Her şey bir mektupla başladı

Faruk ŞÜYÜN ODAK kitap@dunya.com

29 Haziran 2011, İstanbul

Merhaba Ferit Edgü,

2011 Tüyap Kitap Fuarı Onur Yazarı seçildiğinizi duyunca çok sevindim… Sizinle ilgili kitabı hazırlama görevi bana verilince mutluluğum daha da arttı, bu arada korkularım da tabii ki!.. Bu kitap, nasıl bir yöntemle hazırlanmalı ki, Ferit Edgü’yü anlatabilsin… Haftalarca düşündüm size bu mektubu yazmadan önce: Yöntem, yöntem, yöntem!

Yazmayı seven, yazarak anlatan biri olarak söyleşi şeklinde karşılıklı soru-cevaplardan oluşan bir kitabı istemeyeceğinizi tahmin ediyorum; nerede doğduğunuz, nasıl bir çocukluk geçirdiğiniz, aileniz, özel hayatınız yapıtlarınızla ilişkillendirilmediği sürece yine bu kitapta yer almasını istemediğiniz maddeler arasında yer alacaktır… Hissediyorum; yo, hayır biliyorum…

Öyleyse hem ilginç, hem “sıkıcı!” edebiyat sorularından oluşmayan, sizin de keyifle okuyabileceğiniz bir kitap nasıl olmalı?

Şiir, roman, tiyatro, eleştiri, söyleşi, hatta deneme gibi kurallarla, ölçülerle yazılmayan bir tür bulsam… Hem edebi olsa, hem reçeteleri bulunmasa…

Günlerdir kitaplarınızı karıştırıyorum, notlar alıyorum… Bir kez daha fark ettim ki dille oynamayı seviyorsunuz, hele o mektuplardaki humor! Meselâ Yüksel Arslan’la mektuplaşmalarınız… Evet, o kitabınızın sayfalarını karıştırdıkça fark ediyorum ki güzel mektup yazmak için birtakım ilkelere gerek yok, en özgür olduğumuz edebiyat türü olmalı mektup…

Mektupları okuyarak onları yazanların kişiliklerini, yetişme tarzlarını, dünyagörüşlerini ve algılarını, görgülerini, kültürlerini yani haklarındaki birçok şeyi öğrenmek mümkün… Her yazılan mektubun onu kaleme alanın kişiliğine, huyuna, hatta o anki duygularına göre değiştiğini düşünecek olursak bunlar, ipuçlarıyla dolu metinler olmayacak mıdır?

Evet, öyleyse neden bu kitap için mektuplaşmayalım; sonra, belki o mektuplar bir kitaba dönüşebilir?

Ama bu yöntemde şöyle bir sorun çıkabilir mi diye de düşünmeden edemiyorum:

Bir mektup, binlerce kişi okuyacakmış gibi yazılmaz ki!.. Biz bu gerçeği bile bile mektuplaştığımızda?!

Bu arada belleğimde mektupla ilgili birikenleri kurcalarken Voltaire’in 18 bin mektubu olduğunu bir yerlerde okuduğumu anımsadım… Sizin de arşivinizde çok sayıda mektup olmalı… Tezer Özlü’yle olanları da kitaplaştırdınız… “Biz derdimizi dermanımızı birbirinde arayan insanlardık” sözünüzü hatırlıyorum, sanatçıların birbirleriyle mektuplaşmaları bağlamında söylemiştiniz yanlış anımsamıyorsam.

Ne dersiniz mektuplaşmaya? Kabul ederseniz, uzun mektuplar yazamasa da mektupları beklemekten ve okumaktan hoşlanan birisi olarak gözümün, kulağımın postada olacağını belirtmek isterim…

Size sevgiler, saygılar, şimdiden teşekkürler sunarım…

İşte bu mektuplarla başladı yeni kitabımın yolculuğu…

Bütün bir yazı, Ferit Edgü’nün şimdiye kadar yayınlanmış kitaplarıyla haşır neşir olarak geçirdim… Kimi akşamüzerleri onun Boğaz üzerindeki balkonuna çalışmalarımı götürüp yönlendirmelerinden yararlandım, bazen de kütüphanelerde tozlu arşivlere gömüldüm…

Sevgili dostlarım Nermin Sayın ve Nevzat Işıltan her uğraşımda olduğu gibi bu kez de yanımdaydılar…

Oluşturduğumuz içerik, belki mektuplarla çizeceğimiz yol haritası kitap şekillendikçe değişti, tıpkı hayatlar gibi… Ferit Bey’in söyleyişiyle her kitabı “hazırlandıkça, yol aldıkça kendini belli etti” ve “Seçmeler”e dönüştü… Tüyap İstanbul Kitap Fuarı’nın 30. yılında Onur Yazarı Ferit Edgü için hazırlanmış bir antoloji ortaya çıktı…

Ferit Edgü, Berlin’den ayrılırken mektuplardan oluşan koca bir kitap taslağını, Kafka’nın yaptığı gibi ateşe atmıştı; ben onun bana yazdıklarını kitabın başına koydum, okuyanlara Ferit Edgü hakkında kimi ipuçları taşıdıklarını umarak…

Tüm yazılarını göster