Hayal tacirleri iş başında!

Uğur CİVELEK ARKA PLAN dunyaweb@dunya.com

Küresel düzeyde finansal piyasalarda bugün yaşanan eğilimleri yaklaşık altı ay öncesi ile mukayese ettiğimizde her şeyin değişmiş olduğunu görüyoruz. Ayrıca gelişmekte olan ekonomilerdeki hareketliliğin daha büyük olduğu da dikkat çekiyor. Riskten kaçınma eğiliminin durmuş, kısmen terse dönmüş olması bu sonuçta belirleyici gibi görünüyor. Gelişmiş ekonomilerin merkez bankalarının parasal genişleme lehine aldıkları karar ve uygulamalar, bu gelişmelerin arkasındaki temel sebep olarak dikkat çekiyor. Detaya indiğimizde ise fark yaratan en önemli değişikliğin ise Avrupa Merkez Bankası'ndan geldiğini görüyoruz. Bu aşamada sormak gerekiyor. İtalya ve İspanya'nın durumu kritikleşmese ve buna bağlı olarak hem Euro Bölgesi'ne hem de küresele ilişkin beklentiler iyice olumsuzlaşmasa Avrupa Merkez Bankası bu şekilde eyleme girer miydi?

Bugüne kadar bu şekildeki eylemden kaçınmış olmasının gerekçeleri önemli ise günü kurtarmak adına çok ciddi riskler alınmış olmuyor mu?

Avrupa Merkez Bankası'nda yönetim değişikliği ile birlikte ciddi bir zihniyet değişikliği de yaşandı. Almanların etkisi önemli ölçüde azaldı. Eskiden geleceği riske atmamak adına günü kurtarma eğilimi güçlü değildi ve euronun diğer gelişmiş ekonomi paraları gibi "carry trade" parası olması istenmiyordu. Yaşanan değişimde geleceği korumak adına günün kurtarılamayacağı ve buna bağlı olarak herhangi bir gelecek olmadığı gerçeği kabul edilmiş oldu. Üç yıllık repo ihaleleri ile Avrupa Merkez Bankası batık da olsa Euro Bölgesi bankalarını fonlayacak, onlar da öncelikle sorunlu üyelerin borçlanmasına destek verecek; zamana yaygın olarak eriyen öz kaynakları takviye için de deniz aşırı riskler almak zorunda kalacaklar ve euro diğer tüm paralara karşı değer kaybeder hale gelecek. Likidite konusundaki bu durum diğer gelişmiş ekonomi merkez bankalarının belki de ek risk alması gereksinimini önemli ölçüde azaltacak... Henüz bunların hepsi olmadı, fakat finansal piyasalar böyle olacakmış gibi fiyatlama yapıyor; gelişmekte olan ekonomiler cephesindeki spekülatif finansal hareketlilik öyle diyor.

Bu aşamada sormak gerekiyor. Avrupa Merkez Bankası kontrolsüz bir likidite genişleme sürecinin kapısını bir daha kapatmamak üzere açtı ise küresel düzeyde ve özelde Euro Bölgesi'nde neler yaşanır? İlk olarak küresel düzeyde yaşanan likidite genişlemesi kısa vadede spekülatif karakterli rüzgarlar estirir, bunlar da sorunları ağırlaştırıp, dengesizlikleri artırarak orta vadeli kırılganlığı dramatik boyutlara yükseltir. Kısa vadede varlık değerlerindeki yükseliş bilançoları rahatlatır, risk alma isteğini canlandırır, bu süreçte emtia fiyatları da yükselir ve enflasyon tehlikesi büyür; Euro Bölgesi hem olumlulukların, hem de olumsuzlukların görece daha yoğun yaşanacağı merkez olur. Euronun değer kaybı teorik olarak rekabet gücünü artırabilir, fakat bu durum ekonomi cephesindeki kötüye gidişi terse çeviremez. Enflasyon canavarı geri döndüğünde ise Euro Bölgesi'ni kimse kurtaramaz. Bu durumun farkında olanlar Euro Bölgesi'ne yatırım yapmaz, sağlayacağı maliyet avantajları nedeniyle borçları euroya dönüştürme veya euro cinsi borçlanma eğilimi güçlenir. Gelişmekte olan ekonomilerin de en az gelişmiş ekonomiler kadar sorunlu hale gelme süreci hızlanır, rekabet koşulları iyice olumsuzlaşır ve gelir dağılımı bozulur. Arap Baharı türünden istikrarsızlık dalgalarının etki alanı kademeli olarak genişler. Euro Bölgesi'nin gündem olmaktan çıkmasının küresel maliyeti dayanılamayacak kadar ağır olur, tüm ezberler bozulur. Bugünün koşullarında parasal genişlemenin çözüm olmadığı, ekonomik ve sosyal alandaki istikrarsızlık artışını gizleyerek günü kurtardığı kısa sürede açığa çıkar...

Eğer Avrupa Merkez Bankası bu ayın sonundaki ikinci üç aylık repo ihalesinde piyasaların umduğu gibi 1 trilyon euro civarında bir taze likiditeyi, euronun "carry trade" parası olmasını engelleyecek düzenlemeler olmadan verir ise devamındaki gelişmeleri kontrol etmekte çok zorlanır. Şimdilik sakin görünen emtia fiyatları yukarı yönde hareketlenir, enflasyon beklentileri bozulmaya başlar ve riskten kaçınma eğilimi geri döner. Genel seçimler ve sandıktan çıkacak muhtemel sonuçlar ise bu süreci hızlandırır. Yunanistan'a yaptığı türden baskıyı İtalya ve İspanya gibi ekonomilere uygulayamaz ve birliğin dağılma sürecine girmesi önlenemeyebilir.

Parasal genişleme yönündeki beklentiler riskten kaçınma eğilimini risk almaya, ekonomideki deflasyonist baskıyı enflasyonist olana dönüştürmeye başladı. Bu durum belirsizlik ve kırılganlığın azaldığı anlamına gelmiyor; sürdürülebilir olmayan rotada sınırlar zorlanıyor. Gelişmeler Türkiye açısından da önemli, kısa vadede Türk Lirası değerlenmiş, enflasyon baskıları kısmen azalmış ve cari açığın finansmanının kolaylaşacağı yönündeki beklentiler güçlenmiş olabilir. Fakat emtia fiyatlarında yaşanacak yükselişin cari açık, enflasyon ve büyüme üzerindeki olumsuz etkilerini görmezden gelerek yapılan fiyatlamaların gerçekçi olmadığı yakında fark edilecek. Altı ay kadar önce en çok kaybettiren gelişmekte olan ekonomilerden biri iken bugün en çok kazandırılanlardan biri olmak küresel dalgalanmalardan en aşırı etkilenen ekonomilerden biri olduğumuzu söylüyor. İşin gerçeği bir altı ay sonra neler yaşanacağını pek bilmiyoruz. Yaşananların kalıcı olmayacağını ve gerçeği yansıtmadığını unutmayın!..

Tüm yazılarını göster