Gündem uyumsuzluğu

İlter TURAN SİYASET PENCERESİ dunyaweb@dunya.com

Ağustosta diğer ülkelerde herkes tatil yaparken, siyasi liderlerimiz kasabaları dolaşarak meydan mitingleri düzenliyorlar. Eğer Türkiye'nin gündeminde anayasa değişikliğine yönelik bir halkoylaması olduğunu başka yerlerden öğrenmemişseniz, miting konuşmalarından tartışmanın anayasa değişikliği ile ilgili olduğunu anlamakta güçlük çekebilirsiniz. Hatta neyin neden tartışıldığını anlamanız dahi her zaman kolay olmayabilir. Örnek: Sayın Başbakanımız ana muhalefet partisi lideri Sayın Kılıçdaroğlu'nun, partisinin genel sekreterinin memuru olduğunu ileri sürdü. Bu değerlendirme ne derecede doğrudur bilemem ama konunun anayasamızın herhangi bir maddesiyle ilgisi olmadığı aşikar. Bir siyasi parti liderinin bir başka partinin iç işleri hakkında beyanda bulunmasının siyasi nezaket bakımından değerlendirilmesini ise izninizle takdirinize bırakayım ve başka bir örneğe döneyim. Başbakanımızın mitinglerde söylediğine göre, Sayın Kılıçdaroğlu emekli maaşını Emekli Sandığı'ndan alıyormuş. Başbakanımızın böyle bir açıklamasına gerek yoktu. Çalışma hayatını devlet memuru olarak tamamlayan herkesin emekli maaşlarını Sandık'tan aldığı bilinir. Başbakanımız kendisinin Sosyal Sigorta emeklisi olmasıyla övündü. Herhalde başta işçiler olmak üzere, sigortadan daha düşük emekli maaşı alan kişilerle özdeşleşmek istedi. Ayrıca, CHP Gernel Başkanı için halkın hazzetmediği bir memur tipi çizmek istiyor. Pek ikna edici olduğu izlenimini edinmedim. Bilahare anlaşıldı ki, başbakanımız da emekli maaşını Sandık'tan alıyormuş. Çalışma Bakanı karışık ifadelerle durumu tevil etmeye çalıştı. O da ikna edici olamadı.

Gelelim, Türkiye'nin meydan mitinglerinden uzak gerçek gündemine. PKK şiddetini her gün tırmandırıyor. Ramazan'da ara vereceğini açıklamış. Güneydoğu'daki yerel yönetimler demokratik özerklik istediklerini ilan ettiler, yarın uygulamaya sokuyoruz diyerek büyük sıkıntılara sebep olabilirler. İktidarıyla, muhalefetiyle, konunun kendi kendini halletmesini bekler gibiyiz. Açılım diyerek bir bekleyiş yaratıldı ama bir süreç başlatılamadı. Bekleyişin yerini şimdilerde hayal kırıklığı alıyor, sorun yokmuş gibi başka konularla ilgilenmeye devam edersek, sonraki aşamada karşımıza çıkacak duyguyu kızgınlık olarak nitelemek mecburiyetinde kalacağız.

Dış politikada Batı dünyasıyla, özellikle Birleşik Devletler ile ilişkilerimizin pek iyi olduğu söylenemez. BM'de İran'a yaptırımlar uygulanmasına karşı kullandığımız oyun yarattığı kızgınlık henüz giderilmedi. İsrail ile dostane ilişkileri hasmaneye çevirmemizin ardından Amerikan katkılarıyla yürütülen telafi çalışmaları da henüz başarıyla sonuçlanmadı. Karşılıklı güven kaybından kaynaklanan beklenmedik olumsuz gelişmelerle karşılaşabiliriz. Kişisel gözlemim, dış politikada farkında olmadan bir yalnızlığa doğru ilerlemekte olduğumuzdur. İktisadi alanda büyük tantanayla ilan ettiğimiz mali kuralı şimdilik yasalaştırmayacağımız belirtiliyor. Belli ki mali disiplin zayıflayacak. Bu değişikliğin olumsuz sonuçları zamanla ortaya çıkacaktır. Bu önemli politika değişikliği kamuoyunda tartışılmadı bile sadece duyuruldu.

Liderlerimizin şu sıralarda uyguladıkları gündem ile ülkenin karşı karşıya bulunduğu sorunlar arasında ciddi bir uyumsuzluk var. Büyük sorunlara eğilmeyip, önemsiz konuları gündemin başköşesine oturtmanın bize ilerde daha büyük güçlükler yaratacağı kesindir ama gelin de siz bunu büyüklerimize anlatın!

Tüm yazılarını göster