Girişim sermayesinde devletin rolü ve kaynak yaratma yöntemleri (II)

Hilmi DEVELİ EKONOMİDE SATIR ARASI hilmideveli@gmail.com

Önceki yazımda, girişim sermayesine genel bakıştan, Ulaştırma Bakanımız Sayın Binali Yıldırım'ın devletin, bilişim sektörüne yönelik 300 milyon TL girişim sermayesi kaynağı yaratmayı planladığı açıklamasından söz etmiş , gelecek yazımda da kaynak yaratma önerilerime yer vereceğimi vurgulamıştım .

Türkiye'de halen yerleşik 20'ye yakın girişim sermayesi yatırım yönetimi işinin varlığından bahsediliyor.

Bunların dışında İstanbul Finans Merkezi Projesi kapsamında, yurtdışından kurulu ve en az yüzde 75'i yabancı yatırımcılardan oluşan fonları yöneten yatırım yönetim şirketleri de Türkiye'de liason (temsilcilik) ofisi açabiliyor, ve bu yapıların içerisinde çalışan personel de kişisel vergi yükümlüklerinden ari olarak Türkiye'de çalışabiliyor.

Bu yapı, Türkiye'ye yatırım yönetimi know-how ve kurumsal yapısını getirmeye teşvik için yapılan bu düzenlemenin girişim sermayesi sektöründe oyuncuları yerli kaynaklardan oluşan enstrümanları yönetmek yerine, yurtdışında  kurulu (hatta vergi cennetlerinde kurulu) ve nihayi yatırımcı profilini görmenin oldukça güç olduğu yapılara yönlenmelerini ve Türkiye'de de hem SPK denetimi dışında , hem de vergiden muaf şekilde organize olmalarını motive ediyor.
 Bu yönüyle aslında sektörün kendi içerisinde nasıl bir kurumsal kapasiteye sahip olduğunu ölçme açısından da pek mümkün değil.

Bir başka ifade ile bu tip fonların yaptığı işlemler de çoğu zaman özel bilgi olarak düşünüldüğünden sektörde gerçekleşen işlemlerin de tam büyüklüğünü bilmek mümkün olamıyor.

Örneğin, Gözde Girişim ve Rhea Girişim gibi İMKB'de işlem gören SPK mevzuatina tabi girişim sermayesi yatırım ortaklıklarının yöneticileri ise vergi istisnasi taşımıyor ve mevzuatın tüm gereklerini yerine getirerek son derece şeffaf şekilde attıkları her adımlarını kamuoyuna duyuruyor.
Bu şekilde, Türkiye'de kurumsal finansal yatırımcılar ile birlikte kamu kaynaklarının da bu sektöre aktarılabilmesi sektörün genel yapısına dair önemli kararların alınması ve girişim sermayesi fonu ve girişim sermayesi fonların fonu yapılarının oluşturulması gerekiyor.

Yerli fon yöneticilerinin Türkiye'de kurulu enstrümanları yönetmeye motive edilmesi için de yurtdışında kurulu yapıları Türkiye'den yönetenlere tanınan vergi avantajını dengeleyecek, bir takım uygulamalar yerli yöneticilere de sunulabilir.
Yapılacak bu yasal düzenlemeyle de sözünü ettiğim aksaklıklar giderilmiş olacaktır.

Girişim sermayesinde devletin rolü ve kaynak yaratma yöntemleri;

Kamunun girişim sermayesi sektörüne kaynak sağlayabilmesi için üç farklı yöntem ortaya çıkıyor:

1) Görevlendirme yolu ile: KOSGEB , TTGV ve Kalkınma Bankası hali hazırda Avrupa Yatırım Fonu ile pilot proje denebilecek IVCI (İstanbul Girişim Sermayesi İnsiyatifi Fonu) içerisinde hem yatırımcı hem de yapının farklı noktalarında temsiliyeti ile bir know-how aktarımı yapmış durumdalar.

Kamu bu kurumlara görevlendirme yaparak, örneğin bilişim sektörüne yönelik girişim sermayesi fonlarına yönelik yatırımları, TTGV (Türkiye Teknoloji Geliştirme Vakfı) ve KOBİ'lere yönelik kaynakları ise KOSGEB üzerinden, bölgesel kalkınmaya yönelik yatırımlar, KOSGEB ve Bölgesel Kalkınma Ajansları üzerinden yapabilir. (TÜBİTAK'ın yasasında yapılacak değişikliklerle, kurumun bu alanda direk bir yatırımcı olması gerçekleşebilir).
Bu düzenleme son halini aldığında TÜBİTAK'ın da bilişim yatırımları alanında yer alması beklenebilir.

2) Yapıların oluşmasını bekleyerek: Ekim ayında çıkması beklenen Sermaye Piyasası Kanunu'nu takiben konunun politik ajandanın üst sıralarında yer alması nedeniyle Girişim Sermayesi Fonu ve Fonların Fonu düzenlemelerinin hızla yapılmasını takiben, portföy yönetim şirketleri tarafından oluşturulması muhtemel fonların fonu yapılarına kaynak girişi yapılabilir.

3) Uluslararası davet: Kamu tarafından belirlenecek kriterlere göre yatırım yapacak fonların fonu yöneticilerini Türkiye'ye davet ederek uluslar arası bir ihaleye çıkabilir.Burada yabancıların yanı sıra yerli yönetim şirketleri de süreçte yer alabilirler.

Fakat her halükarda, konunun SPK tarafından düzenlenmiş ve denetlenen bir yapıda olması gerekeceğinden yeni kanunun ardından bu konuda adımlar atılması kaçınılmaz olacak.

2013 yılından itibaren bu alanda önemli gelişmeler olacağı görünüyor.

Başbakan Yardımcısı Sayın Ali Babacan ve Maliye Bakanı Sayın Mehmet Şimşek'in bu alandaki olumlu çabalarına, Ulaştırma Bakanı sn. Binali Yıldırım'ın da özellikle Bilişim Sektörü'nü adres göstererek somut önerileriyle katılması gerçekten çok önemli.

Bu da, ülkemizde girişim sermayesi yatırım ortaklıkları ve portföy şirketlerinin yapısal  gelişimine  ve kaynak yaratılmasına değin olumlu katkılar sağlayarak, girişimcilerimize yönelik finansman enstrümanlarının zenginleştirilerek desteklenmesi  açısından olumlu olacak.

Tüm yazılarını göster