Güvenli liman tartışması

Uğur CİVELEK ARKA PLAN dunyaweb@dunya.com

Son günlerde altın fiyatlarında yaşanan yüksek oranlı gerileme, bundan sonrası için söz konusu ürünün güvenli liman olup olmadığı tartışmalarını gündemin üst sıralarına çıkaracak gibi görünüyor. Her şeyden önce altının güvenli liman özelliğini kaybetmesi için sistemik riskin kalıcı olarak azalması, sürdürülebilirliğin yeniden tesis edilmesi ön şarttır; bu sağlanamadığı sürece kısa vadeli beklentilerde dalgalanmalar yaşanabilir, fakat altın fiyatları gerilediği için sistemik risk algılaması düzelmez.

1980 ile 2001 yılları arasındaki yirmi senelik dönemde altın güvenli liman özelliğine sahip değildi, bu durum 11 Eylül 2001 tarihindeki siyasi tercihler ve ekonomi cephesindeki giderek ağırlaşan sorunlar nedeniyle değişti. 1980 ile 2001 yılları arasındaki dönemde merkez bankalarının gerektikçe yaptıkları satışlar sayesinde altın sıradan ve hammadde niteliğindeki bir metal durumuna düşmüştü; belirsizlik arttığında gelişmiş ekonomilerin paraları ve devlet tahvilleri en güvenli liman olarak algılanmıştı.

Bu durum onların hem belirsizliklerden olumsuz etkilenmesini azaltan, hem de bu olumsuzluğu fırsata çevirme imkanları yaratan bir durumdu. Fakat bu konumlarını kaybettiler, altın fiyatını her yolu deneyerek geriletmek yolu ile geri kazanmaları da mümkün değil. Bugün için geçmişteki gelişmiş ekonomilerin devlet tahvilleri de, merkez bankalarının çıkardığı paralar da kesinlikle güvenli liman özelliğini uzunca bir süre geri dönmemek üzere kaybetti.

Soralım ne olacak bu Euro Bölgesi'nin hali? ABD mali uçurumu aşabilecek mi? Japonya'nın parasal genişleme hamlelerini güçlendirmesi geride kalan güçlü konumunu geri getirebilecek mi? Kendi insanları söz konusu kesimlere olan güvenini kaybederken dünyanın geri kalanı onlara nasıl güvensin? Ekonomi biliminin en temel kuralı talebi artmadan arzı artan her şeyin değer kaybedeceğidir, bu durumdaki varlıkların güvenli liman özelliğini sahip olma olasılığı da yoktur. Gelişmiş ekonomilerin tümünde bir türlü kontrol altına alınamayan devasa bütçe açıkları, hazinelerinin borçlarını artırmakta, ihraç ettikleri borç senedi hacmini güven bunalımı yaratacak şekilde artırmaktadır.

Merkez bankaları ise mali sistemin daha kötüye gitmesini önlemek üzere hem söz konusu tahvillere, hem de başka toksik menkullere alıcı olmak zorunda kalmaktadır; bastıkları paranın karşılığı durumdaki varlıklara yönelik güven kaybı onların da itibarını sarsmakta, durumu telafi için konuştukça yıpranmalarına sebep olmaktadır. Özetle söylemek gerekir ise 2001 öncesinin güvenli liman algılaması çökmüş, sistemik risk kontrolsüz bir şekilde artmıştır. Sistem dışı güvenli liman arayışı altının yeniden parlamasına sebep olmuştur.

Altının güvenli liman olarak kabul görmesi çevre koşullarının bir sonucudur, bu durum değişmeden altın fiyatının baskılanması belki bir süre için kafaları karıştırır, fakat orta vade için sisteme yönelik güvensizliğin büyümesini engellemez; altına yönelik spekülatif ilgi azalabilir, güvenli liman olarak gören fiziki talep azalmaz. Altın fiyatı yükseldiği için sisteme güven azalmıyor, tam aksine sisteme olan güvensizlik büyüdüğü için sistem dışında güvenli liman arayışı artıyor ve ortadan kaldırılamıyor... Birilerinin fetvası veya güç kullanımım ile bu gerçeklerin değişmesi pek mümkün görünmüyor...

Tüm yazılarını göster