'Gelme, gelme, ne olur gelme!'

Suat TAŞPINAR AVRUPA'NIN DOĞUSU suat.taspinar@dunya.com

Sovyet sinemasının efsane filmlerinden “Çölün Beyaz Güneşi”nin (Beloe Solntse Pustyni) gülümseten sahnelerden biridir. Hazar Gölü’nün sıkıcı kıyılarında ömrünü tüketen gümrük müdürü, önüne yemek niyetine koca bir çanak dolusu siyah havyar koyan karısına öfke ve bıkkınlıkla bağırır: “Neee? Yine mi havyar. Bıktım ulan bıktım her gün kaşık kaşık havyar yemekten!”

Filmi hafızamın arşivlerinden indiren ise, Avrupa’da son dönemde dalga dalga yayılan “Daha fazla turist istemezük!” çığlıkları. Oysa biz değil miydik dünyanın her yerinde bandı mızıkayla, kılıç kalkan ekibiyle turistleri bağrımıza basan, “Gel gel, ne olursan o yine gel!” diyen?

Adriyatik’in incisi, Hırvatistan’ın ‘turist kabesi’ Dubrovnik bu dertten en fazla mustarip olan şehir. Kıyıdaki kalenin içine sıkışmış bu muhteşem şehir öylesine bunalmış ki, son istatistiklere göre her bir yerleşik kişi başına turist sayısı 36 ile dünya rekoru kırmış!

Herkes çözüm peşinde

“Turizm bacasız fabrika, turist altın yumurtlayan tavuk, ne olursa ol yine gel” çağrıları, yükünü almış turizm şehrileri içn artık geçerli değil. Aksine “Turist akınını nasıl bitiririz” derdindeler.

Herkes kendince bir çözüm üretme yarışında. Çoğu yasak ve engellemeden ibaret: “Özel giriş vergisi” artık Venedik'ten Galapagos adalarına kadar pek çok yerde “turist bariyeri” oldu, oluyor.

Velakin, Venedik’te pilot projenin şu ana dek faydası olmadı, turist sayısı azalmadı. 25 Nisan’da günübirlik gelenlere 5 euro giriş vergisi başlatan kanallar şehri, ilk 11 günde 1 milyon euro kazanmış. Biletsiz girmenin cezası 300 euro. Ama ‘İtalyan usulü’ kaotik uygulama bu haliyle işe yaramadı, vergi daha da arttırılabilir.

Instagram kurbanı...

Muhteşem şelaleleri yüzünden ‘Instagram kurbanı’ olan İsviçre’nin Lauterbrunnen köyü, özel araçla gelenlere 10 frank vergi koyma arifesinde. Toplu taşımayla gelen vergiden muaf. Köyün rahibi "Kendimizi bir lunaparkın çalışanları gibi hissediyoruz" diye yakınıyor.

En munis halk Japonlar bile artık dayanamıyor. Kyoto en çok şikayetçi şehir. Ama en güncel haber, turistlerden bıkan bir kasabanın, Fuji Dağı'nın en güzel manzarasını veren, turistlerin kuyruk oluşturduğu cadde kenarındaki ‘selfie noktasını’ kapatan 45 metrekarelik devasa bir çit inşa etmesi. Yine “Fuji mağduru” olan, tırmanış rotasındaki bir başka kasaba, günlük turist sınırı ve 20 dolar civarı vergi koydu.

İspanya’nın sosyetik adası İbiza bir başka “turizm mağduru.” Paralı turistin pahalandırdığı hayat, özellikle de uçuk kiralar yerileri isyana sevk ediyor, protestolar artıyor. Karavanlarda yaşayan polis, memur görüntüleri medyada. Sadece İbiza değil, Kanarya Adaları’ndan Malaga’ya kadar pek çok yerde “turist karşıtı hareketler” güçleniyor.

Turistin de fazlası zarar

Her şeyin olduğu gibi turistin de fazlası zararmış meğerse; eğer ‘bol paralı’ değillerse… Şikayetin asıl nedeni Rynair benzeri, 15-20 euroya bilet satan havayolları sayesinde sırt çantasıyla Avrupa’yı dolaşan, her kuruşu hesaplı harcayan bizim gibi gariban turistler. Gözde turizm şehirleri bu ‘yolsuz turistleri’ istemiyor.

Onlar da bir yerde haklı. Turizmde başarıyı ‘kelle sayısı’ değil ‘bırakılan mangır miktarı’ ile ölçüyorlar. Çoğu karnından konuşsa da, mesela Kanarya Adaları’nda yerel yöneticiler delikanlılık edip söylemiş: “Bize beleşçi İngiliz emekli turist değil, ABD’li zengin turist lazım. Yüzümüzü oraya dönelim

Tüm yazılarını göster