Futbolun Avrupa'da yeniden düzenlenmesi ve Beyaz Kitap üzerine

Tuğrul AKŞAR EKO-SPOR taksar@gmail.com

Futbol günümüzde hızla değişiyor... Futbolun karakteristiği, kulüplerin organizasyonu, gelirlerin yapısı, taraftarın özellikleri, statların nitelikleri, futbolcuların fiziksel ve teknik kapasiteleri, topun yapısı, kısacası bir bütün halinde futbol, futbolun felsefesi ve en önemlisi futbolun yönetimi  değişiyor. Artık günümüzde futbol 'iş' olsun diye oynanıyor. Bu değişen yapının yarattığı küresel yıllık gelirler ve dışsal etkileri toplamı yüz milyar dolarlara ulaşıyor. Pasta bu kadar büyük olunca futboldaki değişim ve gelişim de  hem kendisini hem de tüm paydaşlarını derinden etkiliyor. 

Bugün birer iş organizasyonuna dönüşen ve yüz milyon dolarlık bütçelere ulaşan futbol kulüplerinin yönetimleri artık, eski klasik yöntemlerle idare edilemez duruma geldi. Klasik yönetim anlayışının konvansiyonel düşünceye sahip yöneticileri yerlerini daha çağdaş ve profesyonel yöneticilere bırakmak durumuyla karşı karşıyalar.

Bu sütunlarda geçen haftalarda futbolun Avrupa'da yeniden yapılanması ve gelişimi üzerinde duran ilk yazımızı kaleme almış "Finansal Fair Play" üzerine yazmıştık. İki hafta önce de "Kulüp Lisanslama Sistemi" ne ilişkin Türkiye örneğini de dikkate alan ikinci yazımızı yayınlamıştık. Evet bu dizinin son yazısını bu hafta "Futbolun Avrupalılaştırılması ve Beyaz Kitap Üzerine" isimli makalemiz oluşturuyor. Bu üçlemenin belki de temelini bu yazı oluşturuyor. Çünkü, gerek finansal Fair Play gerekse, Kulüp Lisanslama bu felsefe ve tartışmaların sonucunda ortaya çıkan bir sonuç olarak kendisini pratikte somutluyor. İşte biz bu yazımızda UEFA'yı yeni arayışlara iten ya da bir ölçüde zorunlu bırakan bu gelişmelerin arka planında nelerin yer aldığına değineceğiz. Ancak, bu işe yıllardır Doç.Dr. Kutlu MERİH ile  emek veren birisi olarak  tek üzüntümüz, hala bu konuların Türk spor ve futbol kamuoyunda kendisine yer bulamaması ve çoğu kulübümüzün bu gelişmelerden bihaber olmalarıdır.  Özellikle bu konularda çok ciddi çalışmaları olan ve "Beyaz Kitabı" Türkçeye çevirip Futbol Ekonomisi Stratejik Araştırma Merkezi (FESAM)'da yayınlayan Doç.Dr. Kutlu Merih hocamızın engin bilgi ve birikiminden futbol otoritesi başta olmak üzere herhangi bir kulübümüzün yararlanma düşüncesinin akla gelmemesi de bir başka düşündürücü konudur.

Futbol değişiyor, değiştiriyor!

Futbolun doksanlı yılların başından itibaren girdiği Parasallaşma à Ticarileşme à Endüstrileşme sürecinde, ticarileşmenin  dominant bir faktör olarak  futbola yön vermeye başladı.  Bu değişim ve gelişim sürecinde futbolun kendi yasal yapılanmasının bu gelişmelerin gerisinde kalması, ticarileşmeye futbol üzerinde manevra yapabileceği geniş bir alanın yaratılmasına neden oldu. Ticarileşme futboldan nemalanmasına karşın, futbolun ticarileşmeden istediği gibi yararlanamaması, başta vergileme sorunları gibi önemli sorunları da beraberinde getirdi. Bu amaçla bugünün futbol yapılanması, ticarileşmenin futboldan sağladığı ranttan kendi payına düşeni istiyor. Bu nedenle başta Avrupa Birliği komisyonu olmak üzere, çoğu Avrupa ülkesi, ticarileşmenin futbol üzerindeki etkisini minimize edebilecek arayışlar içine girdi. AB Komisyonu'nun bu amaçla kaleme aldığı "Beyaz Kitap-White Paper"  bu nedenle çok önemli hale geliyor.

Doç.Dr.Kutlu Merih ile birlikte kaleme aldığımız "Futbol Yönetimi" isimli kitabımızda bu yeniden yapılanma konusunda genişçe durduk ve bazı olası çözüm önerilerimiz ile futbolun geleceğine ilişkin bazı öngörülerimizi de okurlarımızla paylaşmıştık.

Aslında son 20 yılda futbol giderek Avrupalılaşıyor ve Avrupa Birliği kendi hukuk normlarına uygun bir şekilde futbolu da biçimlendirmeye çalışıyor. Bunda kuşkusuz Avrupa Futbolunun patronu UEFA'nın da büyük rolü var ve nitekim başkan Michel Platini'nin 2009 yılında UEFA yönetiminden geçirerek, uygulamaya aldığı "finansal fair play" bu gelişimlerin önemli kilometre taşlarından birisi. 2004 yılından itibaren özellikle "Kulüp Lisanslama" çalışmalarının büyük bir ivme kazanması,  olaya UEFA'nın nasıl baktığının da çok açık bir göstergesi. İşin güzel yanı ise bu yapılanma içinde bir Türk'ün aktif ve sürece yön verecek şekilde bulunuyor olması. Bugün UEFA Kulüp Lisanslama Komitesi'nin (The UEFA Club Licensing Committee) başında hepimizin ve tüm dünya futbolunun yakından tanıdığı saygın isim Şenez Erzik bulunuyor.

Günümüzün endüstriyel dönüşüm dinamikleri, bugün dışsal etkileri dahil futbolun küresel bazda yıllık 200 milyar dolar civarında bir gelir yaratmasına olanak sağlıyor. İşte bu pasta, futbola olan ilgiyi sportiflikten daha farklı bir alana, yani ticarileşmeye kaydırıyor. Bu nedenle futbol her geçen gün sportif özünden, yani oyun masumiyetinden  bir şeyler kaybederek, hızla ticarileşiyor. Bu durum ise ticari gelişimin sportif gelişiminin önüne geçmesine; medya patronlarının, petrodolar oligarklarının, Arap şeyhleri gibi kesimlerin futbola olan ilgilerinin tavan yapmasına neden oluyor. 

Bu ilgi çatışmasında futbolun geride kalması, futbol otoritesini ve kulüpleri yeniden harekete geçirdi. Bu endüstriyel transformasyon, kulüplerin kendi endüstriyel varlıklarının farkına varmalarına olanak sağladı.

İyi yönetilmeyen, hesap vermeyen, hesap sormayan, şeffaf olmayan ve  konvansiyonel düşünce merkezli bir yönetimin "günü kurtaran" yaklaşımlarıyla, durumu idare etmeye çalışan bu kulüpler, ne yazık ki, borç batağına düşmekten kurtulamadılar ve kendi tarihlerini kendileri yazdılar.

Futbol Avrupalılaşıyor

Futbolun Avrupalılaştırılması futbolun aktörleri ile AB yönetişim organları arasında daha önce söz konusu olmayan ilişkilerin oluşumu ile ilgili. Futbolun endüstrileşmesi ve ticarileşmesi bu süreci kontrol altında tutacak bir yasal çerçeve henüz oluşmadan gerçekleşiyor ve bu da AB gibi stratejik bir şekilde kontrol altında tutulması gereken federatif bir yapı için sorunlar oluşturuyor. Gerçekte AB'nin futbola ve spora ilgisi Bosman tartışmasının mahkemelere ve oradan Avrupa Adalet Divanı (ECJ)'na yansıması ile başladı. Böylece AB hukuku kendi ilgi alanına giren yeni bir sektör keşfetmiş oldu. Bundan sonra daha otonom davranmak isteyen bir G-14 grubunun doğuşu ve bunların yasal mücadeleleri AB mekanizmalarını spor ve futbol ile daha yakından ilgilenmelerine neden oldu. Spor ve futbol AB ekonomisi içinde ciddi bir paya sahip olmuştu ve artık sadece geleneksel düzenleme organlarının kontrolünde yönetilmesi ciddi sorunlar doğurmaya başlamıştı. AB burada kendisine bir görev çıkardı ve spora ve futbola müdahale edebileceği yasal olanakları araştırmaya başladı.

AB futbol ile neden ilgilenir?

Futbol bir yandan toplumlararası gerilimleri azaltacak ve karşılıklı tanımayı geliştirecek mekanizma olarak algılanırken diğer taraftan ekonomisinin düzenlenmesi gereken bir büyük sektör durumundadır. Burada tıpkı AB tarımını düzenleyen Ortaklaşa Tarım Politikaları (CAP) gibi bir futbol düzenleyici politikalara da ihtiyaç duyulacağı açıktır. Futbol da tarım gibi bir yanda güçlü rekabetçi kuruluşlara diğer taraftan ancak dış destekle ayakta durabilecek marjinal kuruluşlara sahiptir. Futbol sektöründe gelirlerin yeniden dağılımı yaşamsal bir öneme sahipken günümüz futbol yönetişiminde bu tür bir mekanizma görülmüyor. AB komisyonu İngiltere'de medya haklarının dağıtımı konusunda bir fırsat yakaladığı halde sonuç tekelci bir pozisyonun daha da güçlenmesi oldu. Tepe kulüpler güçlü bir yayıncının garanti gelir önerisine oldukça bağımlı bir mali durumda idiler. G-14 grubu da tezlerini hem kamuoyunda hem de politikacılar nezdinde kabul ettirmekte pek başarılı olmadılar. Futboldaki polarizasyon ve marjinal kulüplerin sorunları bu tür bireyci ve grupsal çözümlere olanak tanımıyordu. Avrupa çapındaki futbol sektörünün makro durumu, futbolun hâlâ radikal bir politik destekle ayakta durabileceğini gösteriyordu.

Ayrıca futboldaki ticarileşme ve şirketleşme futbola daha önce görülmeyen bir mülkiyet yapısı da getiriyor. Sermaye grupları birden çok kulübün hisselerini alarak yönetimlerini kontrol edebiliyor veya doğrudan kulüplere sahip olabiliyorlar. Bu da futboldaki  rekabet koşullarını olumsuz etkiliyor. Diğer taraftan güçlü yayımcı kuruluşlar büyük ödemeler karşılığında ulusal ve uluslararası kupaların organizasyonunu da etkileyebiliyordu. Futbol artık sadece sportif kurallara göre yönetilebilecek bir sektör olmaktan oldukça uzak bir konuma gelmişti. gelişmelerin kontrolü oldukça ciddi bir müdahale gerektirdiği halde futbolun egemen kralları ile AB kontrol mekanizmaları arasında ciddi bir uyumsuzluk söz konusu idi.

Spor Ekonomisin Yıllık hacmi 407 Milyar Euro

AB perspektifinde bakıldığında, futbol 14,5 milyar euro'luk lig gelirleri ile Avrupa'da devasa bir sektör. Son yayınlanan Beyaz Rapora göre spor ise yıllık  407 milyar euro ile AB de 3,7% GDP üretiyor ve 15 milyon istihdam yaratıyor.  Bazı ülkelerdeki rugby ve bisiklet gibi sporların popülerliği dışında sportif gelirin temel bileşenini ve ekonomik etkisini futbol oluşturuyor. Bu durum önemi kamu otoritelerinin stat yapımı ve sübvansiyon şeklinde futbolu desteklemesini de sağlıyor, fakat bu aynı zamanda sektöre bir tür kamusal alan özelliği de getiriyor. Buradan AB Komisyonu ekonomik aktivitelerin "Tek Pazar" kurallarına uygun olarak düzenlenmelerine ilişkin anlaşma  maddeleri gereği futbola müdahale için  bir motivasyona sahip oluyor.

Avrupa Parlamentosu Raporu

Avrupa Parlamentosu Mart 2007'de Kültür ve Eğitim Komitesi raportörü Ivo Belet tarafından kaleme alınan bir rapor yayınladı. Raporda, sporun yönetici organlarının (özellikle UEFA'nın) öz - yönetim çabalarına destek veriliyordu. Burada AB Komisyonu'nun büyük kulüpleri destekleyen ve ticari kontrolü öne çıkaran yaklaşımından açık bir sapma görülebiliyordu. Buradaki yaklaşımı vurgulayan bir görüş; "Avrupa'da futbolun geleceği, zenginliğin ve sportif gücün artan merkezileşmesi ile tehdit altındadır, bu da yayın gelirlerinin öneminin artmasından kaynaklanmaktadır." cümlesi ile özetlenebilir. Ayrıca raporda kulüplerin sermaye piyasalarına açılmaları ile Avrupa modelinden uzaklaşarak Amerikan modeline yaklaştıkları ve bunun olumsuz sportif sonuçları olacağı vurgulanıyordu.

Bağımsız araştırma raporu (Independent review of football)

Avrupa futbolu ile ilgili karmaşık amaçların ele alınması Bağımsız Araştırma Raporu (Independent Review of European Football) projesinde görülüyor. Bu raporun içeriği genellikle futbol olduğu halde sonradan "The Independent Review of Sport" olarak adlandırıldı. Burada çözümlenmeye çalışılan sorunlar içinde futbolun sosyal bütünleşme ve sağlıklı yaşam şekilleri oluşmasında nasıl daha anlamalı bir rol oynayabileceği öne çıkıyor. Bunun yanında kulüplerin finansman sistemleri, ücret tavanları, Kulüp veya futbol menejerleriyle  ilişkiler, kulüplerin mülkiyeti ve sermaye piyasalarına açılma, futbolda gelirlerin dağılımı ve şike ve yolsuzluğa karşı korunma gibi ekonomik kökenli sorunlar da ağırlık taşıyor.

Bağımsız Araştırmanın belirlediği referans çerçevesi, UEFA perspektifleri ile oldukça uyumluydu.  Araştırmanın temel görüşüne göre UEFA, AB ile futbol arasında merkezi bir rol oynamalıydı. Araştırma için gerekli olan altyapının önemli bir kısmı UEFA tarafından sağlanmıştı. Araştırma daha önce Avrupa tarım modelinde uygulanan sisteme paralel bir futbol modeli oluşturmaya çalışıyor; yapının tabanında çok sayıda amatör kulübün yer alacağı,  tepesinde ise az sayıda güçlü profesyonel kulüplerin bulunduğu piramit bir yapı öngörüyordu.

UEFA Kulüp Lisanslama Sistemi kurumsal yönetişim için iyi bir başlangıç

Bu kapsamda UEFA Kulüp Lisans Sistemi iyi bir kurumsal yönetişim başlangıcı için önemli bir adım olarak değerlendiriliyordu. Araştırma uygun düzeyde bir rekabetçi denge oluşturmanın gerekliliği yanında, diğer spor dallarında merkezi yönetimin önemini vurgulamaktaydı. UEFA'nın merkez teması olan dayanışma (solidarity) vurgulanarak "AB kurumları, üye ülkeler ve futbol otoriteleri arasında dayanışmayı güçlendirecek yöntemlerin oluşturulması için birlikte çalışılmalı" şeklinde öneriler formüle ediliyordu.

Eylül 2006'da UEFA ve Avrupa spor bakanlarının kulüplerin oyuncu ücretleri ve transferler üzerinde bir sınır koymayı düşündüklerinin ortaya çıkması, aslında Avrupa futbolunda yeni gelişimlerin olacağının  da habercisiydi. Bu plan bir ücret sınırı değil toplam ücretlerin toplam gelire belirli bir oranını gözetmek şeklinde olacaktı.  Böylece hiç bir kulüp transferlere ve futbolcu ücretlerine gelirlerinden fazla para harcayamayacaktı.

Bu aşamada bir çelişki durumu zorlaştırmaya başladı. UEFA'nın AB ile işbirliği yapma arzusu, FIFA'nın AB'nin spor dışında tutulması görüşü ile çelişiyordu. Eylül 2006 UEFA  "Avrupa'da sağlıklı bir spor geleceği sadece politika ve sporun birlikte çalışması ile başarılabilir" görüşünü yayınladı. UEFA yönetimi hükümetlerin spora müdahale etmemeleri gerektiği görüşünü "saflık" olarak nitelendiriyordu. UEFA'ya göre daha güçlü bir işbirliği sporun bağımsızlığını zayıflatmaz tam tersine hükümet müdahalesinin sınırlarını netleştireceği için güçlendirirdi.  AB kültür komiseri Jan Figel, 20 Eylül 2006'da FIFA ile bir araya geldiğinde Bağımsız Araştırma tezlerine karşı şiddetli bir muhalefetle karşılaştı. FIFA sporun spor organları tarafından bağımsız olarak yönetilmesinde oldukça ısrarcı idi. Toplantıdaki atmosfer o kadar gerginleşti ki komiser Figel sonradan "Korkarım gelecekte spor dünyası sorunlarını Avrupa Adalet Divanı koridorlarında çözüm arama durumunda kalacak..."demek durumunda kaldı. 

Mart 2007 de AB Spor Bakanlarının informel toplantısında White Paper ile ilgili temel beklentiler "Stutgrat Kararları"  olarak yayınlandı. FIFA başkanı Sepp Blatter ile yakın ilişkiler içinde olan UEFA yeni başkanı Michel Platini için yeni bir aksiyon planı da bu şekilde gündeme gelmiş oldu.

Spor Üzerine Beyaz Rapor (White Paper On Sport)

Avrupa futbolu ile ilgili bütün bu tartışmalar 11 Temmuz 2007 tarihinde AB Komisyonu tarafından yayınlanan Spor Üzerine Beyaz Rapor (White Paper on Sport) ile bir sonuca ulaştı. Böylece 28 ülkeli Avrupa Birliği'nde sporun nasıl yönetileceği konusunda bir yasal zemin oluşmuş oldu.  Raporun gelişimi  Avrupa spor bakanları tarafından Kasım 2006 ve Mart 2007'de resmi olmayan bir toplantı ile tartışıldı. Her ne kadar bazı çevreler "Beyaz Rapor"un yasal olarak bağlayıcı olamayacağı yönünde bazı görüşler ileri sürüyorsa da, yayınlanan rapor ve eklerini okuyanlar bu yaklaşımın amacının, AB Komisyonu'nun spora müdahale edebilmesi için yasal olanakları ve zemini sağlayan bir rapor olduğunu görebilir. Rapor aslında profesyonel sporun bir yasal boşluğa doğru genişlemesine karşı bir reaksiyon gündeme gelmiş olmakla birlikte; Avrupa'da sporu yöneten organların bu konuda henüz beklenen aksiyonu almada yeterli noktaya da gelemediklerini de burada belirtelim.

Beyaz Kitap'ta ne var?

Rapor sporun düzenleyici organlarının yetkilerine saygılı olunacağını vurguluyorsa da sporun ticarete dönüştüğü noktadan sonrasını AB rekabet hukukunun belirleyeceğini belirtiyor. Rapor; oyuncu ajanları, güvenlik, kulüp mülkiyeti, iş kanunları, sporun finansmanı ve doping gibi konularda ayrıntılı değerlendirmeler yapıyor. Aşağıda ana noktaların özetleri var:

Genç oyuncular / Atletler

Lokal olarak yetişmiş oyuncu kotaları şayet ayırımcılık kanunları ile çelişmiyorlarsa AB kurallarına uygundur. Yerli oyuncu kuralları ile ilgili bir analiz yapılarak AB hukuku karşısında durumları belirlenecektir. Avrupa futbolunu yönetene UEFA böyle bir kuralı uygulamaktadır.

TV hakları

Medya haklarının ligler ve federasyonlar gibi spor organizasyonları tarafından toptan satışı rekabet konusunda endişe yaratır fakat belirli koşullarda kabul edilebilir. Toptan satış gelirin yeniden dağılımı için önemlidir ve spor içinde daha etkin bir dayanışma için yararlı olabilir. Herhangi bir alternatif bireysel dağıtım sistemi bir "sağlam dayanışma mekanizması" ile ilintili olmalıdır.

Ulusal takımlarda görevlendirilen oyuncular

Rapor ulusal takım oyunlarının spor içinde önemli bir yer aldığını ve bu nedenle desteklenmesi gerektiğini vurguluyor.

Transferler

Komisyon, uluslararası futbol transferlerine ilişkin FIFA düzenlemelerinin  iyi bir uygulama örneği oluşturduğunu düşünüyor ve AB hukukunun gereklerini sağlarken spor kulüpleri arasından rekabetçi bir dengenin sağlandığını kabul ediyor. Buna karşılık oyuncu transferleri, beraberindeki finansal akımların yasallığı konusunda da kuşkular yaratıyor. Rapora göre oyuncu transferleri ilgili finansal akımlar doğrudan ilgili taraflar arasında gerçekleştirilmeli.

Oyuncu ajanları

Oyuncu ajanları konusunda AB çapında standart bir uygulama oluşturulması için Brüksel bir değerlendirme çalışması yapmalı. FIFA ajan ücretleri üzerinde bir sınırlama öngörüyor.

Spor bahisleri

Komisyon bu alanda bağımsız bir rapor hazırlayacak ve sıkı bir yasal düzenleme getirecek.

Doping

Komisyon dopinge karşı savaş için daha etkili bir koordinasyon öngörüyor. Burada Dünya Anti-Doping Ajansı (WADA), UNESCO ve Avrupa Konseyi ile ortaklaşa pozisyonların belirlenmesi öngörülüyor. Yeni doping maddeleri ve uygulamaları konusunda yasal otoriteler, WADA tarafından akredite edilen labaratuarlar ve Interpol arasında etkin bir bilgi alışverişi gerçekleştirilmelidir. Komisyon yasaklı doping maddelerinin AB'deki yasak ilaçlar ile aynı muameleyi görmesini önermektedir.

Şiddet ve ırkçılık

AB icra organları, şiddet nedeniyle suçlu bulunanların 27 ülke bloğunda stadyumlardan uzak tutulması için mümkün olanakları araştırmaktadır. Federasyonların da maçlar sırasında ırkçı tacizlere karşı daha katı önlemler almalarını öneriyor. Bunlar arasında kulüplerin lisans sistemi kurallarını güçlendirmek de var.

Sonuç

Futbolun ve sporun giderek endüstriyel bir kimlik kazanması ortaya çok önemli büyüklükte parasal gelirlerin çıkmasına neden oldu. Oluşan bu pastanın paylaşımı süreç içinde sporun özüne zarar vermeye başladı ve bu boşluktan yararlanan bazı anti-spor/anti-futbol ögeleri kendilerine ekstra avantajlar / kazançlar sağlama yollarına gittiler ve futbolun ticari ve ekonomik boyutunun da spor ve futbol çevresi içinde değerlendirilmesi ve düzenlenmesi gerektiğini ileri sürdüler. Olayın tabi ki tek boyutu bu değildi. Gerek raporlar, gerek Beyaz Kitap, gerekse "Nice deklerasyonu" olsun, hemen hemen tüm raporlarda futbolun sportif, idari, iktisadi ve mali yönünün giderek büyümesi temel olarak aşağıdaki sorunlara çözüm arayışını da beraberinde getirdi. İşte tüm bu raporlar ve UEFA' da şimdi bu sorunlara çözüm arayışı içinde...

Neydi bu sorunlar?

· Kulüplerin mülkiyeti, kontrolü ve yönetimi;

· Kulüp ruhsatlanması gibi yasal konular,

· Oyuncu transfer sistemi,

· Oyuncu temsilcilerinin ve maaş maliyet kontrollerinin düzenlenmesi;

· Futbol otoritelerinin kendileri için olan kurumsal yönetim konuları (hem ulusal hem de Avrupa seviyesinde),

· Para aklama ve genç oyuncu ticareti de dahil olmak üzere futbol çevresindeki suç faaliyetleri,

· Irkçılık ve yabancı düşmanlığı olayları,

· Şike, yolsuzluk ve yasa dışı bahisler ve

· Stadyumda sağlık ve güvenlik

Bu kapsamda UEFA Kulüp Lisanslama Sistemi ve Finansal Fair Play sporun yürütme, saydamlık ve finansal dürüstlük konularının genel standartlarını iyileştirmek için inisiyatifi ele alarak hareket etmesinin iyi bir örneği olarak karşımıza çıkıyor ve futbolun geleceği için bize ümit veriyor.

Ancak bizim de ülkemizde Futbol Otoritesi ve kulüplerin yapacağı önemli görevler ve ödevler bulunuyor önümüzde. Ne var ki, biz bu gelişimi ve değişimi henüz anlayabilmiş ve yakalayabilmiş görünmüyoruz.

Tüm yazılarını göster