Günah keçisi ÖTV

Gültekin KARA OTOSTOP gultekin.kara@dunya.com

Sıradan bir vatandaş olarak adı ne olursa olsun herhangi bir vergiyi savunmak mümkün değil. Vergi ödememe lüksü maalesef çok sınırlı sayıdaki ülkenin vatandaşlarına özel bir durum. Dolayısıyla masumiyet algısı yaratan “günah keçisi” kavramını ÖTV ile birleştirdiğimde herhangi bir aklama ya da savunma yapma amacını gütmüyorum.
Buradaki amacım otomotiv pazarındaki düşüşü sadece ÖTV’ye bağlamayı eleştirmek. Bu durum biraz kolaycılık oluyor ve belki de teşhisin doğruluğunu etkiliyor. Maliye’nin lüks araçlarda yaptığı ÖTV artışı bu otomobillerin satışını yarı yarıya azalttı bu doğru. Fakat, unutmamak gerekiyor ki süper lüks araçları bir kenara bırakırsak bu alanda faaliyet gösteren Volvo, Audi, BMW, Mercedes gibi markaların Türkiye’deki vergi sisteminden bağımsız üretmeye başladıkları küçük motorlu araçlar önemli bir talep kayması yaratmıştı zaten. Yukarıda saydığım markaların birçoğu adet bazında satışlarını artırıyor, bunun sebebi ise 1.6 litrelik motorların ürün gamları içinde giderek daha çok modelde yer alıyor olması. Bir anlamda orta sınıfın lüks araçlarını almayı düşünen tüketiciler, bugün gidip 1.6 litrelik premium segmentteki otomobillere ulaşabiliyor. Bu işini binek otomobildeki durumu.
Hafif ticari araçtaki durum ise bence tamamen farklı. Bu araçları alanların büyük çoğunluğunun bu otomobillerle bir işi oluyor. Bir anlamda hem ziyaret hem de ticaret yapıyorlar. Dolayısıyla bu segmentteki düşüşü ÖTV’ye bence bağlamamak gerekiyor. Örneğin, 20 bin liralık bir aracın geçmişteki ÖTV oranları ile tüketiciye ulaşması 25 bin 960 lira (KDV eklendi diğer ödenecek kalemler hariçtir) oluyordu. ÖTV yüzde 15’e çıkartıldığında aynı rakam 27 bin 140 liraya yükseliyor. Yani örnekleme yaptığımız aracın fiyatı bin 180 lira ya da yüzde 4 artıyor. Şimdi ticaret yapan birisi için (tüzel kişiliklerin vergi indirimlerini de bir kenara koyalım) yüzde 4’lük fark, bir anlam ifade eder mi? İzafi bir soru oldu belki ama bence etmez. Zira, hafif ticari
araç kullanıcılarının teorik olarak profesyonel tüketici olması gerekiyor. Dolayısıya bu araçların yatırımın bir parçası olarak kullanılması lazım. Ama bizde kullanım daha çok ziyaret bazlı olduğundan pazarın temeli daha en baştan bozulmuş. Şimdi asıl soruyu da bu noktada sormak lazım? Maliye, mevcut gelirlerini kaybetmeden, pazarın bozulan DNA’sını onaracak bir formül bulabilir mi? Yapısal bozukluklara değinmeden pazarı sadece ÖTV’ye bağlamak bence hatalı bir durum. ÖTV’nin savunulacak bir yanı tabii ki yok. Ama sıfırlanmasını beklemek de hayalci bir
yaklaşım. O yüzden hem maliyenin hem de üreticilerin kaybını engelleyecek bir ara çözüm bulunması gerekiyor.

Tüm yazılarını göster