Firmayı kur, büyüt, dünya pazarına çıkar, sonra yabancı gelsin alsın

Tevfik GÜNGÖR OLAYLARIN İÇİNDEN gungoruras@superonline.com

Davut Yurttaş'tan (Özdisan Elektronik AŞ - Savior Otomasyon AŞ - DMY Elektronik İnşaat AŞ - DMY Denizcilik AŞ Yönetim Kurulları Başkanı/Elektronik ve Haberleşme Mühendisi, KTÜ-1975) bir mesaj aldım. Anladığım kadarı ile Davut Yurttaş bu mesajı başkalarına da göndermiş.
Davut Yurttaş, Türkler tarafından kurulan, büyüyen, dünya pazarına çıkabilen üretim tesislerinin yabancılara neden ve nasıl satıldığını anlatıyor.
Aslında Davut Yurttaş'ın anlatımı okullarda "Case Study" olarak okutulması gereken bir hikaye. Türkiye'de sanayi politikalarını oluşturan ve uygulayanların okuması gereken bir hikaye.
Davut Yurttaş'ın 11 Haziran 2012 tarihinde DÜNYA'daki köşemde çıkan ve yabancıların Türk firmalarını satın almalarını eleştiren yazım üzerine hazırladığı mesajı sayın okuyucularıma aktaracağım.
Davut Yurttaş diyor ki, "Sayın Baylar; Tevfik Güngör Uras'ın DÜNYA'da 11.06.2012 tarihinde yayımlanan makalesi üzerine, yabancılara başarılı bir şirket satışı yapmış bir sanayici olarak düşüncelerimi aktarmak istiyorum.
Önce İnform hakkında kısa bir bilgilendirme yapmak istiyorum.
İnform; 1980 yılında üç kişinin kurduğu ''elektronik'' temelli bir üretim firması. Sermaye sıfır, Yer Kuledibi'nde 130 m2'lik arada bir lağım basan bir bodrum katı, üretim konusu ''sanayi elektroniği'' temelli özel siparişe bağlı üretim.
İlk ürünler kaynak makinesi, kaplama redresörü, punta kaynak, regülatör benzeri ürünler idi. Özellik; rakiplerden farklı olarak elektroniği daha yoğun olarak cihazlarda kullanmak, teknolojiyi son şekli ile üretime aktarmaktı.
Kuruculardan birisi KTÜ mezunu idealist bir elektronik ve haberleşme mühendisi, diğeri futbol aşkına tahsili üniversiteye taşımamış ama arzulu ve ileriyi gören kardeş, üçüncüsü Almanya'da tutunamamış genç bir Alman mühendisti.
Çalışmalar ve gelişmeler bu küçücük kuruluşu giderek uzmanlaştıkları sanayi elektroniği konusunda teknolojinin en karmaşık ve popüler ürünlerinden önce indüksiyon ocaklarına oradan da kesintisiz güç kaynaklarına taşıdı.1986'da şirketleşmeye gidildi. İnform AŞ, Özdisan AŞ olarak ihtisaslaşmaya bağlı temeller atıldı. Bodrum kattan üst katlara taşmalarla faaliyetler Kuledibi'nde sürdürülüyordu
Çalışmalar İnform AŞ'yi kesintisiz güç kaynakları konusunda Türkiye'nin Pazar lideri konumuna getirdi. (Konumuz İnform olduğu için diğer ihtisas şirketimiz olan Özdisan AŞ'yi ki, bu şirket şu anda Türkiye'nin elektronik komponent ithalat ve pazarlamasında (global şirketlerin bıktırıcı rekabetine rağmen) lider durumundadır-bir kenara bırakıyoruz).
Bodrum katlara ve Kuledibi'ne sığmayan İnform, önce Dudullu'da açtığı 4 bin m2'lik tesisine, sonra Sarıgazi'de yaptığı 30 bin m2'lik tesisine taşındı.
TTGV, TESİD ve Sanayi Bakanlığı'ndan önce KOBİ kategorisinde, daha sonra "büyük şirket" kategorilerinde ''Teknoloji'' ödülleri aldığı ürünleri ile Türkiye'de %40'lara ulaştırdığı pazarını dünyanın 85 ülkesine taşıma başarısını gösterir oldu.
İnform bunları yaparken, kendi teknolojisi ile en gelişmiş ülkelerde yer almayı başarırken yanında ne hükümet ne de devlet vardı.
Fakat buna karşılık karşısına artık varlığından rahatsız olmaya başlayan global devler çıkmaya başladı. Bunlardan en önemlileri İnform'un rekabetinden kurtulmak için şirketi satın almaya yöneldiler. Çeşitli girişimlerde bulundular.
Fakat İnform bu teklifleri dikkate almadı. İki nedeni vardı. Birincisi İnform'un her şeye rağmen daha tek başına gidecek yolu vardı. İkincisi İnform sadece pazar iştahı ile gelecek olan markayı, üretimi ve istihdamı zamanla yok edecek olan tekliflere baştan ön yargılı ve kapalı idi.
Fakat dünyada sektörde ilginç gelişmeler olmakta idi. İlk üç firma büyük satın almalarla sürekli hem büyümekte hem de kendi aralarında yer değiştirmekte idi. Yoğun tekelleşme eğilimi küçük firmaların önünü pazarda tıkamakta, hareket alanını daraltmakta idi.
İnform'un önünde iki-üç seçenek vardı:
Birincisi, büyümeye kendi olanakları ile devam etmek. Burada sıkıntı yeterli büyüklüğe ulaşılmış iç pazar payı ve giderek dayanılmaz bir hal alan uluslararası rekabet ve Türkiye'nin bir ithalat cenneti oluşu idi..
İkinci yol, Türkiye'de uluslar arası rekabete uygun büyümeyi sağlayacak işbirliğine uygun firma olmaması nedeni ile teknolojik ve pazar anlamında rahatlama sağlayacak bir yabancı ortaklık ile devam etmekti. Bunun için yaptığımız girişimler karşı tarafların şımarıkça özgüvenleri yüzünden başarılı olamadı. Bunların bazıları rekabete dayanamayıp düşük bedelle satıldı. Bazıları halen daha fazla küçülmeme savaşı içinde çıkar yol arıyorlar.
Üçüncü yolda büyümeye imkan kalmadığı durumda uluslararası rekabete teslim olarak küçülmemek için en tepe noktada şirketi satmaktı.
Pek çok git-geller yaşadığımız ve uluslararası alıcıların sırada beklediği, risk sermayelerinin ağızlarının suyu aktığı bu dönemde ısrarla rakiplerimizin tekliflerini, nihai amaçları markayı ve şirketi yok etmek ve hazır pazara konmak olduğunu düşündüğümüz için görüşme bile yapmadan reddettik.
Bu aşamada ilginç bir gelişme oldu ve aslında tekelleşme yolundaki rakiplerimizin uluslararası arenada rakibi olan, fakat onlardan farklı olarak kesintisiz güç kaynağına teknoloji ve ürün olarak sahip olmayan Fransız Legrant firması kapımızı çaldı.
Ürün eksiklerini gidermek ve rakipleri ile bu konuda da rekabet edebilmek için çıktıkları firma arayışı onları İnform'un kapısına sürpriz alıcı olarak çıkarmıştı.
Amaçlarını kısaca kesintisiz güç kaynağı konusuna yatırım yapmak, İnform'u ve Türkiye'yi bu işin merkezi yapmak, büyümeyi Türkiye eksenli yapmak, firma yapısını ve istihdamı koruyup markayı geliştirmek olarak önümüze koyduklarında önyargılarımızın bu firma için geçerli olmadığını anlayarak görüşmelere yeşil ışık yaktık.
Bizim yarattığımız değerlerin yok olmayacağı, aksine yeni yatırımlarla uluslararası arenada ciddi bir rekabet yaratılacağı, istihdamın korunup artırılacağı, İnform'un bir üretim ve teknoloji merkezi olarak istediğimiz duruma çok kısa sürede gelebileceğini gördük.
Daha önceki satın almalarında gruba geçen şirketlerdeki durumu inceleyince söylenenlerin aldatmaca değil, başarıya bağlı kalıcı uygulamalar olduğunu görmek bizleri rahatlattı.
Sonuçta, firmanın patronunun Yurttaş ailesi yerine Legrand grup olmasının ülke ve çalışanlar için bir kazanç, bizler içinse üzüntü kaynağı olacağını görerek ve bu üzüntüyü elde edeceğimiz gelirle, önümüzün kapalı olduğu bir sektörde ısrar etmek yerine, yeni yatırımlar, yeni istihdamlar, yeni başarı öyküleri yaratmak üzere tekrardan yola koyulduk.
Bizleri bu sonuca götüren başlıca neden her durumda arkamızda kimsenin olmaması, daha da kötüsü devletin bir sanayileşme politika ve endişesi olmaması sonucu sanayiciye üvey evlat, hadi lafımızı sakınmayalım ''hırsız'' gözüyle bakması, sürekli karşısında elpençe-divan durmaya zorlaması, yapılanın takdir edilmeyip küçümsenmesi, yasaların memurların yorumlarına çok açık ve sanayi ve üreticiden çok devletten yana olması, teşviklerin çok yetersiz ve sonuca götürücü olmaması, olanların kullanımındaki bürokrasi yoğunluğu ve aşırı güvensizlik, yoğun yabancı hayranlığının yarattığı marka yaratma ve markayı ayakta tutma zorluğu, istihdamın teşvik edileceği yerde adeta cezalandırılması, vergi adaletsizliği ve kayıtdışılığa karşı devletin duyarsızlığı, kümesteki tavuk muamelesi ile sürekli hırpalanmak gibi ortak ve daha çok uzatılabilecek sorunlardır.
Yabancıların Türkiye'ye ve Türk firmalarına ilgisinin yoğunluğunun artarak devam ettiği bu günlerde en az yanlışla yol alabilmek adına örnek teşkil edebileceğini düşündüğüm hikayemizi özetledim.
Merak edenler için bu satışın dünya çapındaki el değiştirmelerin sektör bazında en iyi çarpanlılarından olduğunu ve bu anlamda iyi bir ticaret yaptığımızı söyleyebilirim.
Elde ettiğimiz gelirin tamamını yeni yatırımlarda veya yatırım hazırlıklarında kullanarak satış üzüntüsünü hafifletmeye çalıştığımızı ekleyerek yazıma son veriyorum.
Daha geniş detay ve irdelemeler için, eğer bundan sonra benzer yol izlemeyi düşünenlere yol gösterici olacak ise bilgi vermeye açık olduğumuzu söylemek isterim."
Mesajda Türkiye'de belli sektörlerde imalat yapanların dünya pazarına çıkmakta karşılaştıkları zorluklar ve dış pazarda dev kuruluşlarla rekabet güçlüğü konuları çok güzel anlatılmış.

Tüm yazılarını göster