Hayatımın en mutlu günlerinden biri...

Faruk ŞÜYÜN ODAK kitap@dunya.com

Salı hayatımın en mutlu, en heyecan dolu günlerinden birini yaşayacaktım. Kentte nem yine yüzde 80'leri aşmış, sıcaklık bir kez daha dayanılmaz bir hal almıştı. Ama BEN yine de sokağa çıkmış, rotayı Sultanahmet'e, Türk İslam Eserleri Müzesi'ne çevirmiştim. O havada beni kentin ortasına taşıyan neydi?

"İstanbul, Kur'an'ın indirilişinin 1400. yılında benzersiz bir sergiye ev sahipliği yapacak. Türk İslam Eserleri Müzesi'nin envanterine kayıtlı el yazması Kur'an-ı Kerim ve cüzlerin büyük bölümü ilk defa sanatseverlerle buluşacak. Yıldız Holding'in desteği ile restorasyon ve konservasyon çalışmaları yapılan eserler, Antik A. Ş.'nin organizasyonu ve Türk ve İslam Eserleri Müzesi'nin uzman kadrosunun çalışmalarıyla sergilenecek."

İşte bu haberdi yollara düşüş nedenim. Yapılacak basın toplantısına katılacak; varlığını yıllardır bildiğim o muhteşem koleksiyonun kimi örneklerine belki çok yakından bakabilecektim… Hep düşünmüştüm böylesine değerli ve eşsiz bir koleksiyonun farkına kim varacak, onun tozlu depolardan gün ışığına çıkıp sergilenmesini sağlayacak diye… Yıldız Holding'in bu katkısı ile insanlık, çok önemli eserlerle tanışma fırsatı bulacaktı… Yapılan konservasyon ve restorasyonlar ile de bu nadide Kur'an'ların yok olması engellenecekti. Oluşturulacak katalog,  onların bütün dünyaya ulaşmasını sağlayacaktı… Pek çok kişi için başvuru kitabı niteliği taşıyacak katalogda ayrıca, Kur'an'ın indirilmesi ve toplanması, Kur'an ve Hz. Muhammed (S.A.V.), hat sanatı ve hattatlar, tezhip ve cilt sanatı ile ilgili makaleler de yer alacaktı.

Sırf bu sergi için Louvre, Metropolitan, British Museum ve Berlin Müzesi İslam Eserleri Bölümleri'nden konunun uzmanı ünlü misafirler, Türkiye'ye geleceklerdi...

Bana gelince, bu toplantıya giderek dünyanın en şanslı insanlarından birisi olma fırsatını değerlendiriyordum. Çünkü, o Kur'an-ı Kerimler, kutsal kitap metinleriyle birlikte büyük el emeklerini, göz nurlarını taşıyorlardı. Bir kısmı, 8. yüzyılın koşullarında çalışılmıştı… Ve bütün Kur'an'ları yazanların inançları, Allah sevgileri  hat, tezhip ve ciltlere onları birer sanat şaheserine de dönüştürecek denli güçlü yansıtılmıştı… Ben, onları şu âna kadar gören sayılı insanlardan birisi olacaktım…

Kuran-ı Kerim'lerin sergileneceği Türk ve İslâm Eserleri Müzesi, Mimar Sinan'ın en önemli yapılarından bir olan Süleymaniye Camii külliyesi içinde yer alan imaret binasında 1914'te "Evkaf-ı İslâmiye Müzesi" (İslâm Vakıfları Müzesi) adı ile ziyarete açılmış, Cumhuriyet'in ilânından sonra ise bugünkü adını almıştı. Müze 1983'te sultan sarayları dışında günümüze kadar gelebilen tek özel saray olan İbrahim Paşa Sarayı'na taşınacaktı. İşte sergi, bu müzenin koleksiyonundaki eserlerden oluşuyordu ve Kadir Gecesi'ne denk gelen 5 Eylül'de açılacaktı. Türkiye'de ilk olan, dünyada da sayılı sergiler arasına girecek olan "1400. Yılında Kur'an Sergisi",  bütün vakıflardan toplanarak müze koleksiyonuna katılan Kur'an'lardan örnekleri kapsayacaktı.

Küratörlüğünü Türk ve İslam Eserleri Müzesi'nden Sevgi Kutluay ve Ali Serkander Demirkol'un yürüttüğü sergide pek çok ilk bir arada olacaktı. Bunlardan biri de, Kur'an'ın ilk el yazmaları olarak kabul edilen ve "Şam Evrakı" olarak bilinen ceylan derisi el yazmalarıydı… Koleksiyonun "Şam Evrakı" olarak adlandırılması, Şam Emevîye Camii'nden getirilmesinden kaynaklanıyordu.

"Şam Evrakı" Koleksiyonu, parşömen ve deri cilt örneklerinden oluşuyordu. Yaklaşık 250 bin civarında Kur'an sayfasından oluşan "Şam Evrakı" Koleksiyonu'nun içinde dikkat çekenler arasında, ceylan derisi üzerinde kûfi hatla yazılmış yapraklar sıralanıyordu. Bu yapraklar arasında, ahşap iskelet üzerine deri geçirilerek yapılmış en erken cilt örnekleri de bulunuyordu.

"Şam Evrakı" Koleksiyonu'nda bulunan el yazması eserlerin en erken örneği, Emevî döneminin sonralarına tarihleniyordu. Bu belgeler kûfi yazı öncesinde hicâzî hatla yazılmış örneklerden oluşuyordu.

Sergide ayrıca Emevî ve Abbasî dönemine tarihlenen kutu ciltler, parşömen üzerine yazılmış rulo Kur'an-ı Kerim örnekleri ve Kur'an sayfaları da yer alacaktı.

Ve ben, o gün şanslı Faruk, özel eldivenler giyerek 8. yüzyıldan kalma ceylan derilerinin üzerine altın varakla yazılmış cüz'lere, ciltlere dokunabilecektim… Özel eldivenlere rağmen geçen elektrik ve duygu ise burada sözcüklerle anlatılamayacak denli olağanüstü olacaktı… O gün göremediğim 200'ün üzerindeki diğer Kur'an-ı Kerim'lerle karşılaşabilmek için ise serginin açılış tarihi olan Kadir Gecesi'ni dört gözle bekleyecektim…

Tüm yazılarını göster