Früktoz konusunda yeni bir düzeltme: ”20 Üniversiteden 55 Profesör”

Yavuz DİZDAR yavuz.dizdar@dunya.com

Nişasta ve Glikoz Üreticileri Derneği aşağıdaki düzeltme ve cevap metnini gönderdi: "20.07.2010 tarihinde Yavuz Dizdar imzası ile Dünya gazetesinde yayınlanmış olan "Früktoz konusunda yeni veriler (I): Beyin işlevinin baskılanması ve bağımlılık" başlıklı yazıda früktoz (mısır şurubu) hakkında bazı bilimsel makalelerin, bilimin tarafsızlığına yakışmayacak derecede seçilerek okuyucuda yanlış izlenim uyandıracak şekilde bazı yanlış / eksik bilgilere yer vermek suretiyle gerçeğe ve hukuka aykırı haksız ifadelere yer verilmiştir.

Atıfta bulunan ilk makale glukoz ve früktozun beyin fonksiyonları üzerindeki etkilerini ele almaktadır. Araştırmanın tümü ele alındığında, gerek glukozun gerekse de früktozun beynin farklı bölümlerinde farklı tepkilere yol açtığı belirlenmiştir. Fakat bu durum çarpıtılarak iki maddenin farklı tepkilere yol açtığı şeklinde yorumlanmış ve bu yorumdan yola çıkarak glukoz ve früktozun doğal şekerler olduğu gerçeğinin çürütüldüğü şeklinde bir sonuca varılmıştır. Halbuki atıfta bulunulan makalede dahi böyle bir sonuca varılmamış olmasının yanı sıra, Türkiye'deki 20 üniversiteden 55 profesörün bir araya gelmesiyle kurulan Ulusal Beslenme Platformu'nun yayınlamış olduğu kamuoyu açıklamasında da "Pancar şekeri ile NBŞ bileşimlerinin hemen hemen aynı olduğu, tüketim itibariyle bir fark olmadığı" belirtilmiş bulunmaktadır.

Alıntı yapılan bir diğer makale ilaçların yarattığı bağımlılığa benzer olarak, bazı lezzetli gıdaların da bağımlılığa neden olup olmadığına ilişkin bir araştırma niteliğindedir.

Araştırmaya esas deneyler fareler üzerinde yapılmış olup, farelerin anılan şekilde "bağımlı" hale gelmeleri için bir "prosedür" uygulanmıştır. Buna göre fareler uzun bir süre yemekten mahrum bırakılmış ve ardından uzun süre fazla miktarda yemeğe ulaşmaları sağlanmıştır. Bu yöntem neticesinde ulaşılan sonuç ise, herhangi bir gıdanın normal şartlarda kötü olarak değerlendirilemeyeceği fakat aralıklarla çok miktarda tüketilmesi ve sonrasında mahrum kalınmasının bu durumu değiştirebileceği şeklindedir. Ayrıca çalışmada, şekerli olmayan diğer lezzetli gıdaların da (örneğin yağ) bağımlılık yaratabileceğine işaret edilmektedir. Bu nedenle yayınlanan yazıda belirtilenin aksine, früktoz tek başına ve kendiliğinden bağımlılık yaratabilecek bir ürün olmayıp, durumun bir bağımlılık halini alması ancak belli şart ve koşulların birleşmesi halinde meydana gelebilmektedir.

Yazar tarafından incelenen diğer makale ise, früktoz, obezite ve metabolik sendrom arasındaki paralelliklere ilişkin bir araştırmadır. Makalede, bilinenin aksine şekerin boş kalori" olmadığı, biyokimyasal etkileri açısından bunun ötesinde bir öneme sahip olduğu vurgulanmaktadır. Früktozun hipokalorik (tokluk) seviyesinde tüketilmesi halinde, glikojen doygunluğu sağlama noktasında glukoz kadar faydalı olduğu da belirtilmektedir. Ancak hiperkalorik düzeyde kullanımın - her gıdada olduğu gibi - zararlı olduğu da makalede değinilen hususlardır.

Süreklilik arz eden bu yayınların tamamında olduğu gibi, bu haberin başlığında ve metnin tamamında da "früktoz" ifadesi, NBŞ'nin karşılığı olmamasına rağmen o şekilde kullanılarak, yazar tarafından bilinçli ya da bilinçsiz olarak bir kavram kargaşası yaratılmaktadır. Ülkemizde ticari olarak pazara sunulan ve tüketilen NBŞ, çay şekeri olarak bilinen ve pancardan üretilen sakaroz ile hemen hemen aynı oranlarda "glukoz" ve "früktoz" şekerlerinden oluşmaktadır. "Früktoz" olarak adlandırılan saf kristal früktozun ülkemizde üretimi ya da kullanımı söz konusu değildir.

Sonuç itibariyle yazarın atıfta bulunduğu makaleler bilimsel yayınlar olup, belli konuları birden çok açıdan ele almaktadır. Fakat yazar, araştırmaların bütününü ele almaktan öte kendi düşüncelerini destekler nitelikte bölümleri seçip, bütünlüğü yok etmek suretiyle tarafsızlıktan çok uzak bir metin yayınlamıştır. Kanımızca, bir gazetecinin görevi, bilgiye bu denli zor ulaşılan ve ihtiyaç duyulan bir hususta, toplumu aydınlatmak olmalıdır. Toplumu kendi fikirleri doğrultusunda yönlendirmek suretiyle yanlış ve eksik bilginin muhatabı haline getirmek, gazetecilik anlamında kabul edilir olmamalıdır. Kamuoyuna saygıyla duyurulur."

Varılan nokta o çok sevdiğim "Rindlerin Akşamı" durumudur

Doğrusunu isterseniz bu yanıt sürpriz oldu, çünkü bilgilendirmek ve uyarmak dışında bir gayem olmadığı gibi, yazı ılımlıydı. Ama değerlendirmeyi kim yaptıysa, bilimsel ve etik davranmış: (1) Glikoz ve früktoz (her ikisi de doğal şekerlerdir, (aksini ben de söylemedim) ama beyni farklı şekilde etkilemektedir. (2) Früktoz belli şart ve koşulların birleşmesi halinde bağımlılık yapmaktadır. (3) Früktoz hiperkalorik (ihtiyaçtan fazlası) tüketilirse her gıdada olduğu üzere zararlıdır. Ve früktoz elbette (düzeltmede mısır şurubu dense de) NBŞ'nin tam karşılığı değildir, ama raf ömrü uzun endüstriyel ürünlerde "alakasız" çok fazla bulunmaktadır. Oysa amacım "hukuka aykırı kavram karmaşası yaratmak" değil, yeni araştırmaların paylaşılmasıydı.

Öte yandan NBŞ endüstrisine müteşekkirim, "dengeli beslenme ve doğanın mantığı" kavramları konusunda früktoz sayesinde (NBŞ değil!) yeni ufuklar açtılar, olgunlaşınca "kasıtsız" paylaşacağım. Katılamadığım "yazar sorumluluğuna" gelince, o sorumluluk toplumu bilgilendirmektir, ama yorumsuz olmaz (kendi düşüncelerini desteklemek denmiş): Misal; "bir yumurtayı ve cevizi bir metre yüksekten bırakırsanız yumurta kırılır, ceviz kırılmaz. Bu olayı kabuk kalınlığı, kalsiyum içeriği, beyaz / kahverengi olması ya da oval / küresel şekline dayandırabilirsiniz. Ama "olay" (elma örneğindeki gibi) "yerçekimi varmış" diye de yorumlanabilir, kaynak belirtmem bu nedenledir (yani bilim yorumludur!). Düzeltme ve Cevap Metni'nin teknik dili, konunun gereksiz uzaması nedeniyle okurlarımızdan; rencide ettiysem de endüstriden özür dilerim. Çünkü NBŞ konusu zaten "kanun eşliğinde" geçildiğinden, varılan nokta o çok sevdiğim "Rindlerin Akşamı" durumudur: "Dönülmez akşamın ufkundayız, vakit çok geç; Bu son fasıldır ey ömrüm, nasıl geçersen geç! (Yahya Kemal Beyatlı)".

NBŞ hakkında düzeltme ve cevap metni

27.07.2011 tarihinde Yavuz Dizdar imzası ile Dünya Gazetesi'nde yayınlanmış olan "Früktoz konusunda yeni veriler (II): Algıda Zayıflama" başlıklı yazıda früktoz (mısır şurubu) hakkında bazı bilimsel makalelerin, bilimin tarafsızlığına yakışmayacak derecede seçilerek okuyucuda yanlış izlenim uyandıracak şekilde bazı yanlış / eksik ve manipülatif bilgilere yer vermek suretiyle "Nişasta Bazlı Şekerlerin metabolik sendroma ve demansa (bunamaya) yol açtığı" şeklinde gerçeğe ve hukuka aykırı, haksız ifadelere yer verilmiştir.

Öncelikle belirtmek gerekir ki, süreklilik arz eden bu yayınların tamamında olduğu gibi bu haberin başlığında ve metnin tamamında da "früktoz" ifadesi, NBŞ'nin karşılığı olmamasına rağmen o şekilde kullanılarak, yazar tarafından bilinçli ya da bilinçsiz olarak bir kavram kargaşası yaratılmıştır. Ülkemizde ticari olarak pazara sunulan ve tüketilen NBŞ, çay şekeri olarak bilinen ve pancardan üretilen sakaroz ile hemen hemen aynı oranlarda "glukoz" ve "früktoz" şekerlerinden oluşmaktadır. Zira, "Früktoz" olarak adlandırılan saf kristal früktozun ülkemizde üretimi ya da kullanımı söz konusu değildir.

Diğer yandan atıfta bulunulan makalede, früktoz kullanımı ve bilişsel fonksiyonlar ve bunama arasında kesin ve net bir bağ kurulmasının mümkün kılacak hiçbir veriye ulaşılmadığı sık sık belirtilmektedir. Makalede, mevcut hayvan deneylerinin rafine şeker alımının olumsuz etkileri ile ilişkilendirilebileceği fakat früktoz-bunama hipotezinin hayvan modellerin kullanıldığı çalışmalar dışındaki çalışmalarla belirlenmesi gerektiği belirtilmektedir.

Buna göre atıf yapılan makalede de açıkça belirtildiği üzere, mısır şurubu ve bunama veya metabolik sendrom arasında net bir bağ kurulması, halihazırda yapılmış bulunan deney ve araştırmalar sonucunda mümkün görünmemektedir.

Sonuç itibariyle yazarın atıfta bulunduğu makaleler bilimsel yayınlar olup, belli konuları birden çok açıdan ele almaktadırlar. Fakat yazar, araştırmaların bütününü ele almaktan öte kendi düşüncelerini destekler nitelikte bölümleri seçip, bütünlüğü yok etmek suretiyle tarafsızlıktan çok uzak bir metin yayınlamıştır. Kanımızca, bir gazetecinin görevi, bilgiye bu denli zor ulaşılan ve ihtiyaç duyulan bir hususta, toplumu aydınlatmak olmalıdır. Toplumu, kendi fikirleri doğrultusunda yönlendirmek suretiyle yanlış ve eksik bilginin muhatabı haline getirmek, gazetecilik anlamında kabul edilebilir olmamalıdır.

Kamuoyuna saygı ile duyurulur.

Nişasta ve Glikoz Üreticileri Derneği

Vekili Av. Mustafa KARAMAN

Tüm yazılarını göster