Fiyat etiketi gibi enflasyon tahminlerine bir örnek daha: Yüzde 7.9

Alaattin AKTAŞ EKO ANALİZ ala.aktas@gmail.com

Merkez Bankası bu yılın son enflasyon raporunu dün açıkladı ve enflasyonda yine fiyat etiketi gibi bir tahmin gördük. Üçüncü enflasyon raporunda yüzde 6.9 olarak dile getirilen tahmin, bu kez yine ondalık basamağı 9 ile biten bir küsurata bağlandı ve yüzde 7.9’a çıkarıldı. 

Merkez Bankası bu yıl için başlangıçta yüzde 6.1’lik enflasyon tahmin ediyordu. Bu oran, tam bir yıl önce 2014’ün son enflasyon tahmini açıklanırken dile getirilmişti. 

Bu yılın ocak ayına geldik, petrol fiyatlarında hiç hesapta olmayan bir gerileme yaşanmaktaydı. Öyle ki, geçen yılın aralık ayında petrol fiyatlarındaki gerileme sayesinde TÜFE’de yüzde 0.44’lük bir gerileme görülmüş ve 2014 yılı TÜFE gerçekleşmesi, hükümetin beklediğinin de, Merkez Bankası’nın tahmin ettiğinin de altında kalmıştı. Merkez Bankası 2014 enflasyonunu yüzde 8.9 beklerken, gerçekleşme yüzde 8.2 olmuştu. 

İşte bu gelişme, Merkez Bankası’nın 2015’e bir anda çok daha olumlu bakması sonucunu doğurdu. Geçen yılın ekim ayında yüzde 6.1 olarak tahmin edilen 2015’in enflasyonu, yüzde 5.5’e revize edildi. Tahmindeki 0.6 puanlık düşüşün tümüyle petrol fiyatlarındaki gerilemeden kaynaklanacağı dile getirildi. 

Petrol fiyatları geriliyordu gerilemesine ama, biz petrolü TL ile almıyorduk ki, dolarla alıyorduk ve dolar fiyatı artıyordu. Dolayısıyla petrolün maliyetinde kayda değer bir iyileşme sağlanamıyordu. 2014’ün ilk aylarında yüksek gerçekleşen fiyat artışına göre bu yılki artışların düşük kalacağı ve böylece yıllık oranın keskin bir şekilde aşağı gideceği umudu da, dolar fiyatının yükselmesinden ötürü bir türlü gerçekleşmiyor, hatta tam tersi yaşanıyordu. Yıllık TÜFE, 2014’ün altında seyrediyor olmakla birlikte, aydan aya sürekli yükselme eğilimi gösteriyordu. 

Merkez Bankası bu gelişmeler karşısında nisan ayında enflasyon tahminini bu kez yükseltmek durumunda kalıyordu. Ocak ayında yüzde 5.5’e indirilen tahmin, nisanda yüzde 6.8 olarak revize edilmişti. Üstelik, ilk tahmin olan yüzde 6.1’in de üstüne çıkmak kaçınılmaz olmuştu. 

Temmuza geldik; üçüncü enflasyon tahmini çerçevesinde bir değişiklik yapılmayacağı kanısı daha güçlüydü. Aslında Merkez Bankası bu raporla tahminini pek de değiştirdi denilemez. Nisanda yüzde 6.8’e çıkarılan tahmin, bu kez çok küçük bir revizyonla yüzde 6.9’a yükseltildi. Ancak, Merkez Bankası Başkanı Erdem Başçı’nın temmuz toplantısında söylediği “Türkiye’de enflasyonun artık yüzde 7’nin üstünde olmaması gerektiği” yolundaki sözleri yüzde 6.9’un sanki biraz zoraki hedef gibi durduğu yorumlarına yol açmıştı. 

Ve geldik düne, yılın son toplantısına ve son tahminin açıklanmasına. Başkan Erdem Başçı, enflasyon tahminini 1 puan yukarı çektiklerini ve 2015 sonundaki TÜFE’yi orta noktası yüzde 7.9 olmak üzere yüzde 7.4 ile yüzde 8.4 arasında tahmin ettiklerini açıkladı. 

Temmuzdan ekime olan tahmin değişiminde en büyük etki döviz kurlarının yapacağı baskıdan kaynaklanacak. Kurlardaki artış, fiyat tahminine 1.2 puanlık bir etkide bulunacak. Buna karşılık ithalat fiyatlarındaki düşüş, 0.2 puanlık bir katkı yapacak ve böylece enflasyona etki 1 puanla sınırlı kalacak. 

Yani tahmin edilen, umulan bu. Yılsonuna geldiğimizde etki gerçekten 1 puanla mı sınırlı kalacak, yoksa daha yüksek oranlar görme olasılığımız daha mı ağır basıyor, tartışmaya çok açık tabii ki. 

Merkez Bankası Başkanı Erdem Başçı, 2016 yılındaki enflasyon tahminini ise yüzde 6.5 olarak açıkladı. 2016 enflasyonu yüzde 5 ile yüzde 8 arasında bekleniyor ve orta nokta yüzde 6.5. Zaten hükümetin 2016- 2018 dönemini kapsayan orta vadeli programında da 2016 enflasyon tahmini yüzde 6.5 olarak yer alıyordu. 

Yüzde 7.9 gerçekçi değil
Tüketici fiyatları yılın ilk üç çeyreği toplamında yüzde 6.21 arttı. Şimdi Merkez Bankası bu artışa son çeyrekte yüzde 1.6 ek geleceğini ve yıllık oranın yüzde 7.9 olacağını umuyor, tahminini böyle yapıyor. 

İyi de bu tahminin gerçekleşme şansı var mı? Bunu görmek için geçmişe uzanmak yeter. 

2003-2013 yıllarını kapsayan son 11 yılın son çeyreğinde ortaya çıkan fiyat artışı yüzde 3.3 düzeyinde. Yani 11 yılın ortalaması böyle. 2014 yılının son üç ayındaki oran, bu ortalamanın çok dışında kalmış ve fiyatlar yüzde 1.63 artmış. Bir başka ifadeyle geçen yılın son çeyreğindeki artış, önceki 11 yılın aynı dönemindeki artışın yarısı kadar. Bu nasıl gerçekleşmiş, belli. Birincisi, geçen yıl kasımda fiyat artışı genel ortalamanın çok altında kalmıştı, daha da önemlisi aralıkta pek rastlanmayan biçimde petrol fiyatları kaynaklı olmak üzere yüzde 0.44’lük bir fiyat gerilemesi söz konusu olmuştu. 

Bu yıl belki kasım ayını geçen yılın çok üstüne çıkmayan bir şekilde atlatabiliriz. Ama aralık ayına geldiğimizde ne olacak, yine geçen yılki gibi olağandışı bir gelişmeyle fiyatların gerilemesini sağlayabilecek miyiz, çok zor. Dolayısıyla bu yılın son çeyreğini yüzde 1.6 ile geçmek pek mümkün görünmüyor. 

Ama, aralık ayında fiyatların gerileme olasılığı hiç yok da değil. Biz seçim sonrası süreci iyi yönetir, Meclis’ten ılımlı ve herkesi kucaklayacak bir görüntü veren hükümet çıkarabilirsek, bu durum yabancı bakışını da değiştirir, döviz girişi hızlanabilir, böylece kurlar hızla gerileyebilir ve sonuçta aralık ayında fiyatların geçen yılki kadar olmasa da gerilediğine ya da çok az arttığına tanıklık edebiliriz. 

Bu arada Merkez Bankası Başkanı Erdem Başçı’nın ekim ayına ilişkin sözlerini de dikkate almakta yarar var. Başçı, geçen yıl doğalgaz fiyatlarına gelen yüksek oranlı zamdan dolayı TÜFE’nin yüksek gerçekleştiğini, bu yüzden bu yıl ekimde yıllık oranın bir miktar gerileyebileceğini, sonraki aylarda ise yılsonuyla uyumlu bir gidişat olacağını dile getirdi. Geçen yıl ekimde doğalgaz fiyatlarında yüzde 7 dolayında bir artış olduğunu belirtelim. 

Belli ki Merkez Bankası ekimde görece düşük bir fiyat artışı bekliyor, en azından geçen yılın ekiminden düşük bir oran beklentisi var. Tüketici fiyatları geçen yıl ekimde yüzde 1.9 artmıştı ve bu oran zaten geçmiş yıllar ortalamasıyla neredeyse aynıydı. Bu yılki artış yüzde 1.8’de kalsa bile yıllık oran biraz olsun aşağı dönecek. Ancak kasım ve aralık aylarında geçen yılki oranların çok üstüne çıkılması beklenmeli. Yılı öyle yüzde 8’in altında kapatmak bir yana, yüzde 9’un altında kalmayı da başarı saymak gerekecek. Bu olumsuz gidişi tersine çevirebilecek tek gelişme, 1 Kasım sonuçlarının “yeni bir seçim gerekiyor” diye okunmaması olacak.

Tüm yazılarını göster