Geleceği inşa etmek: Toplumsal fayda ve sorumluluk

Prof. Dr. Çisil SOHODOL cisil.sohodol@dunya.com

Bu yıl Dünya Gazetesi’nin düzenlediği Toplumsal Fayda Ödülleri’nin jürisinde görev alma mutluluğunu yaşadım ve Perşembe gecesi de ödül törenindeydim. Törende sadece ödül kazanan projelerin başarısını kutlamakla kalmadık, aynı zamanda bir toplumun geleceğini şekillendiren değerleri bir kez daha hatırladık: dayanışma, sürdürülebilirlik ve sosyal sorumluluk.

Değerlendirdiğimiz projelerin ardındaki fikirler ve çabalar, sadece bugünü değil, yarını da inşa etmemiz gerektiğini gösteriyor. Sahneye çıkan her proje, toplumun bir köşesinde eksik kalan bir parça için verilen emeği, hayalleri ve alın terini temsil ediyordu. Gözler önüne serilen bu çabalar, bizlere şu gerçeği bir kez daha hatırlattı: Toplumu değiştirmek isteyenler, bunu yalnızca hayal ederek değil, emek vererek başarabilir.

Toplumsal fayda: Bireyselden toplumsala bir yolculuk

Toplumsal fayda kavramı artık şirketlerin yıllık raporlarına yazılan birkaç cümleden ibaret değil. Bugün, bireyler ve kurumlar toplumun ihtiyaçlarına cevap verecek projelerle varlıklarını anlamlandırıyor. Çevresel sorunlara çözüm getiren girişimler, dezavantajlı gruplara destek veren projeler ya da eğitim alanında yaratılan fırsatlar... Her biri, bir bireyin veya topluluğun hayatında önemli bir fark yaratıyor.

Ancak bu projelerin gerçek anlamda toplumsal faydaya dönüşmesi için sürdürülebilir olması gerekiyor. Çünkü bir toplumsal soruna çözüm ararken, etkilerin uzun vadeli olması gerçek başarıyı belirliyor. Örneğin, eğitime yönelik bir proje başlatıp birkaç yıl içinde bu projeyi sonlandırmak, geçici bir çözüm sunabilir. Oysa kalıcı sistemler kurmak, toplumun kendi kendine yetebilmesini sağlamak esas amaç olmalıdır.

Toplumsal sorunların çözümü, uzun vadeli çabalar gerektirir. Başarılı bir sosyal girişim, yalnızca bir sorunu belirlemekle kalmaz, bu sorunun kök nedenlerini ele alır ve toplumun kendi ayakları üzerinde durabileceği bir sistem oluşturur.

Bu nedenle, her toplumsal fayda projesinin merkezinde sürdürülebilirlik olmalıdır. Sürdürülebilir projeler, yalnızca bireylerin yaşamını değiştirmekle kalmaz; topluma bir dönüşüm anlayışı kazandırır.  

Dün gece ödül alan projelere baktığımızda, hepsinin ortak bir yönü vardı: İnsan hayatında gerçek bir değişim yaratmak. Toplumda eşitsizliklerin giderilmesi, dezavantajlı grupların desteklenmesi veya çevre sorunlarına karşı çözümler geliştirilmesi gibi alanlarda yaratılan bu etkiler, sadece bugünü değil, yarını da iyileştiren bir domino etkisi yaratıyor.

Bir ödül, bin soru: “Sen ne yapıyorsun?”

Dün gece sahneye çıkan her proje, alkışlarla ödüllendirildi. Ancak o alkışların arkasında yankılanan sessiz bir soru vardı: “Toplumun geleceği için sen ne yapıyorsun?”  Bu soru yalnızca büyük şirketlere, sivil toplum kuruluşlarına veya ödül alanlara yöneltilmiş bir soru değildi. Bu soru hepimize soruluyordu. Çünkü toplumu değiştirmek ve daha iyi bir geleceği inşa etmek, yalnızca birkaç kişinin omuzlarında taşınacak bir yük değil. Bu, hepimizin paylaştığı bir sorumluluk.

Kimi zaman bu sorunun ağırlığı bizi duraksatabilir. “Ben tek başıma ne yapabilirim ki?” diye düşünebiliriz. Oysa toplumsal fayda yaratmak, büyük kaynaklar ya da devasa projelerle başlamak zorunda değil. Küçük, ama anlamlı adımların etkisi tahmin ettiğinizden çok daha büyük olabilir. Bu tür adımlar, bir insanın hayatını değiştirdiğinde aslında bir toplumun kaderine dokunur.

Bu soruya yanıt vermek, bazen sadece bir vicdan muhasebesinden ibaret değildir; aynı zamanda kendi potansiyelimizi keşfetmenin de bir yoludur. “Ne yapabilirim?” diye sormak, değişimin ilk adımıdır. O an, çevrenizdeki sorunlara başka bir gözle bakmaya başlarsınız. Belki yaşadığınız mahallede çocukların güvenle oynayabileceği bir park olmadığını fark edersiniz. Belki yaşlı bir komşunuzun ihtiyaçlarına duyarlı olursunuz. Belki de iş yerinizdeki sosyal sorumluluk politikalarını sorgulayıp daha etkili programlar önermeye karar verirsiniz. Küçük gibi görünen bu eylemler, değişimin kıvılcımını yaratır.

Bugün, hepimiz kendimize şu soruyu sormalıyız: “Ben hangi küçük adımla başlayabilirim?” Çünkü her küçük eylem, toplumsal fayda yaratacak daha büyük projelerin habercisidir.

Unutmayın, toplumsal fayda bir zincir gibidir. Siz, o zincirin ilk halkasını oluşturursunuz. Attığınız her adım, başka bir adımı tetikler. Küçük bir çaba, bir çığa dönüşebilir. Ve bu çığ, yalnızca hayatlara değil, toplumun geleceğine yön verebilir.

Bu yüzden, sahnede ödüller alan projeler kadar önemli olan bir şey var: O projelerden ilham alıp harekete geçmek. Kendimize bu soruyu sormaktan çekinmeyelim: “Toplumun geleceği için ben ne yapıyorum?” Çünkü hepimizin verecek bir cevabı olmalı. Dünya, bunu bizden bekliyor.

Dünya Gazetesi’ni ve ödül alan tüm projeleri içtenlikle kutluyorum. Ancak asıl ödül, bu projelerin hayatlarına dokunduğu bireylerin yarattığı değişim olacak. Unutmayalım, toplumsal fayda yalnızca bir ideal değil, her bireyin sorumluluğudur.

Tüm yazılarını göster