Hızlı büyümeye oynayan yatırımcılar için uyarı

Serhat GÜRLEYEN GENİŞ AÇI sgurleyen@isyatirim.com.tr

Bu hafta sizlere ünlü iktisatçı Profesör Nouriel Roubini'nin dünya ekonomisinin görünümü ve piyasalar ile ilgili tahminlerini aktaracağız. Profesör Roubini'yi seçmemizin iki temel nedeni var. İlk neden, dünya ekonomisinin durgunluktan çıkmaya başladığı ve küresel piyasalarda iyimser rüzgarların estiği bir ortamda 2008 krizinin geleceğini başarıyla tahmin etmiş bir iktisatçının sağduyulu görüşlerini hatırlamanın önemine inanmamız.

İkinci neden Roubini'nin, Dünya Bankası - IMF toplantıları ve bu köşeye de adını veren "Geniş Açı" toplantıları çerçevesinde İş yatırım'ın davetlisi olarak bir kez daha Türkiye'ye gelmesi. Türk Yatırımcılar Roubini'yi çok iyi hatırlarlar. 2008 Mart ayındaki "Geniş Açı" toplantılarında dünya ekonomisinin uzun süreli bir durgunluğa gireceğini ve küresel piyasalarda sert bir düzeltme yaşanacağını öngörmüştü. Kendisini dinleyen ve dediklerini uygulayan yatırımcılar küresel krizden asgari hasarla çıktılar.

Profesör Roubini gene son derece çarpıcı açıklamalar yaptı. Dünya gazetesi okurları için kendisinin görüşlerini aşağıda özetliyoruz. Daha fazla detay isteyen yatırımcılar İş Yatırım internet sitesinde kendisiyle yapılmış mülakatı okuyabilirler.

Profesör Roubini'ye göre son dönemde dünya ekonomisinde görülen toparlanma sürecine bakıp hızlı bir küresel büyüme beklentisine giren piyasalar acı bir sürprizle karşılaşabilir. Dünyanın ileri gelen ülkeleri tarafından eş anlı olarak uygulanan genişleyici maliye ve para politikaları sayesinde küresel krizden çıkıldı. Ancak sürdürülebilir ve yüksek bir büyüme dönemine girilmesinin önünde halen ciddi engeller var.

G3 ekonomik büyümesi düşük hızlı ve kırılgan olacak

Geçmiş durgunluk dönemlerinin aksine bu sefer gelişmiş ülkelerdeki sorunlar dünya ekonomisinin büyümesini aşağıya çekiyor. Dünya ekonomisinin motoru konumundaki ABD'de kademeli ve yavaş bir toparlanma yaşanıyor. İşsizlikteki artış, hane halkının borcunun yüksekliği, konut arzının fazlalığı ve bankacılık sektöründeki batık varlıklar ABD ekonomisinin durgunluktan çıkışını yavaşlatıyor.

Dünya ekonomisinin diğer ağır topları Avrupa ve Japonya'da da durum çok farklı değil. Krize karşı ortak bir maliye politikası uygulayamayan ve dolara karşı parası aşırı değerlenen Avrupa ekonomisi hızlı bir çıkış yapmakta zorlanıyor. Bankacılık sektöründe yapısal sorunlarını çözemeden küresel durgunlukla karşılaşan ve parası aşırı değer kazanan Japonya ekonomisi düşük hızlı ve kırılgan bir büyüme dönemine girdi.

Gelişmekte olan ülkeler dünyayı kurtaracak güçte değil

Küresel kriz sonrasında son dönemde yaşanan toparlanma G7'nin canlanmasından değil Asya ve Güney Amerika'daki gelişmekte olan ülkelerin hızlı büyümesinden kaynaklanıyor. Kamu borcunun düşüklüğü, bankacılık sektörünün güçlü olması ve iç tasarrufların yüksekliği bu ülkelerin genişleyici maliye ve para politikalarını kullanarak küresel krize karşı savaşmalarına izin verdi. Bu sayede küresel durgunluğa rağmen görece hızlı büyümeyi sürdürebildiler.

Gelişmekte olan ülkeler arasında özellikle Çin güçlü ekonomik performansıyla dikkat çekiyor. Ucuz iş gücüyle dünyanın üretim üssü haline gelen Çin sağlam dış dengesi, düşük kamu borcu ve yüksek rezervleriyle küresel durgunluğa rağmen hızlı büyümesini sürdürdü. Çin hükümeti alt yapı yatırımlarına ağırlık veren bir destek paketi ile hızlı büyümenin devamlılığını sağladı.

Ancak yalnızca gelişmekte olan ülkelerdeki canlanma ile dünya ekonomisinde kalıcı bir büyüme sağlamak mümkün değil. ABD ekonomisinde tüketim yaklaşık 10 trilyon dolar büyüklüğünde. Brezilya, Rusya, Çin, Hindistan gibi önde gelen gelişmekte olan ülkelerin toplam iç tüketimi ise 5 trilyon doların altında kalıyor. Gelişmekte olan ülkelerin ölçeği dünya ekonomisinin yeni motoru konumuna gelmek için yeterli değil.

Küresel dengesizlikleri düzeltmek için gerekli adımlar atılmıyor

Dünya ekonomisinin kalıcı bir büyüme platformuna girmesi için ABD ekonomisinde tasarruf oranı artırılıp iç talep daraltılırken Asya ülkelerinde ve özellikle Çin'de genişleyici maliye ve para politikalarıyla iç talebin uyarılması gerekiyor. Bu süreçte ABD ve Çin arasındaki dış ticaret açığının daralması için Çin hükümetinin Renminbi'nin değer kazanmasına izin vermesi gerekiyor. Ancak her iki ülkenin de iktisadi ve siyasi gerçekleri buna izin vermiyor. Küresel dengesizliklerdeki düzeltmenin zorlu bir süreç olacağı anlaşılıyor.

Dünya ekonomisinin önündeki riskler devam ediyor

Önümüzdeki dönemde yüksek hızlı ve sürdürülebilir bir büyüme ortamına geçilmesinin önünde önemli riskler var. Dünyanın ileri gelen ülkeleri tarafından eş anlı olarak uygulanan genişleyici maliye ve para politikaları sayesinde küresel krizden çıkıldı. Ancak, bu politikaların sürekli olarak devam ettirilmesi şansı yok. Kamu borç dinamiklerindeki bozulma ve enflasyonist baskılardaki artış orta vadede buna izin vermiyor.

Genişleyici politikaların vaktinden erken bırakılması durgunluk, geç bırakılması enflasyon riski getirir

Genişleyici maliye ve para politikalarının kademeli olarak normalleştirilmesi lazım. Ancak dünya ekonomisini yeni bir durgunluk veya yüksek enflasyon dönemine sokmadan bunun yapılması kolay değil. Genişleyici politikaların zamanından önce bırakılması zaten kırılgan olan büyümeyi öldürüp durgunluğu ağırlaştırabilir. Yok eğer genişleyici politikalara gerektiğinden uzun süre devam edilirse orta vadede bir yüksek enflasyon dönemiyle karşılaşabiliriz.

Mali sektör üzerindeki kontrollerin aşırı artması kredi kanallarını tıkayabilir

Dünya ekonomisinin önündeki bir diğer risk mali sektördeki regülasyonların aşırı artırılması. Mali sektörde kaldıracın yüksek olmasının ve kamu otoritesinin kontrolünün az olmasının yaşadığımız küresel krizin ağırlaşmasında önemli rol oynadığını biliyoruz. Bir daha böyle bir kazaya izin verilmemesi için önümüzdeki dönemde mali sektör üzerindeki kontroller kademeli olarak artırılacak. Bu süreçte kaş yaparken göz çıkarılması mali sektörün kredi kanallarını açmaktan korkmasına yol açabilir ve küresel büyümeyi aşağı çekebilir.

Korumacı tedbirlerin yeniden hortlaması küresel büyümeyi aşağı çekebilir

Ekonomik büyümenin önündeki bir diğer risk dış dengesi bozulan bazı ülkelerin korumacı tedbirlere baş vurması. Kriz öncesindeki on yıllık dönemde büyümenin hızlı olmasının arkasındaki temel nedenlerden birisi uluslararası mal, hizmet ve sermaye hareketlerinin önündeki engellerin kalkmasıydı. Bu süreçten en çok fayda sağlayan ülkelerin başında Çin, Hindistan ve Brezilya gibi gelişmekte olan ülkeler geliyordu. Birkaç büyük ülkenin korumacı tedbirlere yol açması diğer ülkelerin misillemeler yapmasına yol açarak küreselleşme sürecine ve ekonomik büyümeye zarar verebilir.

IMF ile anlaşmaya halen gidilmemesi Türkiye'yi küresel dalgalar karşısında çıpasız bırakıyor

Söz konusu risklerin gerçekleşmesi Türkiye ekonomisinde başlayan toparlanma sürecine zarar verebilir. Türkiye ekonomisi son yıllarda önemli kazanımlar elde etti. Bu sayede küresel krize rağmen intizamlı bir küçülme sağlanabildi. Ancak, ABD ekonomisinde yaşanan sorunların devam etmesi ve Avrupa ekonomisindeki canlanmanın durması Türkiye ekonomisindeki canlanmanın düşük hızlı ve kırılgan olmasına yol açabilir. Gelişmiş ülkelerin mali sektörlerinde yaşanan sorunların ağırlaşması diğer gelişmekte olan ülkelerle birlikte Türkiye'ye de sermaye girişinin azalmasına yol açabilir.

Orta Vadeli Ekonomik Program bu boşluğu dolduracak güçte değil

Hükümetin Eylül ayında açıkladığı orta vadeli ekonomik program dünya ekonomisinde orta hızlı ama istikrarlı bir büyüme ortamına geçileceğini, risk iştahının artacağını, özelleştirmeler, doğrudan yatırım ve dış borçlanma yoluyla ülkeye kaynak girişinin artacağını var sayıyor. Yukarıda belirtilen risklerin gerçekleşmesi ve küresel dalgaların sertleşmesi durumunda IMF çıpası olmayan Türkiye orta vade için koyduğu hedeflerinden uzaklaşabilir. Büyüme hızı düşebilir, bütçe dengeleri ve kamu borç dinamikleri bozulabilir.

Roubini haklı çıkarsa piyasalarda sert bir gerileme görebiliriz

Profesör Roubini gerek dünya gerekse Türkiye piyasalarındaki mevcut fiyatların bu riskleri içermediğine inanıyor. Dünya ekonomisinde ve Türkiye'de görülen toparlanma sürecine bakıp hızlı bir küresel büyüme beklentisine giren piyasalar acı bir sürprizle karşılaşabilir. Geçtiğimiz hafta ABD ekonomisinde reel sektörün ve tüketicinin güveninin azaldığını gösteren ve işsizliğin arttığını gösteren verilerin yayınlanmasının ardından piyasaların gösterdiği sert tepki Profesör Roubini'nin bir kere daha haklı çıkabileceğine işaret ediyor.

Dünya piyasalarında Mart ayından beri neredeyse kesintisiz bir yükseliş yaşanıyor. Faiz oranlarının tarihi olarak en düşük seviyelere gerilemesi, artan fiyatlara rağmen yatırımcıların portföylerindeki hisse senedi ağırlıklarını artırmalarına yol açtı. Hisse senedi fiyatları küresel kriz yaşanmadan önceki seviyelere yaklaştı.

Son dönemdeki hızlı yükseliş sonrasında İMKB'nin hedef değerlerimize göre artış potansiyeli %15 civarında kaldı. Buna karşı faiz oranlarındaki gerileme sonrasında bireysel yatırımcıların hisse ağırlıklarını artırmaları borsadaki yükselişi sağladı. Dünya piyasalarında hava bozmaya devam ederse Ekim ayında İMKB'de de sert bir kar realizasyonu görebiliriz.

Tüm yazılarını göster