Galatasaray hedefe kilitlendi

Cem TOP SPOR ANALİZ cem.top@dunya.com

SPOR ANALİZ / Cem Top cem.top@dunya.com Şampiyonluk yolunda ezeli rakibi Fenerbahçe ile amansız bir şampiyonluk mücadelesine giren Galatasaray, 31.haftada Atatürk Olimpiyat Stadında İstanbul Büyükşehir Belediyespor ile karşılaştı. Maça hızlı bir giriş yapan sarı-kırmızılı takım ligde kimi maçlarında şahit olduğumuz tempolu futbolunu maç başlar başlamaz uygulamaya koydu. Yaklaşık on dakika devam eden bu tempodan 3.dakikada bir de gol çıkaran Cevat Güler'in talebeleri, Belediyespor karşısına taktik anlamda bir metamorfoz geçirerek çıkmışlardı. Lig başından bu yana çift santrforlu sistemden asla taviz vermeyen Galatasaray'da bu başkalaşımın mimarı Cevat Güler midir yoksa "Adnan&Adnan" ortaklığı mıdır bilinmez ama sahada açık seçik belli olan sarı-kırmızılıların hafta içi derslerine çalıştıklarıydı. Çift ön libero ve tek santrforla sahaya yayılan Galatasaray'da ilk kez uygulamaya konan bu sistemin orta sahada ortaya konan direnişte büyük payı olduğunu söyleyebiliriz. Ayağa top yaparak çıkan ve pas yüzdesi yüksek oyunculardan kurulu Belediyespor'a orta sahayı bırakmanın ne gibi sonuçlar doğurduğu, turuncu-mavililerin bu sezon büyük takımlarla yaptığı maçlarda sıkça görülmüştü. Sarı-kırmızılı takım kalabalık orta sahasıyla kendi klasiği olan 4-2-3-1 sistemindeki Belediyespor'u bozmayı başardı İlk on dakika tempo yapıp skor üstünlüğünü de ele geçiren Galatasaray, ilk yarının kalan dakikalarını dengeli oynamaya çalıştı. Belediyespor, her maçında olduğu gibi ataklarını Efe ve Tjikuzu'nun patronluğundaki orta sahasında pişirmeye çalışırken, sarı-kırmızılı takım canlı ve hareketli bir takım savunması uygulayarak kazandığı toplarda orta alanı çabuk geçmeye gayret etti. Bu noktada Galatasaray'daki doğru tespit ve uygun stratejiye dikkat çekmekte fayda var. Neticede Kalli döneminde pek de göremediğimiz taktik bir açılım, sarı-kırmızılı takımın da önünü açmış oldu. İkinci yarı da ilk yarının 35 dakikasında olduğu gibi dengeli başladı. Oldukça istekli bir görüntü çizen Lincoln'ün gezgin oyunu Belediyespor savunmasını oldukça zorladı. 61'de bu oyuncunun attığı ikinci gol, maçın hareketlenmesine yol açtıysa da Belediyespor çok ciddi denebilecek bir gol pozisyonu üretemedi. Galatasaray'ın aldığı bu üç puanda spotları tutmamız gereken iki önemli nokta var. Bunlardan birincisi, sarı-kırmızılı takımın performansında moral değerlerin oldukça etkili olduğu gerçeği. Bir diğeri de ligin sonu gelmesine rağmen tempo çıtasının bir türlü sabitlenememiş olması. Galatasaray moral motivasyon kaybı yaşadığı maçlarda son derece zorlanırken, takımın dingin bir atmosferde gereği gibi hazırlandığı karşılaşmalarda bir tempo canavarına dönüştüğüne de zaman zaman şahit oluyoruz. Ancak bu temponun ne kadar sürdürülebilir olduğu da tartışma konusu. Ligdeki kimi rakipler karşısında 15 dakika tempo yapmak 3 puan almaya yeterli olduğu gibi bazen de uzun süre yüksek tempoda kalmak gerekebiliyor. İşte Galatasaray açısından da sorun bu noktada başlıyor. Takım olarak temponun düştüğü anlarda Galatasaray'ın tam anlamıyla etkili bir takım savunması yapabildiğini söylemek zor. Şampiyonluk yolu büyük ölçüde Fenerbahçe derbisinden geçtiğine göre, sarı-kırmızılı takımın bu maça fizik ve moral açıdan çok sıkı hazırlanması gerektiğini söyleyebiliriz. Önümüzdeki hafta oynanacak Galatasaray-Fenerbahçe derbisi deyim yerindeyse "yürek dayanmaz" bir 90 dakikaya sahne olacak. Zico'nun taktiksel tutuculuğunu bildiğimize göre, bu maçta belirleyici olan elbette sarı-kırmızılı takımın stratejisi... Galatasaray bu dev derbide çift ön libero-tek santrforla mı yoksa hepimizin bildiği 4-3-1-2 düzeninde mi çıkacak? Yoksa Kalli'nin Fenerbahçe'ye karşı tercihi olan alan daraltmalı 4-4-2'mi uygulamaya konulacak? Bu sorunun cevabını şimdiden vermek imkânsız gibi ancak kesin olan bir şey var ki, Galatasaray Fenerbahçe'yi yenmek istiyorsa bu maçta 15-20 dakika yaptığı tempoyu 60-65 dakika seviyesine çıkarmak zorunda. Son bir not olarak da şunu söyleyelim, Galatasaray'ın performansında moral değerlerin ne denli önemli olduğunu anlatmaya çalışmıştık. Bu yüzden hafta içinde spor sayfaları üzerinden yürütülecek akıl oyunlarını herkesin dikkatle izlemesini tavsiye ediyorum. Beşiktaş Rizespor'u ateşe attı 31.hafta mücadelesinde Rize Atatürk Stadında Rizespor'un konuğu olan Beşiktaş, karşılaşmadan zor da olsa 3 puan çıkartarak Intertoto kâbusundan kurtulma yolundaki mücadelesini sürdürdü. Rizespor ise bu sonuçla 29 puanda kalarak, kümede kalma konusunda büyük yara aldı. Ligin bitimine üç hafta kala küme düşme hattının hemen üzerindeki Gençlerbirliği, Trabzonspor beraberliğiyle puanını 32 yaptı ve Rizespor ile arasındaki puan farkını üçe çıkardı. Bu bakımdan Rizespor'un Beşiktaş'tan aldığı mağlubiyet büyük önem taşıyor. Neden derseniz; ligin 2.haftasında oynanan Rizespor-Gençlerbirliği maçını Ankara ekibi 2-0 kazanmış, 19.haftadaki rövanşta 4-1'lik skor gülen taraf yine kırmızı-siyahlılar olmuştu. Kısacası, ikili averajda üstün olan Gençlerbirliği bu sonuçların ardından Rizespor ile arasına 1 maçlık marj koymayı başardı. Kalan üç haftada Gençlerbirliği İ.B.Belediyespor, Fenerbahçe ve Sivas gibi son derece zorlu rakiplerle karşılaşırken, Rizespor'un mücadele edeceği takımlar Kayserispor, Ankaraspor ve Denizlispor olacak. Bu iki takım arasındaki kümede kalma savaşı ligin zirvesini de etkilemeye aday maçlara gebeÖ Maç öncesi Beşiktaşlıları tedirgin eden en önemli olay, Rizespor'un bu yıl Beşiktaş maçlarında sergilediği performanstı. Ligin ilk yarısında rakibinden istediğini alamayan siyah-beyazlılar Fortis Türkiye Kupasında eşleştikleri rakiplerine elenmiş ve sahadan boyunları bükük ayrılmışlardı. Bu tedirginlik saha içi performansa yansıdı mı bilinmez ama Beşiktaş Rizespor önünde 2-1 kazanmasına rağmen zaman zaman zorlandı. Maç sonrası menajer Sinan Engin, "Çok gol pozisyonumuz var. Daha farklı skor olabilirdi." şeklinde konuştu ama kendisinin farkında olmadığı şey Beşiktaş adına yapılan açıklamaların ligin ilk haftasından bu yana üç aşağı beş yukarı aynı oluşu. Bugüne kadar ligde 20 galibiyete imza atan siyah-beyazlıların, bunlardan tam 16 tanesini tek farklı kazandığını söylersek sanıyorum en kestirme cevabı vermiş oluruz. Merak edenler için söyleyelim kalan 4 galibiyetin 3 tanesi 2 farklı, bir tanesi 3 farklı olmak üzere hepsi İnönü Stadında kazanılmış maçlar. Taktik açıdan siyah-beyazlılar bu maçta da bilindik oyun anlayışlarını sahaya yansıtmaya çalıştılar. Teknik Direktör Ertğrul Sağlam her ne kadar Delgado'yu yanına oturtup "playmaker" etiketini Tello'nun üzerine yapıştırdıysa da bu etiket Şilili oyuncunun üstünde eğreti durdu. İkinci yarıda maçın gidişatına bağlı olarak Delgado'yu oyuna almak zorunda kalan Sağlam, son haftalarda inanılmaz bir düşüş içine giren Tello'yu her şeye rağmen sahada tuttu. Rizespor ise, 8 önemli eksiğiyle çıktığı bu maçta fizik mücadele konusunda Beşiktaş'tan eksik kalmadı ama usta ayaklara sahip olma konusunda ciddi sıkıntılar çektiler. Beşiktaş'ın kulübeden getirdiği Delgado gol atıp skoru belirlerken, Rize ekibi 15 kişilik kadroyla çıktığı maçta takviyeleri hep PAF takımından yapmak zorunda kaldı. Maç sonunda genel görüş Beşiktaş'ın Rizespor önünde çokça pozisyon bulduğu yönünde olabilir ama iki maçta Trabzonspor ve Galatasaray'ın 9'ar, Fenerbahçe'nin de 5 gol attığı Rizespor'un 8 eksiğine rağmen gol atmakta zorlanan Beşiktaş'ın şapkasını önüne alıp gelecek sezonu düşünmesi gerekiyor.

Tüm yazılarını göster