen bilgilerin uygun bilgisayar sistemlerinde verimli programlarla değerlendirilmesi ile karar destek sistemleri çalışacak ve insan hataları minimize edilerek işlem hızları yükseltilecektir. Günümüzde, özellikle hızlı tüketim ürünlerinde, sadece en iyi ürünü en ucuz fiyatla üretebilenin satışta en avantajlı konumda olmadığı, en iyi ürünü en ucuz fiyatla müşterisine sunabilenin daha avantajlı durumda olduğunu kabul etmek durumundayız. Dolayısı ile hızlı tüketim ürünlerini üreten firmaların da tüketici ile buluşturan firmaların da; altyapısı ile teknolojisi ile kendisini sürekli yenileyen, güçlü bir lojistik partneri ile stratejik işbirliği sağlamalarını zorunlu hale getirmektedir.

Tüm yazılarını göster