Güneşi kafese koymak

Edip Emil ÖYMEN YENİLEŞİM edip.oymen@outlook.com

Ay çiçeği gibi yüzünü güneşe dönen bir güneş paneli...

Panel, bir binanın en üst katında. Ama damda değil. Binanın kenarına asılı iki ray üzerinde ilerigeri hareket ediyor. Yine ama, tek parça bir güneş paneli gibi yapılmamış.

Tel kafes gibi. Binanın içindekiler, dışarıyı bu tel kafestenrahatça görsün diye. Ve yine ama, kafes, bir tür perde görevi de yapsın diye.

Teknoloji bütün bu fikirleri gerçekleştirmeye fırsat verdikçe daha neler göreceğiz. Bunları Türkiye’de görmek kolay olmayacak. Başka ülkelerde görüp, böyle anlatacağız.

İsveç’in –bizim, İsveççesiyle Göteborg dediğimiz, AnglosaksonlarınGothenburg dedikleri kentinde Chalmers Teknoloji Üniversitesi Bilim Parkı’nda.

6 katlı bina, çark dişi gibi tırtık tırtık katlı. Güneye doğru bombeli gibi. Her kat 1.5 metre daha geniş. Her katta 2 pencere daha fazla var. 192 tane ofis ünitesi yaratılmış. Güneye bombenin nedeni, bir alt kata gölge sağlasın diye.

Gölge sorunu ilginç. Yaz kış güneşin daha yatay geldiği İsveç’te bu ışıktan azami yararlanma formülünü, bizim gibi güneşi epeyce tepeden yiyen bir coğrafyada anlamak kolay değil. Formül şöyle: Her kattaki pencereler üçgen şeklinde. Amaç, ışığı mümkün olduğunca tavana yansıtmak. Ve binanın iç merkezine kadar ışığı taşımak.

En üst kat ile onun bir altında, binanın cephesine asılı “yürüyen” güneş paneli tel bir kafes. Binanın elektriğini burası sağlıyor. Damdaki sabit güneş panelleri sıcak suyun adresi. İsveç gibi kuzey iklimli bir ülkede bile “güneş”ten yararlanmak...

Doğal havalandırma ve nemlendirmeyle bina içi sıcaklığı 22-26 derece olabiliyor. Enerji ihtiyacı acaip az: Yılda, metre kare başına 60 kW/saat. Yeşilden de yeşil.

Tırtıklığı nedeniyle binaya –İsveççebu anlama gelen “Kuggen” demişler. Kuggen türü yapılar yenibir fikir değil. Uygulamaları, başka yerlerde var. En bilinen örnek,Londra Belediye Binası da güneyedoğru bombe yapan, dengesinikaybetmiş jölemsi görünümde. Ama, bu bombenin bir mimari makyaj şıklığı değil de, “yeşil mimari”amaçlı yapılması, Kuggen’in özelliği.

Bir başka özellikse, dış yüzeyde kullanılan renkler. Kırmızının 6 değişik tonu ve tek bir yeşil. Kırmızıbir bina...

Güneşe ve ışığa hasret bir kültürü, bizim gibi bir güneş kültürünün anlaması kolay değil. Güneşe alışkınız. Aklımıza getirmiyoruz. Ama güneşi yılın sadece 6 ayında yatay ışığıyla görenler, geri kalan altı ayda daha seyrek ve zor görenler için güneş, “bizim” güneşten farklı bir güneş. Metro vagonlarını cart turuncuya boyamaları, dışarıdaki gri göğü bir metro yolculuğunda unutmak için.

İskandinav şehirlerinin ve majestik Stockholm’ün “ışık heykelleri” yle aydınlatılması, karanlık ve kasvetli göklere rağmen, ortalığı ışık seliyle yıkamak için. Bu, o coğrafyada hep böyle. Hele kış aylarında.

İşte Kuggen, bütün bu psikolojiyi yansıtıyor: Yetmeyen güneş ışığını çoğaltarak kullanmak. Bu, yeni bir kavram artık: Doğal kaynakların sağlayacağı enerjiyi çoğaltarak kullanmak. “Gerçek” bile çoğaltılırken (bkz: augmented reality).

Tüm yazılarını göster