GS kolayladı, Fenerbahçe beklemede

Cem TOP SPOR ANALİZ cem.top@dunya.com

SPOR ANALİZ / Cem Top Büyük bölümünde kıran kırana bir zirve mücadelesine sahne olan 2007-2008 sezonu bitime iki hafta kala dört bilinmeyenli denkleme dönüşmüş, futbolseverin adrenalin seviyesine de tavan yaptırmıştı. Pazar gecesi oynanacak 33.hafta maçlarının düğümü çözme ihtimali de vardı, zirveyi iyice karıştırma ihtimali deÖ Futbol Federasyonu'nun olağan bir kararla kritik maçları aynı gün ve aynı saatte oynatma uygulaması sonrası, tüm Türkiye'nin kalbi İstanbul, Sivas, Ankara ve Manisa'da atmaya başlamıştı. Sivas'ta yılın flaş takımı Sivasspor'a konuk olan Galatasaray'ın beklentileri bambaşkaydı, Fenerbahçe ve Beşiktaş'ınkiler bambaşka. Kağıt üzerindeki fikstür en zor maçın Sivasspor-Galatasaray maçı olduğunu söylüyordu ama zor rakipleri sebebiyle düşme korkusu yaşayan Gençlerbirliği'nin Fenerbahçe'ye kolay teslim olmasını da kimse beklemiyordu. Nitekim Intertoto kabusundan bir an evvel uyanmak niyetinde olan Beşiktaş ile rakibi Ankaragücü'nün de aralarının limoni olduğu biliniyordu. Bu nedenle 33.hafta maçları ligin tansiyonunu iyiden iyiye yükseltmiş ve kağıdı kalemi eline alanı "averaj profesörü" yapan karmaşık hesaplar yumağına dönüşmüştü. Ligde uzun süreli sakatlıkların bu sezon en çok vurduğu takım olan Sivasspor buna rağmen zirveden kopmamış ve inatçı mücadelesinin ödülünü kırmızı-beyaz ümitleri final niteliğindeki Galatasaray maçına taşıyarak almıştı. Sezon sonunda eğer "gönüllerin şampiyonu" şeklinde klişe bir manşet atılacaksa, bunu hak eden takım şimdiden Sivasspor'du. Galatasaray ise Feldkamp kaynaklı çalkantılar sonrası radikal bir kararla Alman hocaya yol verince ligin sonuna doğru ritmini bulabilmiş ve bir anda şampiyonluğun en güçlü favorisi haline gelmişti. Kırmızı-beyazlıların bilinen 4-5-1 taktiğine karşı Galatasaray'ın son dönemdeki taktik tercihleri sürekli değişkenlik göstermekteydi. Maç öncesi öne çıkan iki kuvvetli ihtimal 4-4-2 ve 4-4-1-1 idi. Aradaki nüans ise Arda'nın saha içinde soyundurulacağı role bağlıydı. 32.haftada Galatasaray'dan aldığı mağlubiyetin akabinde büyük şok yaşayan Fenerbahçe ise seyircisi önünde alacağı bir Gençlerbirliği galibiyeti sonrası Sivas'tan gelecek iyi haberleri bekleyecekti. İki takımın kadro kalitesi 3 puana yakın taraf olarak Fenerbahçe'yi öne çıkarıyorsa da Gençlerbirliği'nin iyi motive olduğunda can yakabilen bir takım olması, bu maçı da bir bilinmeze doğru sürüklüyordu. Üstelik bu gibi maçlarda moral değerlerin bir parça kadro kalitesinin önüne geçtiği de bilinen bir gerçekti. Erken bir golün ya da bir kırmızı kartın maçın gidişatına etki etmesi olasıydı. Roberto Carlos'un sakatlığından sonra sol kanatta Vederson-Uğur gibi bir ikiliye güvenmek yerine Deivid'i sola alıp sağa da Colin Kazım'ı monte eden Zico, Aurelio'nun partneri olarak Maldonado'ya forma vermesi sebebiyle de yoğun eleştirilere maruz kalıyordu. Fenerbahçe'nin 4-4-1-1'ine 4-4-2 ile karşılık vermesi beklenen kupa finalisti Gençlerbirliği ise, orta sahanın ortasını Kerem ve Mehmet Nas gibi oyuncularla tutuyor ve bu uygulamayla ofansif etkinliği sınırlanan takımın zor gol yiyen bir ekip haline gelmesini umuyordu. Kırmızı-siyahlıların matematiksel garantisi en az bir puan almak olduğu için çift ön liberolu takımları açmakta daha fazla zorlanan Fenerbahçe'yi önce durdurmayı denemeleri kuvvetli bir ihtimaldi. Sezonu bariz idari hatalara eklenen hakem hatalarıyla geçiren Beşiktaş'ın hedefi, başkentte Ankaragücü'nü mümkünse farklı yenmek ve diğer maçların sonuçlarıyla kendisini en azından UEFA potasına atmaktı. Lig içinde farklı galibiyetlerine neredeyse hiç tanık olmadığımız siyah-beyazlılar için Sivasspor ile aradaki 8 gollük dezavantajı kapamak hiç de kolay olmayacaktı. 29.haftadaki Sivasspor-Beşiktaş maçının son saniyelerinde Mehmet Yıldız'ın attığı gol ikili averaj durumunu eşitleyince, siyah-beyazlılar da boğazlarına kadar genel averaj hesaplarına boğulmuşlardı. Forvet hattındaki eksikleri sebebiyle zorunlu "tek santrfor" uygulamasına geçmesi beklenen Beşiktaş'ın genelde 4-3-2-1 oynayan Ankaragücü ile yapacağı mücadele de ilginç bir 90 dakikaya gebeydi. Dört şehirde çalınan başlama düdükleriyle birlikte, önce Sivas ve Gençlerbirliğinden gelen goller mücadelelerin oldukça çetin geçeceğinin habercisi gibiydi. Galatasaray'ın oyun üstünlüğünü bir türlü eline geçirememesi, Fenerbahçe'nin Gençlerbirliği takım savunmasını aşmakta zorlanışı, Beşiktaş'ın Ankara'da çamura saplanması ve Kasımpaşa'nın V.Manisa'ya yaptığı kötü sürprizle birlikte tansiyon da iyiden iyiye yükseldi. Sarı-kırmızılılar, ilk bölümde bocalamalarına rağmen Arda'yı kullanarak sıkıntılı dönemi atlatmayı başardılar. Genç yıldız ne zaman ki yedek kulübesinden aldığı talimatla forvet arkasına doğru girmeye başladı, Galatasaray'ın saha içi organizasyonu da o dakikada yerli yerine oturdu. Keza, İstanbul'da ağırladığı Gençlerbirliği'nin kalabalık orta sahasıyla uzun süre boğduğu Fenerbahçe de Semih kozunu bu kez erken kullanarak ilk yarı bitmeden skorda eşitliği yakalamayı başardı. Zirvenin en iddialı bu iki takımı kilit sayılabilecek oyuncularının performanslarıyla haftayı kayıpsız atlattılar. Fenerbahçe'de Semih, Galatasaray'da ise Arda takımlarına sağladıkları ekstra katkıyla muhtemel kabuslardan arkadaşlarını erken uyandırdılar. Bu sırada Ankara'nın son derece kötü zemininde UEFA mücadelesi veren Beşiktaş, bol gol atması gereken karşılaşmada santrfor mevkiindeki eksikleri nedeniyle zorlandı. Bu maçta Ankaragücü'nün gösterdiği direnç 4-3-2-1 taktiğine bağlanabilir. İbrahim, Murat ve Cem Can ile Beşiktaş orta sahasını baskı altına alan sarı-lacivertliler, ofansif yönde aynı başarıyı gösteremediler. Neticede Beşiktaş biri penaltı olmak üzere iki duran toptan iki gol bularak maçı 2-0 kazandı. Sivasspor-Galatasaray mücadelesinde ise, kırmızı-beyazlılar kaleci Aykut'un kötü performansından dolayı maç 5-3 olana kadar ümitlerini kaybetmediler. Hafta içerisinde yaptığı açıklamada, "İyi kaleci kalesini terk etmeyen kalecidir. Kaleci, ceza sahasını değil kalesini korur." şeklinde fikir beyan eden Aykut belki de hayatının en acı dersini alacaktı ki, imdadına başta Arda olmak üzere canını dişine takan arkadaşları yetişti. Şükrü Saraçoğlunda devreye 1-1'lik eşitlikle giren taraflardan Gençlerbirliği, Manisaspor'un Kasımpaşa önündeki durumunu öğrendikten sonra sanıyorum iyice rahatladı. Bu rahatlık da ikinci yarıdaki futbollarına önemli ölçüde yansıdı. Bu relax durumu kötü performans anlamında değerlendirmemek gerekiyor. Bazen takımlar kafaca rahat olduklarında çok daha iyi futbol oynayabiliyorlar. Tüm bu hengame içinde evinde Kasımpaşa'ya 2-1 kaybeden Manisaspor ligden düşen üçüncü takım oldu. Ligin son haftasındaki mücadele şampiyonluk, Şampiyonlar Ligi ve UEFA Kupası etrafında cereyan edecek. Haftanın Olayı (Laudrup Barcelona'ya doğru) İspanyol basını son iki sezonda takıma bir kupa dahi kazandırmayan Frank Rijkaard'ın Barcelona'dan ayrılacağı ve yerine de Laudrup'un getirilebileceğini yazdı. Teknik konularda Cruyff'tan tavsiye alan Barcelona Başkanı Joan Laporta, tecrübeli futbol adamından Laudrup için iyi referans aldı. Cruyff'a göre Getafe teknik direktörü; Jose Mourinho ve Josep Guardiola'nın dengeli bir versiyonuna benziyor. Cruyff, oyuncularına çok katı disiplin uyguladığı için Mourinho'nun futbol felsefesini beğenmezken, Guardiola'nın da A takım için yeterli deneyime sahip olmadığını düşünüyor. Cruyff, Laudrup'un, bu ikiliye göre daha dengeli olduğu görüşünü savunuyor. Oyuncularına sahada istedikleri özgürlüğü veren Danimarkalı teknik adam, çok da katı bir disiplin uygulamamasına rağmen futbolcularının saygısını kolayca kazanabiliyor. Bu arada Michael Laudrup'un peşinde Real Zaragoza ve Atletico Madrid'in de bulunduğu; Barcelona'nın bir an önce karar vermezse Laudrup'u elden kaçırabileceği de kulislerde konuşuluyor. Hatırlanacağı gibi Danimarkalı hocayla ilgilenenler arasında Galatasaray da yer almış, Feldkamp'ın gönderilmesinin ardından Başkan Adnan Polat, Laudrup'a resmi teklif yapmış, ancak ret yanıtı almıştı. Futbol Aforizma "Higuita o kadar çılgın ve sorumsuz bir insan ki, penaltıları rahatlıkla kullanabiliyor." Francisco Maturana "Ben öldükten sonra bedenimi yakın, küllerini de Old Trafford'a serpin." Eric Cantona

Tüm yazılarını göster