Her şey iyi güzel gidiyor da, yabancılar niye tedirgin acaba?

Alaattin AKTAŞ EKO ANALİZ ala.aktas@gmail.com

Cari açığımız geçen yıla göre belirgin şekilde azalıyor. Hem zaten bu yıl geçen yıldan daha az açık vereceğimizi öngörmüştük, beklenen gibi de oluyor. İlk beş ayda geçen yıl 32.3 milyar dolar olan cari açık, bu yıl 19.8 milyar dolara indi. Yıllıklandırılmış cari açık da mayıs sonu itibariyle 52.6 milyar dolar oldu. Geçen yılın mayısındaki açık 54.5 milyar dolardı. Yıllıklandırılmış açığın, son bir yılın en düşük düzeyinde bulunduğunu belirtelim. 

2014 yılı cari açığı, 50 milyar doların altında kalacak, hatta 45 milyar dolara kadar inecek gibi görünüyor. Her ne kadar enerji fiyatlarında yönün yukarı dönmesi gibi bir risk hala varsa da, daha somut olumlu gelişmeler de söz konusu. Bunların başında net altın ticareti geliyor. Türkiye geçen yılı altında net 11.8 milyar dolar ithalatla kapatmıştı. Geçen yılın ilk beş ayındaki net ithalat da 5.2 milyar dolardı. Bu yıl ise beş ayda net 719 milyon dolarlık ihracat gerçekleştirildi. 

Bu yıl cari açığın düşük kalması sonucunu doğuracak en önemli etkenlerin başında büyüme hızının görece düşük gerçekleşeceği beklentisi geliyor. Geçen yıl yüzde 4 büyüyen Türkiye’nin, bu yıl daha düşük bir oranla yetinmek durumunda kalacağı kanısı yaygın. Gerçi bu oran, önümüzdeki dönemin siyasi gelişmelerine bağlı olarak yukarı ya da aşağı yönlü değişiklik gösterebilir, o gerçeği de göz önünde bulundurmak gerek. 

Para gelmiyor 

Cari işlemlerdeki mevcut ve beklenen durumun özeti böyle. Az açık veriyoruz, gelecekte de aç açık vereceğimizi görüyoruz. 

Şu soruya yanıt arayalım: “İstesek, acaba daha çok açık verebilir miydik?” 
Soruya soru ekleyelim: “Daha çok açık vermemiz için ne olması gerekirdi?” 

Birinci sorunun yanıtı; elbette daha çok açık verebilirdik. 

Birinci soruyla bağlantılı olarak ikinci sorunun yanıtı; daha çok açık için çok daha fazla finansman bulmamız gerekirdi. Para bulmadan açığı zorlasaydık, bu kez de dolar herhalde 3 liranın, euro 4 liranın üstünü görürdü. 

Yabancı soğuk! 

Geçen yılın ilk beş ayında 32 milyar dolar cari açık verdiğimizi belirttik. Finans hesabından gelen para ise 45 milyar dolar. Yani cari açığı rahat rahat kapatmışız, neredeyse 10 milyar doları da Merkez Bankası rezervine eklemişiz. 

Bu yıla gelmişiz; finans hesabından gelen para 13 milyara inmiş; 45 milyardan 13 milyara! Cari açık ne kadar yaklaşık 20 milyar. İmdada, net hata noksan yetişmiş, 7 milyara yaklaşan net hata noksanla ödemeler dengesinin iki yakasını bir araya getirebilmişiz. 

Yabancı yatırımcı Türkiye’ye sırtını dönmüş adeta. Beşer aylık dönemler itibariyle doğrudan yatırımlar aynı sayılır; geçen yıl 3.3, bu yıl 3.8 milyar dolar. Portföy yatırımları 18 milyardan 3 milyara, diğer yatırımlar ise 23 milyardan 6 milyara inmiş. 

Bundan iyi sırt dönme göstergesi mi olur! Bundan açık, “Ne olur ne olmaz, şu Türkiye’den biraz uzak duralım” demek mi olur! Faiz konusunda Merkez Bankası’nın bir, hükümetin, iş çevrelerinin beş konuştuğu bir ülkeye güven duymamanın bundan açık işareti mi olur! Kim üç kuruş daha fazla kazanacağım, diye parasını böylesine oynak bir zeminde tutmak ister ki! 
Yabancının güvensizliği ve Türkiye’ye para getirmeme eğilimi yalnızca beşer aylık dönemlere özgü bir durum da değil. Mayıs ayları itibariyle yıllıklandırılmış ödemeler dengesi bilançosunda da aynı eğilimi görmek mümkün. Bu yılın mayıs ayı itibariyle yıllık cari açık 53 milyar dolar, finans hesabından gelen para ancak 41 milyar dolar. İmdada yine 12 milyarlık net hata noksan yetişmiş görünüyor. 

Geçen yılın mayısındaki yıllık açık 54 milyar, finans hesabından gelen para ise tam 87 milyar dolar. Bu yıl mayısta son bir yılda rezerve ekleme yapılamadığı gibi 82 milyon dolar da olsa kullanım var. Geçen yılın mayısı itibariyle ise bir yıllık dönemde fazladan gelen paradan Merkez Bankası rezervine tam 28 milyar 662 milyon dolar eklenmiş. 

Şimdi, gelin hep birlikte şu soruya yanıt arayalım: “Madem Türkiye ekonomisinde her şey iyi güzel gidiyor, madem bizde faiz çok ama çok yüksek, yabancı yatırımcı buna rağmen gelmekten niye kaçınıyor; bankalarımız, şirketlerimiz neden dış kredi konusunda eskisi gibi istekli değiller, yoksa korktukları, çekindikleri bir şey mi var?”

Tüm yazılarını göster