Hangi CHP?

İlter TURAN SİYASET PENCERESİ dunyaweb@dunya.com

Türk demokrasisinin muhtelif zaaflarından birinin de bir sonraki seçimde iktidar partisi olabilecek nitelikte bir muhalefet partisine sahip olmaması olduğunu daha önceleri de ifade etmiştik. İktidar partisinin seçimlerde kaybetme endişesini ortadan kaldıran bu durum, partinin kendisine eleştirel gözle yaklaşmasını da engelliyor, bilhassa siyasal gücü kayıtsız şartsız kullanmaya temayül etmesine zemin hazırlıyor. Günümüzde tek kişinin otoritesine tabi olma gibi daha vahim bir durum karşısında bulunduğumuzu da ifade etmeye bilmem ihtiyaç var mı? Neresinden bakarsanız bakın, etkin muhalefet eksikliğinin demokrasimizin iyi işlemesini zayıflatan sonuçlar verdiğini, otoriterleşmeyi kolaylaştırdığını teslim etmek zorundasınız.

Bu gelişmeler karşısında ana muhalefet partimiz henüz seçmen çoğunluğunun iktidarı emanet edebileceği, güvendiği bir parti görünümü kazanamıyor. Partinin sergilediği karmaşık ve çelişkili görünümün güvensizliğin başlıca nedeni. Bazen partinin bir konu ya da alanda sergilediği davranışlara baktığınız zaman, bunların kendi içlerinde sergiledikleri uyumsuzluklar herhangi bir gözlemcide şaşkınlık ve kafa karışıklığı yaratabilir, hangi CHP diye haklı bir soruyu gündeme getirebilir.

Gelin örneklerle durumu değerlendirmeye çalışalım.  Olumlu bir örnekten başlayalım. Hep birlikte izledik. Geçen hafta ikisi de CHP milletvekili olan iki emekli diplomatımız Mısır’a bir ziyaret yaptılar. Bu ziyareti dış politika alanıyla sınırladılar, ziyaretlerini iç politika malzemesi yapmaktan dikkatle kaçındılar. Hatta görüştükleri bir siyasi partinin temsilcilerinin Başbakanımız hakkında saygısızca konuşmaları karşısında, o siyasi partinin mensuplarını Türkiye’nin başbakanına saygılı olmaya davet ettiler. Tüm seyahatleri esnasında, daha iyi ilişkilerimiz olması gereken Mısır’ın yönetimiyle askeri darbeyi onaylamadan temaslara bulundular. Ziyaret sonunda, Müslüman Kardeşler örgütünün bile ilişkilerin giderek bozulmasından ve özellikle kopmasından yana olmadıkları anlaşıldı. Ziyaret her yönüyle faydalı ve başarılı oldu. Hem Mısır’la yeni köprüler kuruldu, hem askeri yönetimin bir an önce sona ermesi yönünde telkinler yapıldı. Bu ziyaretin sonuçlarının hükümetin izlediği politikanın isabetini sorgulaması açısından uyarı olduğunu da belirtmeliyiz. Karşımızda sorumlu muhalefet örneği bir davranış vardı.

Şimdi, dış politikada başarılı bir hamle yapan ana muhalefetimizin aynı hafta içinde karşılaştığı bir başka duruma bakalım. Bir türlü yürümeyen anayasa yazımı sürecinde CHP’nin üç temsilcisinden ikisinin onayladığı bir maddeye üçüncü milletvekili komisyon toplantısında karşı çıkıyor. Mücadelesini komisyonda yaptığından hem süreci tıkıyor hem de partisini zor durumda bırakıyor. Üstelik olay ikinci defa cereyan ediyor. Demek ki, tekrar etmesi beklenebilecek bir sorun karşısındayız ama parti yönetimi önlem almamış. Halbuki aynı parti, izinsiz televizyona çıktı diye bir genel başkan yardımcısını istifa ettirmekten çekinmemişti. Dışarıdan bakılınca, bu parti kararsız, daha ne istediğini yeterince bilmiyor, kadrolarına hakim olamıyor izlenimine kapılmak işten bile değil.

CHP yönetiminin seçmeni “Hangi CHP?” karmaşasından bir an önce kurtarması lazım. Demokrasimizin etkin muhalefete ihtiyacı giderek artıyor.

Tüm yazılarını göster