Piyasalar yoruldukça şirketlerde stres yükü artıyor. Bu stres yükü de dikey hiyerarşiyle şirketlerde yukarıdan aşağıya silsile halinde pay ediliyor. Geçtiğimiz günlerde çok önemli bir şirketin 40 yaşındaki çalışanı sabah evinde ölü bulundu.
Bir gün öncesinde iş ortamında çok stresli bir gün geçirdiklerini, hafif bağırış çağırışlı geçtiğini söylüyor arkadaşları. Kendisi epilepsi hastasıymış. Kendisine bağırıp çağıran yöneticisinin “Benim yüzümden oldu” diye kendisini suçladığını duydum. Kim o yöneticinin yerinde olmak ister? Hangi patron böyle bir olayda kendini sorumlu olarak görmek ister? Şirketinizin patronu sizin kadar stres yapmıyor. Bu konu da bana şunu hatırlattı değerli dostlar.
Ben kendi şirketini yöneten, uzun yıllardır kendi işini yapan biriyim. Buna rağmen beyaz yakalı dostlarıma, bir şirkette ya da bir kurumda çalışan, ama az ama çok, maaşlı çalışan herkese tek bir şey söylüyorum. Hiçbir iş sağlığınızı bozacak kadar çok ve yorucu çalışmanıza değmez. Ve emin olun şirketinizin patronu sizin kadar stres yapmıyor. Bunu lütfen aklınızdan çıkarmayın. Eğer şirketinize çok büyük aidiyet duyuyorsanız o dille anlatayım, aşırı stres yapmış bir yöneticinin şirketine kaybı, kazancından fazladır.
Dünyanın en büyük şirketinin, en kritik pozisyonunda oturan kişi sizsiniz diyelim, o pozisyonun en büyük stresi, en büyük sıkıntısı bile sizin en küçük bir sağlık sorununuza değmez. Hemen altımızda iki otomobil markasının mağazaları var. Yemekhanede otomobil şirketlerinin çalışanları, satış ekibi, sigorta ekibi, teknik uzmanları ile hep beraber yiyoruz yemekleri. Görmeniz lazım, hepsinin kulaklıkları kulaklarında, müşterilere cevap yetiştirmenin peşindeler. Telefon çalmazsa bu kez kendi aralarında “Şu araç geldi mi? Bu araç yetişti mi?”
Gördüğüm tablo tam olarak kapitalizmin yaratmak istediği tablo. Gece gündüz şirketini düşünen, şirketinin iyiliği için kendi sağlığını riske eden, özel hayatı kalmamış, aile hayatı kalmamış, hobileri kalmamış çalışanlar.
Şirket sahibi okurlarıma söylüyorum, kısa vadede bu sizin kârınıza gibi gözükse de uzun vadede çok hızlı bir çalışan sirkülasyonu, çok mutsuz çalışanlar ve sağlıksız bir şirkete dönüşürsünüz. Tekrarlıyorum, hiçbir maaş, hiçbir prim, hiçbir ücret, hiçbir kâr payı bir insanın sağlığından önce gelmez. Bunun farkında olmayan, tam tersi şirketi insanlardan daha önemli ve öncelikli gören şirketler kaybetmeye mahkumdur.
Finansal okuryazarlığı çocuklar ve gençler için anlaşılır ve eğlenceli hale getirme vizyonuyla yola çıkan Wello Money isminde bir girişim var. Girişimin başında dört çocuk annesi Salime Funda Akçakaya Kılıç. Hem de en küçük oğlu daha 1 yaşında. Funda hanım, girişimiyle çocuklar ve gençler için sağlıklı finansal alışkanlıkların erken yaşlarda kazandırılmasına yönelik bir vizyona sahip.
Bu girişimi yapmasında da dört erkek çocuk annesi olmanın, çocuklarına tasarruf yapabilme, para biriktirebilme ve finansal okuryazarlık konularını aşılamanın da payı olduğunu tahmin etmek güç değil. Geçtiğimiz günlerde bir de Ideathon gerçekleştiren Funda hanım, Wello Money Gamification in Fintech Ideathon’unu yerinde ziyaret eden T.C. Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı Bakan Yardımcısı Zekeriya Çoştu ve Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı Bakan Yardımcısı Ömer Fatih Sayan’a Wello Money ile ilgili bilgi verdi.
Bu isimler bilgi aldıktan sonra ideathon katılımcıları ile Wello Money Finansal Okuryazarlık Kelime Oyununu oynadılar. Mobil uygulama ve yerinde etkinliklerle çocuklar ve gençler için finansal okuryazarlığı artırmayı hedefleyen yenilikçi bir fintech girişimi olan Wello Money ekibini ve dört çocuk annesi girişimci Funda hanımı yürekten kutluyorum. Siz de kendi evladınız için Wello Money uygulamasını indirebilirsiniz.
Normalde girişim tanıtmıyorum bu köşede ama dört çocuk annesi bir kadın girişimcinin bu pozitif ayrımcılığı hak ettiğini düşünüyorum. Uygulamayı Wello Money ismiyle iOS ve Android uygulama dükkanlarında ücretsiz arayıp indirerek Funda hanımın girişimcilik yolculuğuna destek olabilirsiniz.