Başta ABD ve AB ülkeleri olmak üzere hemen her ülkede gündemin başında ekonomi var. Ülkeler krizden çıkma arayışında ekonomiye öncelik veriyor. Ekonomiyi gündemin başına oturtan ülkelerin hemen hepsinin iç ve dış sorunları var. İçeride seçim yarışı olanlar var, hükümet sorunu olanlar var. Dışarıda değişik konularda sorunları olanlar var.
Ama durum değişmiyor. Ekonomi hep ön sırada.
Bizde ise ekonomi gündemin ilk sırasına çıkar gibi oluyor. Sonra umulmadık tartışmalar öne çıkıyor. Zam, bütçe tartışması, Anayasa değişikliği, terör, Deniz Feneri davası, Ergenekon davası gibi sorunlar ekonomiyi bastırıyor. Dün sabah Doğu'daki terör olayındaki tırmanış her şeyi altüst etti.
Halbuki şu günlerde Merkez Bankası, döviz piyasasındaki çalkantıyı
önlemek için büyük çaba içinde. Kimine göre spekülasyondan, kimine göre endişeden, kimine göre dışarıdaki piyasa hareketlerinden
kaynaklanan bu hareket ekonomide belirsizliğin giderek artmasına yol
açıyor.
Merkez Bankası döviz piyasasında istikrarı sağlama arayışında tedbir üzerine tedbir aldı. Bunlar etkili olmayınca piyasaya döviz akıtmaya başladı.
Ne var ki, Merkez Bankası'nın döviz rezervleri sınırlı. Bu rezervlerin işe yaramadığının biline biline eritilmesi, ciddi sorunlara yol açabilir.
Ülkede bütün bu çalkantılar olurken, TV ekranlarında gün boyu olumsuz haberler yayınlanırken, insanlar nasıl işlerine güçlerine bakabilirler? Nasıl olur da Doğu Anadolu'da yaşayanlar yeni yatırımlara soyunabilir, istihdam artırabilir? Bankalar Doğu Anadolu'daki ihtiyaç sahiplerine kredi verebilir?
Bir yanda Anayasa değişikliği ile Kürtlere istedikleri hakları verme çalışmaları sürüyor, öte yanda uçaklar, helikopterler Kürtlere bomba yağdırıyor. Türk halkı bugüne kadar Kürt-Türk ayrımına gitmemişti.
PKK olayları çıktığından bu yana Türk halkı PKK ile Kürtleri ayırıyor. Türkiye'nin batısındaki Kürt kökenli vatandaşlarımızın sayısı Doğu'dakilerden fazla.
İyi olan, her şeye rağmen sevinilecek olan Kürtler ile PKK'nın ayrılığının sürmesi.
PKK terörü devam ederken, PKK teröristleri askere, polise, sivil halka saldırılarını sürdürürken, soruna çözüm arayışları nasıl sonuçlandırılabilir.
Geçtiğimiz günlerde toplantılara katılmak için Türkiye'ye gelen İngiltere'nin eski başbakanı ilginç bir hatırlatma yaptı. Dedi ki, "Biz İngiltere'de terör örgütü ile masaya oturmak için teröre son vermeleri şartını koştuk. Eğer terör örgütü silah bırakmadan masada müzakere başlar ise, örgütün hoşuna gitmeyen her madde gündeme geldiğinde eylemler başlar. Böylece örgüt istediğini silah zoru ile kabul ettirmeye çalışır."
Şimdilerde böyle bir tablo içindeyiz. Anayasa müzakereleri başlıyor.
PKK daha müzakereler başlamadan şartlarını dikte ettirme arayışında terörü şiddetlendiriyor.
Zor günlerde yaşıyoruz. Bir yanda ekonominin geleceği var, ama onun da önüne geçen, ülkenin geleceği... Ankara'nın işi kolay değil.