Futbola Yeni Parasal Çeki Düzen!

Tuğrul AKŞAR EKO-SPOR taksar@gmail.com

Futbol tüm yaşadığımız ekonomik olumsuzluklar ve  parasal sıkıntılar içinde yolunu bulmaya çalışıyor. Yolunu bulurken de, futbola düşünceleri ve eylemleriyle yön veren, daha doğrusu yön vermeye çalışan birisi var. O da UEFA başkanı Michel PLATİNİ. Gerçekten de futbolculuk döneminde olduğu gibi şimdi de futbol adamlığı ve yöneticiliğiyle bu duruşunu devam ettiriyor ve sergilediği bu duruş, futbolun geleceği için bir ümit olmaya devam ediyor. Platini bu güzel oyunun her şeyden önce güzelliğinin yitip gitmesini istemiyor. Futbolu güzel olduğu kadar sezgisel bir oyun olarak ta değerlendiriyor ve geleceğe ilişkin ciddi endişelerini zaman zaman  dile getirmekten de çekinmiyor.

Finansal Dengesizlik Futbolun Dengesini Bozuyor

Platini futbol kulüpleri arasında giderek artan finansal dengesizliğin, rekabeti olumsuz yönde etkilediğini en çok düşünen futbol adamlarından birisi. Görevi gereği rekabeti iyi yönetmek ve futbolu sağlıklı bir geleceğe  taşımak istiyor. Platini bunu yapmak isterken; uygulama ise tam bir anti-Platini gelişim trendi içinde yol almaya devam ediyor. Özellikle zengin iş adamlarının sıkıntı içindeki futbol kulüplerine aktardığı paranın, futbolun balansını zenginden yana bozduğunu herkesten önce gören ve buna karşın sorumluluğunun gereğini yerine getirmeye çalışan bir futbol adamı ve yöneticisi o. Onun tüm bu çabaları aslında futbolun güzel ruhunun kaybolmaması için…

Platini'yi Kızdıran Tablo

Futbol tutkunu Platini'yi kızdıran birkaç tablo var. Onları aşağıda sizlerle paylaşacağız. Ancak bu tablolar içinde İngiliz kulüplerinin Avrupa'da giderek finansal dengesizliği kendi leyhlerine bozduklarının en tipik ve en son örneklerinden birisi şüphesiz ki Deloitte'un 2007-08 sezon verilerine göre düzenlediği Para Ligi sıralamasıdır. Bu sıralamadaki en zengin 20 kulüpten yedisinin İngiliz kulübü olması gerçekten de Avrupalı kulüpler arasındaki finansal dengsizliğin en açık ve somut  örneğini ortaya koyuyor.

1. En Zengin 20 İçindeki Ağırlık

Aşağıdaki tablodan da görülebileceği üzere, bu yıl ki en zengin 20 sıralamasında tam yedi İngiliz kulübü yer alıyor. Yani Avrupa'nın en zengin 20 kulübünün %35'i İngilizlere ait.  2007/08 sezonunda en zengin 20 kulüp içinde yer alan 7 İngiliz kulübünün toplam gelirleri 1.443 milyon Euro'ya ulaşırken; İngiliz kulüplerinin gelirleri, en zengin 20'nin %36.8'ine karşılık geliyor. Bu oran bir önceki sezonda da %36.5 dolayındaydı.  En zengin 20 kulübün ortalama geliri 196,1 milyon Euro'ya ulaşırken; 7 İngiliz Kulübünün ortalama geliri ise 206,2 milyon Euro civarında.

2007/08 Sezonu En Zengin 20 Kulüp İçinde İngiliz Kulüpleri  2006/07 Sezonu En Zengin 20 Kulüp İçinde İngiliz Kulüpleri

Sıra Kulüp Gelir

Milyon

Euro  Sıra Kulüp Gelir

Milyon

Euro

2 M.United 324,8  2 M.United 315,2

5 Chelsea 268,9  4 Chelsea 283,0

6 Arsenal 264,4  5 Arsenal 263,9

7 Liverpool 210,9  8 Liverpool 206,5

14 Tottenham 145,0  10 Tottenham 153,1

17 Newcastle Utd. 125,6  14 Newcastle Utd. 129,4

20 M.City 104,0    

  En Zengin 20 İçindeki İngiliz Kulüplerinin Gelirleri Toplamı 1.443,6    En Zengin 20 İçindeki İngiliz Kulüplerinin Gelirleri Toplamı 1.351,1

 En Zengin 20'nin Gelirleri Toplamı 3.920,4   En Zengin 20'nin Gelirleri Toplamı 3.698,3

 İngiliz Kulüplerinin En Zengin 20'nin Geliri içindeki payları %36.8   İngiliz Kulüplerinin En Zengin 20'nin Geliri içindeki payları %36.5

 İngiliz Kulüplerinin Ortalaması 206,2   İngiliz Kulüplerinin Ortalaması  225,2

 Diğer Kulüplerin Ortalaması 196,1   Diğer Kulüplerin Ortalaması 184,9

 İngiliz Kulüp Sayısı/En Zengin 20 Kulüp sayısı %35   İngiliz Kulüp Sayısı/En Zengin 20 Kulüp sayısı %30

2. İngiliz Futbolu'na akan Yabancı Sermaye

İngiliz futbolu Deloitte'un raporlarına göre yıllık yaklaşık 3.5 milyar dolar civarında bir gelir yaratıyor. Avrupa futbol pastasının yüzde yirmisine karşılık gelen bu tutar, diğer liglerle kıyasladığımızda gerçekten olağanüstü bir rakam olarak karşımıza çıkıyor. Bu denli büyük para yaratan bu lig'de tüm profesyonel kulüpler şirket şeklinde örgütlenmek zorunda oldukları için, bu şirketlerin hisseleri de alınıp satılabilmekte; kulüpler Londra borsasına kote olabilmektedirler. Gerek bu durum, gerekse Premier Lig maçlarının özellikle hafta sonları 172 ülkede canlı yayınlanıyor olması ve yaklaşık 470 milyon insanın bu ligi ilgiyle izlemesi, Premier Lig kulüplerinin yabancı yatırımcı için önemli bir cazibe merkezi olmasına neden oluyor.

Aşağıdaki tablodan da görülebileceği üzere Premier Lig'deki yabancı yatırım tutarı 2.159 milyon Sterlin'e ulaşmış durumda.  Bu tutar, kulüp yatırımı için gelen sermaye olmakla birlikte, Roman Abramovich- Chelsea örneğinde olduğu gibi bir de kulüp sahiplerinin, faaliyetlerin finansmanına yönelik olarak kulüplere işletme sermayesi olarak koydukları tutarları da dikkate aldığımızda bu tutar 4 milyar Sterlin'e ulaşıyor. Bu nedenledir ki, İngiliz kulüplerinin toplam borçları 5.750 milyon  dolara ulaşıyor. Şu anda İngiliz futbol kulüplerinde borç/gelir rasyosu  %157 civarındadır. Bu rasyo bize, İngiliz futbol kulüplerinin ürettiklerinden daha fazla tükettiklerini; yani gelirlerinin çok üstünde bir borçlanmaya gittiklerini gösteriyor.

İngiliz Futbolu'nda Yabancı Sermaye (Milyon Sterlin)

Takım Kulüp Sahibi Ülke Satın Alma Tutarı Payı (%) Alındığı Tarih

Fulham Muhammed El fayed Mısır 32 100 1997

Chelsea Roman Abramovich Rusya 150 100 2003

Manchester United Malcolm Glazer ABD 850 100 2005

West Ham Eggert Magnussan İzlanda 92 100 2006

Aston Villa Randy Lerner ABD 68 100 2006

Portsmouth Alexander Gaydamak Rusya 11 100 2006

Blackpool Valery Belokon Litvanya 4,5 20 2006

Liverpool G.Gilett&T.Hicks ABD 508 100 2007

Arsenal Alisher Usmanov Rusya 75 14,6 2007

Leicester City Milan mandaric Sırbistan 25 100 2007

Queens Park Rangers Laksmi Mittal Hindistan 200 20 2007

Manchester City Suleyman El Fahim B.A.E 144 100 2008

3.Borç Batağındaki Premier Lig

Şüphesiz ki Avrupa Futbolunun patronu Micheal Platini'yi endişeye sevk eden ve bazı önlemler alma çabası içine iten en önemli faktör borç batağındaki Premier Lig…

Premier Lig PLC.'nin Genel Müdürü    William Scuddamore'un geçen yılın sonuna doğru yaptığı açıklama ilk kez Platini'yi bu kadar etkilemiş olmalı.  Scuddamore'a göre İngiliz futbol kulüplerinin toplam borçlanmaları 5,750 milyon dolara ulaşmış durumda. Yıllık 3,5 milyar dolar civarında bir gelir yaratan bir Lig'in ulaştığı borç miktarı sadece Platini'yi değil aynı zamanda Scuddamore'u da endişeye itmiş durumda. Bunun sürdürülebilir bir durum olamayacağını ifade eden Scuddamore, kulüpleri kendilerine çeki düzen vermeye davet etti. Ancak görülen o ki, bu iş sadece davetle çözümlenecekmiş gibi de görünmüyor. İşte bu açıklama ve Premier Lig'e oluk gibi akan para  UEFA'yı, diğer takım ve ligleri de alarma geçirdi. Özellikle Arsenal, Liverpool ve diğer bazı PL ekiplerinin yanı sıra Alman Bayern Münich'in teknik adam ve yöneticileri, PL'de bazı kulüplerin hızla haksız rekabete doğru gittiklerini ve kendilerine rekabet üstünlüğü sağladıklarından şikayet etmeye başladılar. Konuya ilişkin en çarpıcı açıklama ve eleştiri Arsenal'ın teknik patronu Arsen Wenger'den geldi. Arsen Wenger, futboldan kazanılmayan bir paranın futbola plase edilemeyeceğini gündeme getirerek, aslında bir yerde vatandaşı Michel Platini'ye de bir şekilde  asist yapmış oldu. Hemen arkasından da zaten bu konuya odaklanmış olan UEFA başkanı Michel Platini de, gündeme dahil olarak; "…bazı İngiliz kulüplerinin Şampiyonlar Ligi'ni sürekli domine ettiklerini; ancak bu başarının arka planında bu kulüplerin sürdürülemez bir borç yapısına sahip olduklarını ve bunun da yarışmacı futbolda dengeleri bozduğunu" ifade etti. Yine Plati'nin danışmanlarından Profesör Cannon da, bu kulüplerin gelirlerini iyi harcamadıklarını, ekonomik kriz ortamında kaynakların iyi kullanılmaması durumunda, bir süre sonra bu kulüplerin "sıfırı tüketeceklerini" ve bunun da futbolu olumsuz etkileyeceğini ifade etti.  Görünen o ki, Premier Lig'de mali disiplin kaybolmuş vaziyette…

4. Hesapsız Transfere Sıkı Denetim

Platini'nin tüm uyarı ve yönlendirmelerine karşın özellikle İngiliz futbol kulüplerine Körfez ülkeleri ve bazı zengin Rus iş adamları olmak üzere dünyanın hemen hemen her yerinden  para yağmaya devam ediyor. En son Abu Dabili Şeyh Mansur Bin Zayed El Nahyan'ın Premier Lig ekiplerinden 144 milyon Sterlin'e aldığı Manchster City'e  aktardığı paralar ve kulübe ayırdığı bir milyar dolara ulaşan transfer bütçesi bardağı taşıran son damla oldu.

Nitekim Manchester City'nin sahibi Şeyh Mansur El Nahyan'ın geçen ay Milan'ın Brezilyalı oyuncusu Kaka'ya önerdiği 110 milyon Euroluk transfer teklifi de bu iddiaları doğrular nitelikteydi. İş sadece Kaka'nın transferiyle bitmiyordu. Manchester City aynı zamanda Manchester United'ın 2008 yılında Avrupa'nın en iyi oyuncusu unvanını almış bulunan genç yıldızı Portekizli Ronaldo'yu da alabilmek için 170 milyon Euro transfer bütçesi ayırdığını deklare etmesi gerçekten Premier Lig'de finansal dengeleri sarsacak boyuttaydı. Premier Lig'de istenilenden çok uzakta bir performans sergileyen ve şu anki haliyle düşmemek için mücadele eden Man.City, Şeyh'in kulübe ayırdığı 1 milyar dolara yakın transfer bütçesiyle ilk bomba transferini yaparak, Real Madrid'te oynayan Brezilyalı Robinho'yu 42 milyon Euro'ya geçen yıl kendi renklerine bağlamıştı. Arkasına aldığı Körfez fonları ile soluksuz transferlerine devam eden Manchester City her ne kadar Milan'ın Kaka'sını ve ezeli rakibi Manchester United'ın Ronaldo'sunu  transfer edemediyse de, 2009 ara transfer döneminde harcadığı toplam  43 milyon Sterlin ile Alman Hamburg takımından  Nigel De Jong'u; West Ham'dan Craig Bellamy ve Chelsea'den de Wayne Bridge'i renklerine bağladı.

5. Transfere Su Gibi Akıtılan Paralar ve Bozulan Ücret Dengesi

Bütün bu olup bitenlere aldırış etmeyen Premier Lig adeta ekonomik krize ve bu açıklamalara nazire edercesine 2009 Ocak ara transfer döneminde,  Premier Lig ekipleri transfere tam 157 milyon Sterlin (yaklaşık 197 milyon euro) para harcadılar.

İngilizlerin transferdeki bu bonkörlüğü karşısında diğer rakipler ne mi yaptı? Premier Lig'in rakibi konumundaki diğer dört büyük ligin adeta elleri ceplerine gitmedi. Ara transfer döneminde Fransız Lig 1 transfere 18 milyon Euro; Alman Bundesliga 22 milyon Euro; İtalyan Serie-A 33 milyon euro ve İspanyol La Liga da 55 milyon Euro  para harcadı.

Şüphesiz ki, transfer harcamalarındaki artış, oyuncu bonservis bedelleri ve ücretlerinde de bir artışı beraberinde getirdi. Özellikle takım işletme giderleri bir çığ gibi artmaya başladı. Oyuncu ücret ve maaşlarındaki artış kulüp bütçelerini zorlar duruma geldi. Bugün genel olarak bakıldığında Premier Lig'de oyuncu ücret ve maaşları toplamlarının, toplam gelire oranı yüzde yüzün üzerine çıkmış durumda. Diğer dört büyük ligde ise bu oranın ortalaması %72 civarında.  Buradan da görülebileceği üzere, Premier Lig cost/income rasyosu ciddi şekilde bozulmuş durumda. Bu durum Premier Lig'i yabancı oyuncular açısından bir çekim merkezi haline getirmiştir. Platini bu olumsuzluğun ortadan kaldırılabilmesi için kulüplerin gelirlerinin sadece yüzde 50 veya 60'ını ücret ve oyuncu transferlerine ayırmasına yönelik bir sınırlama getirilmesini düşünüyor.

6. Şampiyonlar Ligi'nde Sportif Performans Üstünlüğü

Son on yılda İngilizler Şampiyonlar Ligi'ni 3 kez kendi müzelerine götürdüler. 1998-99 sezonunda Manchester United; 2004-05 Sezonunda Liverpool ve 2007-08 sezonunda da yeniden Manchester United bu kupayı havaya kaldırdı. İşin çivisinin çıktığı nokta ise son iki sezondur Şampiyonlar Ligi yarı finalindeki 4 kulüpten üçünün İngiliz kulübü olması (Manchester United, Chelsea ve Liverpool) ve son Şampiyona finalin de 2 İngiliz kulübünün (Manchester United ile Chelsea) arasında oynamasıydı. Son on yılın Şampiyonlar Ligi bilançosuna bakıldığında ise her sezon en az bir İngiliz Kulübünün yarı final oynama performansı göstermesidir.

Bu sportif performans haklı olarak UEFA başkanı Michel Platini'yi de endişeye sevk etmiş durumda. Nitekim Platini, "…bazı İngiliz kulüplerinin Şampiyonlar Ligi'ni sürekli domine ettiklerini; ancak bu başarının arka planında bu kulüplerin sürdürülemez bir borç yapısına sahip olduklarını ve bunun da yarışmacı futbolda dengeleri bozduğunu" ifade ediyor.

Platini ne yapmak istiyor?

1. Platini ücretlere üst sınırdan yana

UEFA başkanı Michel Platini, futbol sektörünün mali açıdan çökmesini önlemek için oyunculara yapılan yıllık ödemelere ve transfer ücretlerine bir üst sınır getirilmesini istiyor ve Platini'nin yönlendirmesi doğrultusunda  UEFA bu konuyu öncelikle değerlendirilecekler listesinin başına almış durumda. Nitekim, Platini Brüksel'de Avrupa Parlamentosu'nda yaptığı konuşmada, küresel ekonomik krizin profesyonel spor dalları arasında yer alan futbolun geleceğini tehlikeye soktuğunu söyledi. Her ne kadar Avrupa'nın önde gelen kulüpleri, böyle bir üst sınır konması fikrine karşı çıkıyorlarsa da, Platini'nin önerisi, kulüplerin gelirlerinin sadece yüzde 50 veya 60'ını ücret ve oyuncu transferlerine ayırmasına yönelik bir sınır getirmek yönünde.  UEFA Başkanı, bir kulübün diğerine herhangi bir oyuncu için astronomik ücretler ödemesinin ne kadar ahlaki olduğu sorusunu da kulüplere ve futbol çevresine bu vesileyle yöneltti. 

2.  Kulüplerin Mali Yapılarının Ekonomik Krize Dayanıklı Hale Getirilmesi

Michel Platini kulüplerin ekonomik kriz karşısında yeni bir düzenlemeye yönelerek, kulüp mali yapılarının disiplin altın alınmalarını öngörüyor. "Mevcut yapının, orta vadede mali açıdan çökme tehlikesiyle karşı karşıya olduğunu" ifade eden Platini, yaşanan ekonomik kriz ortamından sporun da etkilenmeyeceğini düşünmenin safça olacağını belirterek, "Kendimizi kandırmayalım, Manchester United ya da Real Madrid gibi dev kulüpler bile mali açıdan Microsoft ya da Exxon'un yanında birer cüce" dedi.  Yine ilginç benzetmeler yapan Platini, "Avrupa birinci liglerindeki çoğu takımın cirosu, kentlerinin en büyük süpermarketinden daha azdır" diyerek, kulüplerin kendilerini dev aynasında görmemeleri gerektiğinin altını çiziyor.

3. Sıkı Rekabet Kurallarından Muafiyet Talebi

Platini, AB'nin spor hukukundaki sıkı rekabet kurallarına ilişkin düzenlemelerin futbolun yapısına pek uymadığını belirterek, bu konuda futbol kulüplerine muafiyet sağlamasını istiyor. Bu bağlamda sporu denetleyen kurumların kendi olanaklarıyla adil bir zeminde mücadele ortamını sağlamasına izin verilmesi gerektiğini belirtiyor.

4. Uluslararası Sermayenin Futbola Para Aktarmasını Denetlemek

Platini'nin orta ve uzun vadeli planlarından belki de en önemlisi;  uluslararası  sermayenin futbolun ruhuna aykırı olması felsefesinden hareketle, bu konuda uzun vadede futbola aktarılacak paraların yine, futboldan kazanılan paralar olması yönünde. FIFA başkanı Blatter ise  "Oyun da güzel, para da" diyerek, konuyu daha farklı bir boyuta taşıyor.  Uluslararası sermayenin kulüplere yaptığı kar amaçlı yatırımlar her ne kadar UEFA Başkanı Michel Platini'nin tepkisine neden olsa da, FIFA Başkanı Sepp Blatter ise bu tip satın almaların futbolu daha da geliştireceğini düşünüyor.

Platini kulüplerin oyunculara ödeyeceği paranın sınırlanmasından yana

Blatter'e göre," Yabancı işadamlarının futbol kulüplerini satın alması, yatırım yapmaları, futbolun gelişimi açısından çok önemli. Eğer bu para kirli yollardan kulüplere akmadığı sürece hiç bir sorun yok" .

Sepp Blatter, İş Adamlarının Futbola yatırım yapmalarından yana.

5. Daha Fazla Şeffaflık

Platini'nin üzerinde durduğu en önemli noktalardan birisi de futbolun yönetiminde şeffaflığın sağlanması. Tüm futbol kulüplerinde kurumsal yönetim ve mali hesaplar bakımından şeffaflığın, kulüp örgüt yapılarına egemen kılınması, futbolun geleceği açısından büyük önem taşıyor. Bu konuda en büyük eleştiriyi de yine İngiliz kulüplerine yapan Platini, finansal bakımdan İngiliz kulüplerinin daha fazla şeffaf olmaları gerektiğini dile getiriyor. Platini Kulüplerin fon akımlarında yer alan parasal tutarların nereden gelip, nereye gittiklerinin net olarak belirlenmesini rekabetin adil olması bakımından son derece önemli buluyor. UEFA bu konuda da bazı düzenlemeleri oluşturmanın arayışı içinde.

6. Futbol Parasallaşırken, Güzel Ruhunu Yitirmemeli

Platini futbolun ne kadar ticarileşse de, asla güzel ruhunu kaybetmemesi gerektiği görüşünü her platformda  dile getiriyor.  Buna ilişkin gereken önlemleri alacağını ve rekabeti daha adil kılmaya çalışacağını da ifade eden Platini ilk iş olarak, büyük takımlar lehine olan kartelleşmeyi kırabilmek amacıyla daha tabana yaygın bir turnuva formatı arayışı içine de girdi. Nitekim bu bağlamda ilk değişiklik  UEFA Kupası ve Şampiyonlar Ligi'nde oldu. Yeni düzenlemelerle büyük takımların lehine olan haksız rekabet bir şekilde minimize edilmiş olacak ve bu şekilde bu turnuvalara daha çok taraftar, daha çok oyuncu ve daha çok kulüp katılım sağlamış olacak.

UEFA'nın resmi internet sitesinde yapılan açıklamada 2009/10 sezonundan itibaren, Şampiyonlar Ligi'nin grup aşamasına katılacak ülkelerin belirlenmesinde yeni bir yol izlenecek. Buna göre, 32 takımlı grup aşamasına, UEFA sıralamasında ilk 12 sırayı alan ülkelerden 22 takım direkt olarak katılma hakkına sahip olacak.  Kalan 10 takım ise ikili eleme sistemi sonunda grup aşamasına yükselecek.

2009/10 sezonundan itibaren UEFA Avrupa Ligi adını alacak olan UEFA Kupası'nda kulüpler  deplasmanlı lig usulüne göre mücadele edecekler. Eski statüye göre grup maçlarında A takımının B takımıyla sadece 1 kez karşılaştığı kupada, bundan böyle her takım kendi sahasında ağırladığı takıma ayrıca konuk olacak.

Tüm yazılarını göster