Gökhan Zan darbesi Beşiktaş'a yaradı

Cem TOP SPOR ANALİZ cem.top@dunya.com

Beşiktaş'ın çifte kupalı şampiyonluğu ile kapanan sezonun ardından transfer dönemi gelip çattığında, üç büyüklerin hamlelerini merakla bekleyen futbolseverler için Galatasaray'ın ve spesifik olarak Haldun Üstünel'in çalışmalarının her biri 8 sütuna manşet olacak nitelikteydi. Yaz transfer döneminde kadroya katılan Keita, Elano ve Leo Franco gibi yabancılar bir yana, yerli transferde atılan adımlar da spor kamuoyundan geniş bir kesimi tatmin etti. Bilhassa takvimler 22 Haziran 2009 tarihini gösterdiğinde Galatasaray'ın patlattığı "Gökhan Zan" bombası bir anda tüm gözlerin sarı-kırmızılı takıma çevrilmesine neden oldu. Genel kanıya göre bu transferle Galatasaray ezeli rakibi Beşiktaş'a büyük darbe vurmuş, Leo Franco'nun önüne milli takım defansını kurarak kalesini sağlama almıştı. O tarihlerde Gökhan Zan'ın kapı komşusu olan bugünün Bursaspor'lu futbolcusu Ali Tandoğan, "Gökhan, koşa koşa Galatasaray'a imza atmaya gitti. Çok sevinçliydi." açıklamasını yapıyor ve bu transferden milli futbolcunun da büyük mutluluk duyduğunu kamuoyu ile paylaşıyordu. Anlayacağınız, sarı-kırmızılılar açısından işler gayet yolundan giderken bir yabancı hakkını stoper mevkiinde kullanmak zorunda kalan Beşiktaş ise defansındaki boşluğu Matteo Ferrari ve bol miktarda soru işaretiyle dolduruyordu. Hatta lig başlamadan evvel bu iki futbolcu bol bol kıyaslanacak ve neredeyse tüm analizlerin galibi Gökhan Zan olacaktı. Peki, bu öngörülerin ne kadarı gerçekleşti? Bugün hangi noktadayız?

Bu sorular ışığında biraz da otokontrol yapmak bakımından sezon başında bu konuyla ilgili görüşlerimi sizlere aktardığım iki yazıya dönüş yaparak, sarı-kırmızılıların bugün geldiği noktanın "tahmin edilebilirliği" üzerine ahkâm kesmek istiyorum. Transfer döneminin en hareketli günlerinde bir başka deyişiyle bundan yaklaşık 6 ay önce, Galatasaray'ın bugünkü yabancı stoper arayışlarına ve "Ricardo Costa" hamlesine ilişkin bakın ne tür ipuçları vermişiz:

"Galatasaray denince değinilmesi gereken bir başka konu da takım savunması problemlerinin ve defanstaki zafiyetin devam ediyor oluşu. Şahsen ben, topla oyuna çıkma konusundaki zafiyetleri yüzünden Servet - Gökhan Zan ikilisinin bir arada oynama şansını yok denecek kadar az görüyorum ki, bu noktada Rijkaard'ın tercihi Servet olacaktır. Meseleye bu açıdan baktığınızda yabancı bir stoper transferi şart görünüyor değil mi? Oysa sezonu erken açan ve kalecisini değiştiren bir takımın uyum açısından bu transferi çoktan bitirmiş olması gerekirdi. Görünür tabloda kaleci ve önündeki iki stoperden oluşan üçgen ilk kez yan yana oynayacaklar ama henüz bir araya dahi gelemediler." (Galatasaray kadroyu oturtmakta geç kalıyor - 14.07.2009)

Görüldüğü üzere, Servet - Gökhan Zan ikilisinden kurulacak tandemin gerek hamle zamanlaması gerekse de geriden oyun kurma konusunda epey zorluk yaşayacağını Temmuz ayında belirtmiş ve bir yabancı stoper transferini kendimizce şart koşmuşuz. Bugün gelinen noktada yabancı stoperin ismi konusunda çeşitli spekülasyonlar olsa da Galatasaray'ın bu bölgeye transfer yapacağı artık herkesçe bilinen bir gerçek. Hatta "Hep birlikte Haldun Üstünel'in şapkasından çıkacak yeni tavşanı bekliyoruz." desek yeridir. Eminim Rijkaard - Neeskens ikilisi de dört gözle yeni stoperlerini bekliyorlar.

Yaz aylarına bir "flashback" daha yapacak olursak, spor sayfalarında "milli takım defansı" nitelemesinin bolca kullanılarak sarı-kırmızılı takım için türlü güzellemeler kaleme alındığını görürüz. İlerleyen maratonda ise; Sabri'nin yerinde Uğur'un ve Barış'ın, Gökhan Zan'ın yerinde Hakan Balta ve Mehmet Topal'ın, sol bekte ise Caner Erkin ve Alpaslan Erdem'in denendiği maçları hatırlarız. Sezon başında yere göğe sığdırılamayan defans dörtlüsü, sakatlık ve cezaların da etkisiyle neredeyse birbirlerinin yüzlerini unuturken, Rijkaard'ın en ideal şartlarda dahi takımının defansif kabiliyetlerinden şikayetçi olduğu yönünde haberler spor sayfalarını süslemeye başlar. Çıkarken top kaybetmek ve amaçsız biçimde defanstan ileriye top şişirmek, bütün oyun kurgularında ölümcül hata sayılır ancak Rijkaard'ın 4-3-3'ünde bu hatalar katmerli hale gelir. Şahsi kanaatim Frank Rijkaard'ın milli takım dörtlüsü ile yola devam edemeyeceğini transfer dönemi bittikten sonra ama ara transferin açılmasından da çok önce idrak ettiği yönünde. "Milli takım defansı ile neden olmuyor?" şeklindeki sorulara cevap olması bakımından yine 6 ay önceye dönmek ve farklı bir yazımdan aşağıdaki pasajı sizlere sunmak istiyorum:

"Galatasaray'ın "Milli takım defansını kurdu" diye alkışlanmasının sorgulanması gerektiği gibi sanıyorum takımlarımızın transfer politikaları da enikonu sorgulanmalı. Bugüne kadar milli takımının ofansif yetenekleriyle bazı apoletleri omuzlarına takmış bir ülkenin spor basını eğer Galatasaray'ı Sabri, Servet, Gökhan Zan, Hakan Balta dörtlüsünü bir araya getirdi diye alkışlıyorsa, gerçekten de bir es verip düşünmenin zamanıdır. Euro 2008'de beş maç oynayıp kalemizde dokuz gol gören yoksa biz değil miydik? Yok değilsek "Kolay gol yeme" şeklinde bir hastalığın icat edildiği ülkeden beni buraya kimler niçin ışınladı? Kabul edelim ki biz hiçbir zaman Yunanistan'ın kazandığı Avrupa Şampiyonluğu'nu borçlu olduğu post modern katenaçyoların ülkesi olmadık, olmayacağız. Çünkü defans yapmak için gerekli taktik disiplin ve temel eğitim, ofansif oynamak için gerekli olandan oldukça fazla. Yeteneğin bol eğitimin az olduğu coğrafyamızdan da kolay gol yiyen milli takım defansları çıkması sürpriz olmasa gerek. 20 yaşındaki bir sol bekin (İsmail Köybaşı) sezonun en flaş transferi (Mehmet Topuz) kadar ederi olduğu lig, bizim ligimiz değil mi yoksa?" (Spor basını kafaları karıştırıyor - 10.07.2009)

Bugün gelinen durum Beşiktaşlıların Gökhan Zan hakkındaki "Devamlı sakatlanıyordu zaten." söylemlerinin bir savunma mekanizması olmadığını aksine gerçeğin ta kendisi olduğunu gösterdi. Galatasaray ligin ilk yarısında Gökhan Zan'ı 8 maçta kullanabildi. Sarı-kırmızılılar bu 8 maçta kalelerinde 12 gol gördüler. Milli takım defansına sahip Galatasaray, aynı zamanda 16 maçta yediği 21 golle ilk 10 sıra içinde İ.B.Belediyespor'dan sonra en fazla gol yiyen takım unvanını Trabzonspor ve Antalyaspor ile paylaşıyor. Bu oyuncuyu kaybettiği için Matteo Ferrari'yi transfer etmek durumunda kalan Beşiktaş ise Haldun Üstünel ve Galatasaray sayesinde tabiri caizse turnayı gözünden vurdu. Ligin en az gol yiyen ekibi olan siyah-beyazlılar 16 maçta kalelerinde 10 gol görürlerken, Ferrari'nin sahada kaldığı 1333 dakikada yalnızca 7 gol yediler. Elbette ki, yukarıdaki istatistiklere etki eden temel husus "takım savunması" kavramının ne ölçüde uygulanabildiği. Ancak Matteo Ferrari'nin forma giymediği anlarda Beşiktaş defansının bir anda geçmiş yıllardaki dağınık görüntüsüne dönmesi de çok enteresan. Şahsi fikrim, eğer sezon başında Gökhan Zan Beşiktaş'ta kalıp, Ferrari'yi Galatasaray alsa idi bugünkü puan tablosunun Galatasaray açısından çok daha iyi Beşiktaş açısından ise içler acısı olacağı yönünde.

Mohamed Shawky, hangi takıma gelecek?

İngiltere Championship ekiplerinden Middlesbrough'nun formasını giyen Mısırlı orta saha oyuncusu Mohamed Shawky'nin Ocak ayı içerisinde Türkiye'ye transfer olacağı iddia edildi. Oyuncunun menajeri Jannis Lomis, İngiltere basınına yaptığı açıklamada, "Türkiye'nin üst düzey takımlarından birisiyle görüşüyoruz. Pazartesi günü anlaşma şartlarını konuşmak için Türkiye'ye gideceğim" dedi.

Jannis Lomis, anlaşmanın detayları belli olup imzalar atılmadan takım adı açıklamak istemediğini de sözlerine ekledi. Bu sezon Middlesbrough forması ile henüz resmi bir karşılaşmaya çıkmayan 28 yaşındaki ön liberonun sözleşmesi ise sezon sonu sona eriyor. 66 kez Mısır Milli Takımı formasını giyen başarılı oyuncu bu sezonki performansı nedeniyle, Angola'da düzenlenecek Afrika Uluslar Kupası kadrosuna çağırılmadı. Shawky, Middlesbrough'dan önce ülkesinde Masry Port Said ve El Ahly takımlarının formasını giymişti.

Makaay için ayrılık vakti

Hollandalı tecrübeli yıldız Roy Makaay, devre arası transfer döneminde Feyenoord'dan ayrılabileceğini ifade etti. Bu sezon forma şansı bulmakta güçlük çeken Bayern Münih'in eski futbolcusu, yaptığı açıklamada ayrılık sinyalleri verdi. Voetbal International'a konuşan Makaay, "Futbolda neler olacağını bilemezsiniz. Feyenoord'ta kalmak istedim ancak her şey olabilir. Devre arası transfer dönemini göz ardı edemem" dedi. Menajeriyle konuştuğunu ve henüz ciddi bir teklif almadığını da sözlerine ekleyen Hollandalı golcü futbolcu, "Aachen ve Nürnberg'in benimle ilgilendiğini duydum. Ancak Almanya 2. Ligi'nde oynamak istemiyorum" diye konuştu. 34 yaşındaki Makaay, bu sezon çıktığı 11 lig maçında 2 kez fileleri havalandırabildi.

Gurbette bir yıldız doğuyor

Werder Bremen Kulübü alt yapısında oynayan 19 yaşındaki Onur Ayık ile profesyonel sözleşme imzaladı. Werder Bremen 3. Lig takımında oynayan Ayık, attığı imzadan sonra A takımla Dubai'ye kampa gitti. Werder Bremen takımının alt yapısına 2004 yılında Kreisliga takımlarından SV Viktoria Rezhem'den gelen Ayık, kısa sürede amatör takıma, iki yıl önce de ikinci takıma yükseldi. Mesut Özil ile iyi arkadaş olan Onur Ayık'ın Werder Bremen Teknik Direktörü Thomas Schaaf tarafından da beğenildiği öğrenildi. Trabzon Maçka'lı olan Ayık, attığı imzadan sonra takımının Dubai kampına katılarak çalışmalara başladı. U19 milli takımında oynadığı 8 maçta dört gol kaydeden Onur Ayık güçlü fiziğiyle dikkat çekiyor.

Araplar yılın futbolcusunu seçti

Arabistan'da yılın futbolcusu belli oldu. Almanya Ligi'nde Bochum forması giyen defans oyuncusu Anthar Yahia 2009 yılının en iyi futbolcusu seçildi. Cezayirli savunma oyuncusu oyların %48'ini toplayarak ilk sırada yer aldı. Ofansif oyunculardan Mısırlı Mohamed Aboutreika %20 oyla 2. olurken, bir başka Cezayirli oyuncu Rafik Saifi ise %11 oyla 3. sırada kendisine yer buldu. 21 Mart 1982 Fransa doğumlu olan Cezayirli oyuncu kariyerine Inter genç takımında başladı. 2000 yılında A takıma yükselen ancak forma şansı bulamayan Yahia, Bastia'ya kiralandı. Bastia'da 6 maç oynadıktan sonra kendisini gösteren 1.84 boyundaki futbolcu bu takımda 3 sezonda 72 maça çıkıp 2 gol kaydetti. Daha sonra kariyerine yine Fransa'da devam eden futbolcu Nice geçiş yaptı. Nice'de 30 maç oynadıktan sonra Bochum'a kiralık olarak gönderilen Yahia, 2007 yılından bu yana Bochum forması giyiyor. Yahia Cezayir Milli Takımı ile 40 maçta 5 gole imza attı.

Tüm yazılarını göster