Havası çalınan şehir

Dr. Uğur TANDOĞAN NOT DEFTERİ tandogan2007@gmail.com

Bir öykü

Koleksiyoncu adam, bir dükkanın önünden geçiyormuş. Vitrinde çok değerli bir antika tabak görmüş. Tabakta gözü kalmış. Ama tabağın içinde süt, tabağın  yanında da onu içen bir uyuz kedi varmış. İçeri girmiş."Şu vitrindeki kediyi almak istiyorum. Satar mısınız?" demiş. Dükkandaki satıcı "Kedi satılık değil" demiş. Ama adam ısrarcı olmuş. "Satarsın; satmam" sözlerinden sonra havada rakamlar uçuşmaya başlamış. Sonunda satıcı kediyi iyi bir paraya satmaya razı olmuş. Vitrindeki kediyi çıkarıp adama vermiş. Adam da çıkarıp kedinin parasını. Bizim uyanık koleksiyoncu kediyi koltuğunun altına alıp dışarı çıkarken planının son aşamasını uygulamaya koymuş: "Ben şimdi otelime gidiyorum. Bu kediye bir mama tabağı da almam gerekli. Bununla uğraşacak zamanım yok. Hazır sizde şu tabak varken, ona da bir kaç lira vereyim. Tabağı da bana satın " demiş. Satıcının gözleri parlamış. "Olur mu beyefendi" demiş. "O tabak sayesinde sattığımız bu beşinci uyuz kedi".
 

Sonunda oldu

Önceki gün Taksim Gezi parkından geçerken nedense bu öyküyü hatırladım. Yine antika tabak gösterilip, uyuz kedi satılacak. Taksim Projesi adı altında bir yeşil alan daha güme gidecek. Zaten, İstanbul’un göbeğinde böyle bir alan nasıl kaldı diye hep hayret ediyordum. Ne zaman birisi beton mikserini alıp Taksim’in ciğerine beton sıkacak diye merak ediyordum. Çok şükür (!), bu da oldu. Allah kısmet etti kılıf bulundu: Topçu Kışlası. Koskoca binayı parkın ortasına oturtacaklar.

İstanbul nerede?

Peki yeşil alanlarımız bu kadar hovardaca harcanacak kadar çok mu? "The Economist Intelligence Unit", "The Green City Index" diye bir endeks geliştirmiş.  Dünyadaki 120 şehri değerlendirmiş. Bu değerlendirmede 9 sınıfta göz önüne alınan, 30 gösterge kullanılıyor. Bu göstergeler: CO2 salımı, enerji, binalar, toprak kullanımı, ulaştırma, su ve kanalizasyon, atık yönetimi, hava kalitesi ve çevresel yönetim. 30 Avrupa şehri arasında bu endekse göre İstanbul nerededir diye tahmin ediyorsunuz? Söyleyeyim, 25. Sırada. Birinci sırada Kopenhag var ve puanı 87.31. İstanbul’un puanı ise 45.20. İstanbul’dan daha kötü durumda olan şehirler: Zagrep, Belgrat, Bükreş, Sofya ve Kiev.

İstanbul bu endekste en kötü notlarından birisini "atık ve toprak kullanımı" (waste and land use) konusunda almış. Yeşil alanının yetersizliği ile geri dönüşüm ve atık yönetimindeki zayıflığından dolayı İstanbul’un notu kötü. Kişi başına düşen yeşil alan İstanbul’da 6.4 metrekare imiş. Buna karşılık bu rakam Paris’te 11.5 metrekare, Zurich’te 10,30 metrekare, Madrit’te 14 metrekare, Viyana 19,80 metrekare, Amsterdam’da 27,5 metrekare, Brüksel’de 29.5 metrekare. Londra’da ise 105 metrekare.

Çevresel yönetim konusunda İstanbul’un yeri 29’uncu sırada. Raporda aynen şöyle deniyor "Mevzuat rutin olarak hiçe sayılıyor. Çevresel tartışmalara halkın  katılımı teşvik edilmiyor ve çevresel konularda farkındalığın artırılması ve eğitimi konusunda çok az çaba harcanıyor". İşte bunun en belirgin son örneğini Taksim projesinde yaşıyoruz. Yetkililer tüm tartışmalara kulaklarını tıkayarak Taksim’in böğrüne kazmayı vurdular.

Sonuç

Şehirciliği görgüsüzce bina dikmek sanan, yeşili sadece kaldırım taşında seven bir zihniyet var. Her yapılan binanın trafiğe ekleyeceği yükü hesaba katmadan, mevcut yolları genişletmeden, yeni yollar açmadan bina ruhsatları verilirse İstanbul bir bina mezarlığına dönüşür. Çünkü trafiği felç olmuş bir şehirde, trafiği felç etmiş binalar mezardan başka bir şey değildir. O binalarda, ölen şehrin ruhu yatar.

Çocuğun koşup oynayacağı, yaşlıların oturup soluklanacağı, aşıkların konuşacağı açık alanlara, ağaç diplerine de gerek vardır uygar dünyalarda. Ama rant uğruna şehrin yeşil alanlarımız yok ediliyor. Yeşil alanlar yok edilerek oksijenimiz çalınıyor. İstanbul’un her yanı cami ile donatılsa da, bir şehrin havasının ve ruhunun çalınması günahının affedileceğini pek sanmıyorum….

Tüm yazılarını göster