Herkese opera

Faruk ŞÜYÜN ODAK kitap@dunya.com

2. Uluslararası İstanbul Opera Festivali, DenizBank'ın katkılarıyla bugün başlıyor... "Herkese Opera!" sloganıyla kentin farklı mekânlarında 21 gün boyunca operalar sahnelenecek... "Mahagonny Kentinin Yükselişi ve Çöküşü" ve "Aşk-ı Memnu"nun İstanbul'da ilk kez sergileneceği etkinlikte amaç, operayı sergilendiği salonun dört duvarının dışına çıkarmak. Ve sokaktaki simit satıcısından marketteki kasiyere kadar herkesin opera izlemesini sağlamak...

Bu nedenle farklı mekânlarda gerçekleştirilecek etkinliklerle tam bir opera maratonu yaşayacak İstanbullular... Yıldız ve Topkapı Sarayları, Rumeli Hisarı, Aya İrini, Sütlüce Haliç Kongre Merkezi ve Cemil Topuzlu Açıkhava Tiyatrosu'nda 18 opera prodüksiyonu ve bir gala konseri, yani toplam 19 etkinlik izlenebilecek. Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürlüğü Başrejisörü Yekta Kara'nın sanat yönetmenliğinde hazırlanan programda hem Türk, hem yabancı bestecilerin eserleri yer alacak.

İstanbul, Antalya, Ankara, Samsun, İzmir ve Mersin Devlet Opera ve Balelelerinin yanısıra Almanya'dan Münih Gartnerplatz ve Karlsruhe Devlet Operalarının katılacakları etkinlik repertuarında yer alan "Saraydan Kız Kaçırma", "Fatih Sultan Mehmet," "Zaide", "IV. Murat" gibi Türk kültürü ve yaşantısını konu alan operalar, orijinal tarihi dekorlarda seyirciyle buluşacak.

Bu akşam, Rossini'nin "Fatih Sultan Mehmet Operası" ile açılacak olan festivalin sürprizi, dünyaca ünlü mezzosoprano Elina Garanca. Sanatçının Aya İrini'de Şef Karel Mark Chichon şefliğinde vereceği özel konser, şimdiden en çok ilgi görecek etkinliklerinden birisi olmaya aday...

İstanbul Devlet Senfoni Orkestrası sponsorluğunu altı yıldır sürdüren ve iştiraki DenizKültür aracılığıyla yürüttüğü onlarca farklı proje ile kültür - sanat alanına katkılarda bulunan DenizBank'ın Finansal Hizmetler Grubu Başkanı Hakan Ateş'le birlikteydik festival öncesi verilen bir yemekte...

Ateş, senfoni orkestrasını, operayı birer Atatürk kurumu olarak görüyor, yaşatılması ve beslenmesi gerektiğini vurguluyor. Ülkemizi dünyaya tanıtması ve kendi içimizde bir müzik kültürünün oluşması açısından onlara desteğin çok yararlı olduğunu düşünüyor.

Ateş'in bu yaklaşımlarında sanata yakınlığının payı önemli olmalı. Yıllar önce seslendirme yapmasının, müziği çok sevmesinin de... Ama, 11 yıl boyunca sürdürdüğü seslendirme ve oyunculuk kariyerine bir anda son verip ailesinin isteğiyle finans sektörüne geçmiş; sanat çevresinden kopup kendini Anadolu'nun bir kasabasında müfettişlik yaparken bulmuş. Yıllar sonra da Denizbank'ın kurucu genel müdürü olmuş... Ama oyunculuk, içinde hep ukde olarak kalmış.... Bakın nasıl anlatıyor: "İlk, orta ve lise öğrenimimi TED Ankara Koleji'nde tamamladım. İlkokuldayken öğretmenim ‘Ali ile Ayşe Doğruluk Opereti'ni yazmış ve başrolü de bana vermişti. Okullarda ve özel günlerde oynadık. O zaman gazetelerde haberimiz çıkmıştı. O haberden etkilenmiş olmalılar ki, TRT Çocuk Saati programı yetkilileri beni davet etti ve daha sonra bir sınava soktular. 10 yaşımdayken TRT Çocuk Saati programının kadrosuna katıldım. ODTÜ İşletme Fakültesi'ni bitirene kadar da seslendirme yaptım. ‘Çocuk Saati', ‘Arkası Yarın'lar, Okul Radyosu ve televizyonda... ‘Beyaz Gölge', ‘Kadın Polis', ‘Arsen Lüpen' gibi yapımlarda... ‘Beyaz Gölge'de, ‘İsviçreli Robinsonlar'da, ‘Şeker Kız Candy'de vardım. Ailemden hiç harçlık almadan on yaşından itibaren hayatımı idame ettirdim. ODTÜ bittikten sonra da acaba sanatla ilgili bir şey mi yapsam diye düşündüm, çünkü hoşuma gidiyordu. Sahne tozu çok enteresan bir şey. Ankara Radyosu'nda Rüştü Asyalısı'ndan Semih Sergen'e; sonra Zuhal Olcay'a, Derya Baykal'a, Köksal Engür'e kadar birçok sanatçı, beraber yaşadığımız, birlikte seslendirme yaptığımız insanlardı..."

Evet, sanata böyle bakan Hakan Ateş'in eğilimleri şirkete ve finansal hizmetler kuruluşuna da yansıyor... Doğal olarak da DenizBank, birçok sanatsal ve kültürel katkısının yanısıra operayı da destekliyor....

Tüm yazılarını göster