Futbolcuların geleceği var mı?

Tuğrul AKŞAR EKO-SPOR taksar@gmail.com

Uzun zamandır üzerinde düşündüğüm bir konudur. Bir futbolcu sakatlanırsa ne olur? Onu nasıl bir gelecek bekliyor? Daha doğrusu herhangi bir futbolcunun bir geleceği var mı? Eğer ki, futbolcu profesyonel oynadığı ve en fit olduğu dönemlerde aldığı / kazandığı paraları kendi geleceğine yönelik bir yatırıma dönüştürememişse veya geleceğini güvence altına alabileceği kadar bir para kazanamamışsa, futbolu bıraktığında ya da bırakmak durumunda kaldığında onu nasıl bir gelecek bekliyor?

İşte günümüz endüstriyel futbolunda hiç göz önüne getirilmeyen ancak her an her futbolcunun başına gelebilecek bir durumdan söz ediyorum.

"Yardıma ihtiyacım var!"

Bu konuya ilişkin bundan yaklaşık bir yıl önce bir telefon konuşmasına muhatap kalmıştım. Bir gün çalan telefonumu açtığımda karşımda tüm mağduriyetine ve içinde bulunduğu acz durumuna karşın, yaşama direncini oluşturan şanlı mazisinin  üzerinde yükselen gururlu, onurlu tok bir ses önce tane tane kendisini tanıttı. Güzel İzmirimizin şimdi Süper Lig'de olmayan bir takımından İstanbul'a, Üç büyüklerden birisine 70'li yılların sonuna doğru gelen bu oyuncumuzu aslında o kuşaklar çok yakından tanırlar.

1950'de İzmir'de doğan ve 1977-1978 Sezonunda üç büyük kulübümüzden birisine transfer olan,  ince uzun fiziği ve hava toplarındaki hakimiyetiyle savunmada kesici olarak görev yapmasına karşın bir sezonda 8 gol atan, 14 kez A Milli formayı giyen ve sonunda bu büyük takımımıza antrenör olarak ta çalışan Türk futbolunun unutulmaz yıldızlarından birisiydi.

Oyuncumuz ALS (Geçmiş yıllarda kaybettiğimiz Fenerbahçeli eski oyuncu Sedat Balkanlı ve Trabzonsporlu İsmail Göcekin'in  hastalığı) olduğunu, her geçen gün eridiğini, çoğu yetisini yavaş yavaş kaybetmeye başladığını, şu anda bir huzur evinde kaldığını, ailesinin ve çocuklarının bu hastalığı nedeniyle kendisini yüz üstü bıraktığını, çok mağdur olduğunu, eğer kabul edersem kendi fotoğraflarından ve maçlarından oluşturduğu bir albüm kitabını bana göndermek istediğini, bunun karşılığında da benim gönlümden geçen tutarı kendi banka hesabına havale yapıp yapamayacağımı nazik bir şekilde soruyordu. Ben bu dramatik durum karşısında çok etkilenmiştim "tamam siz lütfen hesap numaranızı verin ben size havaleyi yapayım" diyerek konuşmayı tamamlamıştım. Adı gibi kendisi de büyük bir futbolcuydu. Fiziği ve oyun sitiliyle herkesi kendisine hayran bırakan bir futbolcudan gelen bu yardım çağrısına duyarsız kalamazdım ve nitekim bir sonraki gün havaleyi yapmıştım. Kitap da daha sonra gelmişti.

Şimdi bir huzur evinde adeta ölümü bekleyen bu yıldıza bu şekilde bi el uzatma bir çözüm olabilir miydi? Milli olmuş, milyonların sevgilisi eski bir oyuncumuz bu durumda mı kalmalıydı? Ben sadece bir futbolsever olarak kıyıya vuran bir deniz yıldızını tekrar denize atmaya çalışmıştım, ancak bu olsa olsa bir palyatif bir çözüm olabilirdi. Buna ilişkin daha kurumsal ve kalıcı çözüm önerileri yaratmak zorundaydık. Bu durumu 2008 yılında Kutlu Merih ile birlikte yayınladığımız Futbol Yönetimi isimli kitabımızda derinlemesine ele almıştık

Günümüz Futbolu Nitelik Değiştirdi

Futbolun özellikle 1990 yılların başından itibaren tüm unsurlarıyla önemli bir değişim sürecine girdiğini gözlemliyoruz. Futbolun digital platformlar aracılığıyla dünyanın dört bir tarafına ulaştırılması ve dört milyar insana servis edilmesi, futbolun çok hızlı bir şekilde parasallaşmasına ve ticarileşmesine neden oldu. Ticarileşen ve endüstriyel bir kimliğe bürünen futbol artık "iş" olsun diye oynanıyor. Bu kapsamda günümüzün en önemli ekonomilerinden ve "iş"lerinden birisi olan futbol yıllık yüz milyar dolarlara ulaşan devasa pastalar yaratıyor.

Futbolun bu denli hızlı parasallaşıp endüstriyel bir kimliğe bürünmesi, başta futbolcuyu, kulüpleri, gelirlerin yapısını, statları, taraftarı, topu, hakemi kısacası futbolun tüm ögelerini etkiledi ve değiştirdi. Bu değişim sürecinden en çok etkilenenlerin başında futbolcular geliyor. Ellili yıllarda maç içinde ortalama üç buçuk dört kilometre koşan, dinlenerek oynayan futbolcunun yerini bugün sahada onbir - oniki kilometre koşan, fizik kondüsyonu yüksek biyonik futbolcular aldı. Her şeyin çok hızlı tüketildiği çağımızda, futbolun da hızlı tüketilmesi ve daha çok paralar yaratabilmesi için hızlı oynanması gerekiyor.

Yine Ellili yıllarda uluslararası kimliğe sahip turnuvalara katılan takım sayısı, bugünle kıyaslanamayacak kadar azdı. Bu nedenle o yıllarda bir futbolcu kendi ligleri dahil senede en fazla 30 veya 40 maç yapabiliyordu.

Günümüze geldiğimizde ise işin rengi ve boyutu değişti.  Bugün futbol sert ve hızlı oynanıyor, ciddi fizik kondüsyon gerektiriyor. Aynı zamanda bir futbolcunun bir yıl içinde oynadığı maç sayısı da altmışa - yetmişe kadar çıkabiliyor. Ucunda milyon dolarların olduğu kupa ve maçlar dikkate alındığında bunu doğal karşılamak lazım. Bu durum futbolun endüstriyel bir karaktere bürünmesinin doğal sonucu olarak karşımıza çıkıyor.

Futbolcu artık günümüzün modern bir işçisi

Her ne kadar yıllık on milyonlarca dolarlık kontratlara imzalar atsalar da, futbolcular artık günümüzde emek, kas ve beyin gücünü satan modern işçiler. Ticarileşen futbolun zorlaması ve daha çok para odaklı olması sebebiyle yıllık oynadığı maç sayısı neredeyse iki katı artan futbolcunun değişmeyen tek şeyi, her ne kadar antrenman ve beslenme bilimlerindeki müthiş ilerlemeler olsa da vücudu, insan olması… Kendisine çok iyi baksa da, futbolcular artan yoğun maç trafiğinde, yüksek mücadele ve kapasitede gerektiren maçlarda çok fazla sakatlanmaya başladılar. Ve bu sakatlıkların çoğu kas gruplarına aşırı yüklenmeden kaynaklanıyor. Gün geçmiyor ki, bir futbolcunun sakatlık haberine medyada rastlamayalım.

Sakatlığın iki yönü

Sakatlıklar bir yandan futbolcunun oyuna/maça devam edememesi sonucu onu maddi ve manevi olarak olumsuz etkilerken, diğer yandan kulübü de çok önemli parasal kayıplarla karşı karşıya bırakabiliyor.

Futbolcu bir yandan bir insan olarak çok önemli sakatlıklar nedeniyle kendi yaşam kalitesinden ödün verirken, diğer taraftan da emek ve kas gücünü oyuna dahil edemediği için parasal kayba uğruyor. Kulübüyle maç başına anlaşmışsa para alamıyor veya eğer bu sakatlık bir transfer öncesi gerçekleşmişse, oyuncunun transferini engelliyor. Bu durum oyuncunun hem fizik hem de psikolojik olarak yıkıma uğramasına neden oluyor. Bu duruma müdahale edecek bazı çözümler bulunmalı.

Sakatlığın diğer boyutu ise futbolcunun kulübüyle ilgili olanı. Onlarca milyon dolar verilerek transfer edilen bir yıldız oyuncunun sakatlanması kulüplere çok pahalıya mal oluyor. Sakatlıklar takımın performansına doğrudan etki yaparken, düşen performans nedeniyle kulübün çok ciddi maddi kayıpları gündeme geliyor. Geçen sene Galatasaray'ın ilk yedi hafta maç kaybetmeyerek fırtına gibi girdiği Süper Lig'de Baros'un, Kewell'ın ve diğer futbolcuların sakatlıkları nedeniyle ligde kaybettiği puanlar, kaçırılan şampiyonluk, Şampiyonlar Ligi ve sonuçta kaybedilen milyonlarca dolar…

Yine bu yıl Beşiktaş'ın içinde bulunduğu durum… Queresma ve Guti'nin sakatlıkları nedeniyle ligde ve Avrupa'da ard arda kaybedilen üç maç ve düşen sportif performans…

Futbolcular sakatlanırsa fatura kime çıkacak?

Sevgili Deniz Gökçe hocamın www.futbolekonomi.com da kaleme aldığı "Sakatlık Ekonomisi" başlıklı nefis yazısında da belirttiği üzere futbol bugün o kadar fiziki, hızlı ve hatta "gaddarca" oynanıyor ki, sakatlanmamak mümkün değil.

Bu sakatlıklar doğal olarak hocamın ifadesiyle ortaya bir de "sakatlık ekonomisi" çıkartıyor. Bu ekonominin dinamiğini de, kulüplerinde yıldız olup, milli takıma çağırılıp orada oynayamaz hale gelen futbolcular oluşturuyor. Bu duruma örnek verilecek o kadar çok oyuncu var ki, en günceli ve medyayı sürekli meşgul eden Arda Turan sakatlığı. Arda Turan'ın grubumuzdaki Belçika maçında rakip oyuncunun tekmesine maruz kalması sonucu sakatlanması ve bu sakatlığı kulübünde tedavi edilmeye çalışılırken, milli takım kadrosuna çağırılıp antrenmanlarında aşırı yüklenmeden dolayı futbolcuyu ağır bir sakatlığa sürüklemesi ve sonucunda ameliyat olmak zorunda kalmasından dolayı takımı Galatasaray'ın mağduriyeti nasıl giderilecek?

Ya da yine Deniz Gökçe'nin söz konusu yazısında dile getirdiği gibi Bayern Münich'in yıldız oyuncuları Mark von Bommel ve Arjen Robben'in Hollanda milli takımı ile Dünya Kupası maçlarına katılmış ve hafif sakatlıkları bulunan bu oyuncuların Dünya Kupası'nda sakatlıklarının ağırlaşması sonucunda bugün takımlarında oynayamamalarından kim sorumlu olacak? Bugün Bundesliga ve Şampiyonlar Ligi'nde sorunlar yaşayan ve maddi kayba uğrayan Bayern'in zararı kimin tarafından tazmin edilecek?

Bu kapsamda Bayern başkanı Karl Heinz Rumenigge medyaya yaptığı açıklamayla, oyuncularının sakatlıkları nedeniyle Bayern Münich'in Hollanda Federasyonu KNVB'yi, oluşan maddi ve manevi zararların tazmin edilebilmesi  amacıyla dava edeceklerini belirtti.

FIFA Dünya Kupası'nda takımlara 40 milyon dolar ödedi

FIFA son Dünya Kupası'nda bir ilke imza atarak, Afrika'da yapılan turnuvaya katılan her takıma, olası sakatlıklara karşı takımında oynayamayacak oyuncuların takımlarına ödenmek üzere toplamı 40 milyon dolara yakın bir tutar ödemişti. Çok yeterli olmasa da en azından bir "iyi niyet" göstergesi olması bakımından anlamlı ve önemli olan bir uygulamaydı bu.  Ancak burada esas sorun şu: takımlarından milli takıma davet edilen oyuncuların milli maçlarda sakatlanmaları durumunda (Arda Turan örneğinde olduğu gibi) lokal federasyonların aldığı aksiyonlar.

FIFA'nın böyle bir uygulaması olmakla birlikte UEFA'da henüz bu konuya ilişkin bir adım atılmış görülmüyor. İşin enteresanı ise Uluslararası Profesyonel Futbolcular Derneği'nin de (FifPro) bu konuya ilişkin bir aksiyon almamasıydı.

Sadece milli futbolcuların sigortası sorunu çözer mi?

Geçen hafta Habertürk'te konuya ilişkin Sefer Yüksel'in 21 Ekim tarihli bir haberi yer aldı. Söz konusu habere göre; Bir sağlık grubu yönetim kurulu başkanı, milli futbolcuların sigortalanması için teklif hazırlanması talimatını vermiş ve buna yönelik bir prim çalışması da yapılmıştı.

Aslında Arda Turan'ın milli takımdaki sakatlığı sonrası bu durum biraz daha önemli hale geldi. Böylesi bir sakatlıkla yüz yüze kalınmadan önce futbolcuların daha dikkatli davranarak kendilerine özel bir sigorta yaptırabilecekleri söz konusu haberde dile getiriliyor.

Bu bağlamda Federasyon milli takım oyuncularını sigortalatabilmek için "düğmeye bastı" ve Türkiye'de sporcu sigortası yapan kurumlardan birisiyle "Forma Poliçesi" adı altında Türkiye'de sporcu sigortası işini başlatmak istedi.  Bu çalışmaya göre, millilerin yıllık primlerinin futbolcu başına ve yaşına göre 15 bin ile 17 bin 136 dolar arasında değişeceği hesaplandı.

Söz konusu sigorta şirketi platin, altın, gümüş ve bronz olmak üzere 4 ayrı paket ile futbolculara sigorta poliçesi yapabileceğini ifade ediyor. Yapılacak poliçelerden platin paketi satın alacak 18 ila 24 yaş arasındaki milli futbolcuların, 84 gün bekleme süreli ve 1 milyon dolar tazminat ödemeli poliçesinin yıllık prim tutarı 15.138 dolar iken, bu rakam 25-29 yaş arası futbolcular için 15.714 dolar, 30-34 yaş arasındaki futbolular için ise 17.136 dolar.

Futbolcuların geçmiş hastalıkları ve sakatlıkları poliçe kapsamı dışında bırakılırken, fiyatlama talep edilen teminat türüne göre yapılıyor.

Futbolcunun vefat etmesi veya sakat kalması durumunda 100 bin dolar ile 1 milyon dolar arasında sporcunun poliçe tercihine göre tazminat ödenebiliyor.

TFF ne yapıyor?

Milli futbolcuların sigortalanması konusunda Federasyon'un hala somut bir adım atmadığı konusunda basında bazı eleştirilere rastlamak mümkün. TFF Başkanı Mahmut Özgener de önceki hafta oynanan Almanya maçından önce, "Yaklaşık iki aydır çalışıyoruz. Belki de sigortasız oynadığımız son maç Almanya karşılaşması olacak" açıklamasını yapmıştı.

Yine Sefer Yüksel'in söz konusu haberine göre, Arda Turan Avrupa'da yaygın olmakla birlikte, Türkiye'de tartışma yaratan sadece birkaç futbolcuda bulunan sigortayı geçen sene 12.000 euro ödeyerek yaptırmıştı. 42 günlük sakatlığın muaf tutulduğu bu poliçe şartlarına göre,  günlüğü 1.500 Euro'dan hesaplanacak sözleşme karşılığı Arda Turan'ın eline yaklaşık 30.000 euro tazminat geçecek. Sakatlığın uzaması halinde bu tutarın üzerine her geçen gün 1.500 euro eklenecek.

Arda ödeyebiliyor, peki diğer futbolcular ne yapacak?

Arda'nın biraz pro-aktif davranıp yukarıda bahse konu poliçeyi yaptırması, bir futbolcu için ne kadar önemli hale geliyor bunu Arda'nın sakatlığında gördük. Ancak Arda kendi özel sigortasını yaptırmıştı. Bu akıllı bir futbolcu yaklaşımı. Ama aynı zamanda parasal gelir bakımından da yeterliği olan futbolcuların yaptırabileceği bir poliçe, sigorta durumu. Peki bu poliçeyi diğer futbolcuların yaptırabilme gücü var mı? Ya da bir başka ifadeyle olayı sadece milli takıma seçilen oyuncular bazında mı ele almak gerekir?

Profesyonel yaşamın gereği olası bir sakatlık durumunda bu poliçe devreye giriyor. Peki milli takıma gidemeyen, Süper Lig'de oynamayan, aylık maaş, ücret ve primlerini alamayan, antrenmana dolmuş ve otobüsle giden Bank Asya ve üçüncü lig profesyonel oyuncularının durumu ne olacak?

Bu durum Federasyonu daha kapsamlı ve daha geniş düşünmeye, tüm ligleri kapsayacak bir düzenlemeye gitmeye ve aksiyon almaya zorluyor. Milli takıma çağrılan oyuncularımıza tabi ki sigorta yapılsın ama bu durumu milli takım ile sınırlandırmak son derece sakıncalı…

O halde ne yapılmalı?

Federasyon bünyesinde sosyal güvenlik kurulu kurulmalı

Futbol Yönetimi isimli kitabımızda da ifade ettiğimiz gibi Federasyon'un yeni yapılanma sürecinde, futbolcuların gelecekleri, sosyal güvenceleri ve emekliliklerine yönelik her türlü kararı alacak ve bunları FifPro ile koordineli götürebilecek yeni bir kurula ihtiyaç var.

Aslında ideal model günümüzde futbolun artık bir endüstri gerçeğini kabul ettiğimize göre, onların sosyal ve demokratik haklarını koruyacak ve kollayacak yasal bir oluşuma, yani sendikaya yönelme gerekliliğidir. Bu konuda eski Galatasaraylı futbolcu Metin Kurt'un önderliğinde bazı çalışmalar yapılıyor olmakla birlikte, henüz sektörün gereksinimini karşılayacak bir sendikal örgütlenme çeşitli nedenlerden dolayı kulüp bazında gerçekleştirilemedi. Bu işle uğraşan futbolcular da ya kadro dışı bırakılıyor ya da takımdan uzaklaştırılmak suretiyle sendikal oluşumun önüne geçilmeye çalışılıyor.

Sendikal örgütlenmeye gidilemiyorsa, o zaman Federasyon'un burada adım atması gerekiyor. Çünkü, artık önemli bir değer yaratan futbol ekonomisinin en önemli aktifini futbolcular oluşturuyor. Bir futbolcunun on milyonlarca dolar değer ifade ettiği bir ortamda bir yandan bu futbolcuların birer aktif varlık olarak korunması ve değerlerinin yitmemesi için, diğer yandan da futbolun gelişimi ve futbol ekonomisinin sağlıklı işleyebilmesi için Federasyon'un olaya müdahil olması gerekiyor.

Bu bağlamda, Türkiye Futbol Federasyonu yapılanması içinde direkt genel kurula bağlı olarak çalışacak ve hesap verecek, tamamen iş yaşamının içinden gelmiş akademik ve hukuk adamlarından oluşacak bu kurul oluşturulmalı ve bu kurul daha profesyonelliğe başlangıçtan itibaren, profesyonel futbola adım atan herkesin geleceğini güvence altına alacak, sosyal güvence sağlayacak bir görev ve anlayışla hareket etmeli. Bu kurulun oluşumu için gerekli detaylar söz konusu kitabımızda olduğu için burada fazla değinmek istemiyorum.

Sosyal güvenlik kurulu kendini ve futbolcuları nasıl finanse edecek?

Bu kurulun temel geliri naklen yayın gelirlerinden kulüplere ödenecek tutar üzerinden ve Federasyon paylarından belirli bir yüzde ile sağlanabileceği gibi; profesyonel lisans çıkartılması aşamasında futbolculardan alınacak belirli tutarlar üzerinden ve transferlerde oyuncunun alacağı ve kulübün ödeyeceği tutar üzerinden belirli oranlarda yapılacak kesintilerin, bu kurul adına açılacak bir banka hesabında oyuncu ismi bazında açılacak alt hesaplarda aktif oyunculuk dönemi boyunca biriktirilerek ve bloke edilerek oluşturulabilir.

Kaynağın sağlanmasından sonra ikinci aşama sigorta poliçesi yapılması aşamasına geliyoruz. Sigorta poliçeleri tamamıyla bu kurulun denetimi ve gözetimi altında yapılmalı. Sigorta poliçesinin yapılması kesinlikle ilgili kulübün ve futbolcunun kendi inisiyatifine bırakılmadan bu kurul tarafından gerçekleştirilmelidir.

Sadece sakatlık sigortası değil, işsizlik ve emeklilik sözleşmesi de futbolculara sağlanmalı!

Günümüzde geleceklerini garanti altına alabilecek ve yaşamını futbolsuz da devam ettirebilecek futbolcu sayısı gerçekten çok azdır. Profesyonel futbolcuların önemli bir kısmı aktif futbol yaşamını sona erdirdiklerinde herhangi bir sosyal güvenliğe sahip değil. Üstelik bir de sakatlanmış olanlar varsa, onların durumu gerçekten çok daha vahim…

İşte bu koşullar altında oyuncuların sadece olası sakatlıklara karşı korunması değil, aynı zamanda futbolcunun sosyal güvencesini ve geleceğini de garanti altına alabilecek sosyal bir oluşum sağlanmalıdır.

Bu kapsamda futbolcuların sosyal geleceklerini güvence altına alabilmek, onların formsuzlukları ve diğer çeşitli nedenlerle takımlarında oynayamamaları durumunda gelirsiz kalmamaları için mutlaka tüm profesyonel futbolculara başta "işsizlik sigortası" olmak üzere, bireysel emeklilik sözleşmeleri de sosyal güvenceleri ve gelecekleri açısından sağlanmalıdır. Üstelik bireysel emeklilik sözleşmeleri, son derece küçük katılımlarla oyunculara gelecek açısından, aktif futbol yaşamları sona erdiğinde büyük birikimler sağlayabilir.

Tüm yazılarını göster