Eylül ayı itibari ile tüketici enflasyonu-TÜFE yıllık %49,38’e geldi. 12 aylık ortalama artış ise %63,67… Gelelim fiyat artışlarının temel belirleyici gelişmelerine: Mesela yurtiçi üretici fiyatları -YÜFE yıllık %33,09 artarken 12 aylık ortalamada da %44,81 artışta kaldı. Yurtdışı üretici fiyatları ise yıllıkta %32,35 artarken son 12 aylık ortalamada %50,09 artışta kalmıştır. Dolar/TL kuruna baktığımızda da ciddi bir artış görülmüyor.
Geçen yıl eylül ayında 26,94 lira olan kur bu yıl aynı ayda 33,96 liraya yükseldi. Kurdaki artış oranı ise sadece %26,1. Ya ücretler? Geçen yıl eylül ayında 11.402 lira olan asgari ücret bu yıl eylül ayında 17.002 lira. Yani ücretlerdeki artış yıllık olarak %49,11. Özellikle gıda fiyatlarını belirleyen tarlaya bakalım. Orada da yıllık fiyat artışı %31,09 iken 12 aylık ortalama artış %52,28. Özet verelim: Fiyatlar yurtiçi üreticide artmıyor Fiyatlar ithal girdi ürünlerde de artmıyor Fiyatlar tarlada da artmıyor Ama Fiyatlar rafta artıyor.
Çiftçi kazanmıyor
Geçen yıl eylül ayında tarlada 100 liraya satılan ürün bu yıl 131,09 liraya çıktı. Lakin aynı ürün rafta 100 liradan 143,50 liraya yükseldi. Veya ilk 9 aylık ortalama fiyat tarlada 100 liradan 152,28 liraya çıkarken rafta 100 liradan 161,59 liraya geldi.
İşin özeti aslında şu: Gıda fiyatlar tarlada çok daha sınırlı artarken raftaki fiyat artışı çok daha yüksek. Tarlada ucuza ürününü satan çiftçi raftaki yüksek fiyattan yararlanamıyor. O nedenledir ki, çiftçi tüketim yaparken gelirinden çok daha yüksek harcama yapmak zorunda kalıyor.
Aslında bu durum sadece gıda değil. Mesela yurtiçi üretici fiyatları da aynı şekilde.
Sanayici zorda
Aslında tarlada artmayan ürün fiyatlarının rafta artması sonucu çiftçi kaybettiği gibi sanayicide kaybediyor. Çünkü üreticide fiyat artışı genel enflasyonun oldukça gerisinde. Son 12 aylık ortalamaya göre üreticide fiyat artışı %44,81 iken rafta yaşanan ortalama fiyat artışı %63,67’ye ulaşıyor. Yüksek faiz politikası ile üretici olan çitçi ve sanayici büyük kayıp yaşıyorken, rafta fiyat artışı hızını kesmiyor. Hem yurtiçi üretici fiyatları hem de kura bağlı olarak yurtdışı üretici fiyatları çok sınırlı artış gösterirken rafta fiyatlar adeta sınır tanımıyor.
Talep nereden geliyor?
TÜİK ciro endekslerine baktığımızda toplam ciro artışı yüzde 41,8’de kalıyor. Ama burada daha önemli ayrıntı sanayi sektörü ciro artışının yüzde 26,7’de kalmasıdır. Perakende ve hizmet sektörlerinde ciro artışı yüzde 52,8 ve 55,5’e ulaşırken sanayi sektöründeki yüzde 26,7’lik artış sektörel ayrımın çok hızlı arttığını gösteriyor.
Yüksek faiz politikası perakende ve hizmet sektörüne fazla uğramazken sanayi sektöründe Mart ayından beri ciddi bir durgunluğa yol açmış durumda. Benzer gelişme ithal tüketiminde de görülmektedir. Yıllık ithal tüketim tutarı 52 milyar doların üzerine çıkarak rekor kırmış durumda.
Oysa Türkiye’de daha geçen yıl bile ithal tüketim 40 milyar doların altında seyrediyordu. İşin özeti şu: Ülkemizde enflasyonla mücadele için gereken alt unsurların nerede ise çoğu gerçekleşmiş durumda. Ama rafta durum maalesef istenen düzeye gelemedi. Kamuoyunda sıkça para politikası yanında maliye politikasına da dikkat çekiliyor. Oysa iş daha da ciddi. Özellikle gelir dağılımı bozukluğu dengesiz bir ekonomi ortamı oluşturdu. Yaşanan fiyat düzeyi ve ithal tüketim bu dengesizliğin en can alıcı göstergeleridir. Daha derin önlemler alınmadan istenen sonuca varılmak daha ağır sonuçlar oluşturabilir.