Gelişmekte olan ülkeler liginde Türkiye

Serhat GÜRLEYEN GENİŞ AÇI sgurleyen@isyatirim.com.tr

Merkez Bankası Para Politikası Kurulu toplantısı sonrasında yaptığı açıklamada faiz oranı ve munzam karşılık oranlarını sabit bıraktı ve kısa vadede sıkılaşmaya gitmeyeceğinin sinyalini verdi. Merkez Bankası çekirdek göstergelerde devam eden yükselişe rağmen orta vadede enflasyon cephesinde kendinden emin gözüküyor. Merkez Bankasına göre son dönemde açıklanan veriler Enflasyon Raporu'nda sunulan çerçeveyi teyit eder nitelikte.

Özel yatırım talebinin daha ılımlı bir seyir izlemesine ek olarak Merkez Bankası bu ay özel tüketimdeki yavaşlamaya dikkat çekiyor. Euro Bölgesi'ndeki borç sorunları ve yüksek emtia fiyatları, dış talebi sınırlıyor, kapasite kullanım oranının düşük kalmasını ve  çıktı açığının azalarak da olsa sürmesini sağlıyor.

Merkez Bankası yeni politika oluşumu çerçevesinde aldığı makro ihtiyati tedbirlerin sonuçlarının istenilen yönde gerçekleşeceği konusunda rahat. BDDK tarafından son dönemde alınan tedbirlerin ve maliye politikasındaki sıkı duruşun iç ve dış talebin dengelenmesine yardımcı olduğunu savunan banka görece zayıf dış talep nedeniyle cari açıkta iyileşmenin son çeyrekten itibaren görülebileceğini belirtiyor.

Merkez Bankası'nın yeni politika oluşumu çerçevesinde kullandığı faiz dışı araçların enflasyonu düşürmede ve iç talepte yumuşak bir iniş sağlayacağı konusunda şüphelerimiz devam ediyor.

Yüksek emtia fiyatlarının, daralan çıktı açığının ve zayıf TL'sının enflasyonu yukarı çekeceğine inanıyoruz. 2011 ve 2012 yılı TÜFE tahminlerimiz %7.5 ve %7 ile seviyesinde bulunuyor.

Merkez Bankası'nın aldığı tedbirler yılın ilk yarısında iç talebi yavaşlatmakta etkili olmadı. BDDK'nın aldığı kararlar ve Avrupa borç krizinin yarattığı tedirginlik ile Temmuz başından bu yana ekonomide yavaşlama işaretleri görülüyor.

Ama ekonomi yönetimi ve politikacılardan gelen ahenksiz sinyaller aşırı ısınan ekonomideki düzeltmenin intizamsız bir şekilde olma ihtimalini artırmaya başladı.

Piyasalardan gelen sinyaler yatırımcılar arasındaki tedirginliğin rahatsız edici oranda artığını gösteriyor.  Geçtiğimiz senelerde hızlı büyümesiyle, rekor faiz düşüşüyle ve başarılı merkez bankasıyla yatırımcıların sevdiği bir Türkiye'ye sahiptik.

2011 yılının ilk yedi ayında ise tam ters bir durum söz konusu. Yerel paranın değer kaybı (euroya karşı -%15) , CDS oranlarındaki artış (+45bp), 5 yıllık tahvil faizindeki yükseliş (+120bp), borsadaki düşüş (avroya karşı -%25) gibi klasmanların hepsinde en kötü performans gösteren üç ülke arasında yer alıyoruz.

Tüm yazılarını göster