Günü kurtaran tercihler ve gelecek...

Uğur CİVELEK ARKA PLAN dunyaweb@dunya.com

Küresel düzeyde son on yılda yaşanan eğilimlere baktığımızda pek çok şeyin değiştiğini, sürdürülebilir olmayan eğilimlere olan bağımlılık arttıkça sorunların ağırlaştığını, hayati önemdeki temel ilkelerin büyük bir hızla tüketildiğini görüyoruz. İşin tuhafı sistemi oluşturan kurumsal yapı bunların konuşulmasını istemiyor ve ısrarla kendini olduğundan farklı göstermeye çalışıyor. Bu ortamda kısa vadeli spekülatif tercihler ve mikro düzeydeki olumlulukların abartılması ön plana çıkıyor; rekabet koşulları ve gelir dağılımının bozulması, sorunlu kredilerin artması, potansiyel istikrarsızlığın büyümesi gibi konular hiç dikkate alınmıyor. Son olarak Basel III, bankacılık sektörüne ilişkin yeni kriterler konusundaki uygulamanın 2019 yılına ötelenmesi ilginç bir görüntü oluşturuyor. Kırılganlığın çok yüksek olduğunun itiraf edilmiş olması, günü kurtarma şampiyonlarını sevindiren, sermaye piyasalarını rahatlatan bir gelişme olarak insanlığa pazarlanıyor!.. Anormal olan normal olarak algılanıp, bu çarpıklığı hatırlatanlar dışlandıkça daha iyi bir gelecek umudu soluyor.

Belli ki mali sektörün hesapsızca kredi vermeye devam etmesi, menkul ve gayrimenkul şeklindeki varlık değerlerini doğrudan ve dolaylı olarak şişirmeye devam etmesi daha öncelikli hale gelmiş. Tabi ki küresel ölçekte herkes eşanlı olarak aynı şeyleri yapmaya çalıştıkça evdeki hesaplar çarşıya uyamıyor; rekabet koşulları ve gelir dağılımındaki bozulma hızlanıyor, talepte yaşanacak daralmayı ötelemeye çalışmanın maliyeti kontrolsüz bir şekilde büyüyor. Merkez bankaları 1995 yılından bu yana bir daha sıkılaştırmamak üzere para politikası uygulamalarını gevşetiyor, düzenleyici kurumlar istikrar adına hayati önemdeki kural uygulamalarını rafa kaldırmayı sürdürüyor. Gelişmiş ekonomilerden sonra gelişmekte olanların da durgunlaşmaya başlaması etkili ve yetkili kesimleri rahatsız etmiyor!..
 
İnsanlık, insan olmayan ve koşullar değiştikçe uyum sağlayamadığı için nesli tükenen diğer canlılar gibi yaşamaya teşvik ediliyor. Bunu yapanlar iyimser, itiraz edip aklı kullanmaya davet edenler karamsar sayılıyor. Bu sapıklık devam ettiği sürece her gelen yılın gideni aratacağı gerçeği, nefsin azdırılması yolu ile görmezden geliniyor. Çok laf yalansız, çok mal haramsız olmuyor. Üniversiteler, iş dünyası, medya ve aydınlardan oluşan kanaat önderlerinin aklını kötüye kullananlar tarafından devşirilmiş olması ve tüm erken uyarı sistemlerinin devre dışı bırakılması gelecekten umutlu olmayı imkânsızlaştırıyor.
 
Ne diyelim, makro düzeydeki sürdürülebilir olmayan eğilimleri ve iyice ağırlaşmış sorunları görmezden gelmenin bedeli ödenemeyecek kadar ağırdır. Bindik bir alamete gidiyoruz. Bu şuursuzlukla ne tür olumsuzluklar yaşanacağını kestirmek zor, fakat büyüyen istikrarsızlığın en istikrarlı eğilim olacağı kesin.
 
Tüm yazılarını göster