”Hamdolsun, teğet, psikolojik”

Alaattin AKTAŞ EKO ANALİZ ala.aktas@gmail.com

Meşhur üçlüler vardır, bilirsiniz. Birkaç örnek verelim:

- Deniz, kum, güneş

- Mazhar, Fuat, Özkan

- Metin, Ali, Feyyaz

- Erman Toroğlu, Şansal Büyüka, Uğur

- Eyüp Sabri Tuncer

- At, avrat, silah

- Fizik, kimya, biyoloji

- Kulak, burun, boğaz

- Normal, süper, kurşunsuz

- Debriyaj, fren, gaz

- Zincir, takoz, çekme halatı

- Gez, göz, arpacık

- Vatan, millet, sakarya

- Yol, su, elektrik

- Ctrl, alt, del

- Üçlü priz

- 90-60-90

Bu üçlülere, şimdi bir de ekonomik üçlü eklendi.

- Hamdolsun, teğet, psikolojik.

Eğer Başbakan kriz konusundaki bu tanımlamaları konuşması sırasında spontan bir şekilde kullanmışsa, kimseye söyleyecek bir şeyi yok demektir. Ama eğer bu kavramlar konuşma metninde yer alıyorsa, konuşma metinlerini de bizzat kendisi hazırlamadığına göre, bu kavramlar dile düşüp aleyhine kullanıldığında o metinleri yazanların Başbakan'ın gözüne görünmemesinde yarar var, bizden söylemesi.

Çünkü 2008'den 2009'a devreden ekonomi mirasında dile düşecek ve önümüzdeki seçim sürecinde en çok kullanılacak, malzeme yapılacak kavramlar bunlar olacak. Bu üç sözcük, slogan haline dönüşecek. Hani reklam metinlerinde amaç bir-iki sözcükle anlatılmak istenenin özünü vermektir ya, hani siyasi propagandalarda yine bir-iki sözcükle partinin amacı özetlenmeye çalışılır ya, bu kez krizin boyutunu izah amacıyla dile getirilen ve aslında ortada çok da büyük bir sorun bulunmadığını vurgulamak amacıyla kullanılan bu üç sözcük slogana dönüşecek.

Başbakan; "Hamdolsun krizden fazla etkilenmiyoruz", "Kriz bizi teğet geçecek", "Bizdeki kriz psikolojiktir" şeklinde özetlenebilecek açıklamalar yapmıştı, değil mi. 

Şimdi kim söyleyebilir bunların gerçek olduğunu. Eğer Türkiye krizden sahiden etkilenmiyorsa fabrikalar neden birer ikişer kapılarına kilit vuruyor? Neden sanayi üretimi her ay büyük bir hızla azalıyor? Reel kesimin ekonomiye güveni nasıl oldu da dokuz ay içinde yarıya indi? Aynı şekilde tüketicinin güveni hangi etkenlerle dörtte bir azaldı? Dış ticaret hacmi niye daralıyor, milli gelirdeki artış hızı neden sıfıra yaklaştı ve 2008'in son çeyreği için büyüme umudu kalmadı? Bu yıl, bırakınız yüzde 4 olan hedef düzeyinde büyümeyi, küçülmediğimiz takdirde bunu öpüp başımıza koyma durumuna neden düştük?

Kriz bizi teğet geçtiği için mi, yoksa her şey yolunda gitmekle birlikte psikolojimiz bozulduğu için mi bunlar oluyor?

Başbakan, aralık ayı başında yaptığı konuşmada krizin inişe geçtiği müjdesini de verdi. Bu bilgi neye dayanıyordu, doğrusu pek anlaşılamadı. Başbakan'a göre kriz tepe noktaya ulaşmış ve inişe geçmişti geçmesine ama, Merkez Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz aynı görüşte değildi. Yılmaz, aralık ayının sonunda yaptığı bir konuşmada, ABD'de konut piyasasının biraz olsun canlanması ve fiyatların artma eğilimine girmesinin krizden çıkışın işareti olacağını söyledi. ABD'de bu yönde bir işaret var mıydı peki, ne gezer. Yani Başbakan aralık ayının başında krizin tepe noktaya ulaştığını söylüyordu ama, Merkez Bankası Başkanı, bir ay sonra henüz bu yönde bir işaret bulunmadığını dile getiriyordu. 

Kamuoyu küresel krizden en karlı çıkacak ülkenin Türkiye olacağını da öğrendi bu süreçte, ancak bunun nasıl gerçekleşeceğine ilişkin bilgi edinemedi.

Geçenlerde detaylı olarak yazdık. Küresel krizden kalacak en büyük tortu, iş barışının bozulması olacak. Gidişat, şubat ayında 3 milyon kadar bir işsiz ordusuna sahip olacağımızı, işsizlik oranının yüzde 14'ü bulacağını gösteriyor. Bunlar, çok tehlikeli düzeyler. İşsizlik hiçbir şeye benzemez, tsunami gibidir; ama biz halen "hamdolsun, teğet, psikolojik" üçlemesiyle gün geçiriyoruz. Hele hele kriz yüzünden işini kaybeden birine, "Bu kriz psokolojik" dediniz mi, onu dellendirirsiniz, anlaşılan hala bunu bile göremiyoruz.

Bir not: Önümüzdeki hafta için sizlerden izin rica ediyorum. 12 Ocak Pazartesi yeniden birlikte olmak üzere...

Tüm yazılarını göster