Finansın Lordları

UZMAN GÖRÜŞÜ dunyaweb@dunya.com

UZMAN GÖRÜŞÜ / Murat Berk / Yapı Kredi Yatırım

Piyasalardaki algılama ve psikolojinin, ekonomilerin temel görünümlerinden ayrışabildiğinin ve uç noktalara gidebildiğinin ilginç örneklerinden biri geçen senenin ilk aylarında yaşanmıştı. Hatırlayacak olursak, olumsuz yorumların tepe yaptığı Şubat sonu-Mart başı döneminde ekonomilerin kötüleşme hızındaki yavaşlama sinyalleriyle birlikte küresel piyasalarda ciddi bir yükselişin başlayabileceğini öne sürmüştük.

Piyasalarda hangi küresel makro temaların kabul gördüğünü, daha önemlisi bir sonraki temanın ne olabileceğini kestirmek oldukça önemli. 2009 için ana teman reflasyon iken, ne yazık ki 2010 ve sonrası için bu temanın borç deflasyon olma riski yüksek. Yaygın ve genel kabul gören enflasyon riski yerine biz deflasyon riskini oldukça ciddiye alıyoruz.

Bu bağlamda 2009 sonlarındaki ülke borç dinamikleri konusu hem 2010 hem de önümüzdeki senelerin önemli bir teması olacak diye tahmin ediyoruz. Piyasaların, zaman zaman bazı ülkelerin mali sıkılaşmanın ekonomik ve sosyal maliyetine katlanıp katlanamayacaklarını test etmesi söz konusu olabilir diye düşünmüştük. Yunanistan ve en son da Macaristan'daki gelişmelere baktığımızda ne yazık ki haklı çıktığımızı görüyoruz.

Macaristan'daki gelişmelerin kısa vadeli etkilerinin ötesinde, oldukça önemli sonuçlara yol açabileceğini ve bunun yakından takip edilmesi gerektiğini düşünüyoruz.

Artan borç oranları ve bütçe açıkları piyasadaki risk primlerini arttırarak bu ülkeler için borçlanma maliyetlerini daha da yükseltiyor. Bu konunun dikkat edilmesi gereken asıl husus olduğunu düşünüyoruz. Bu durum fasit bir daire oluşturma potansiyeli gerçeğini doğuruyor. Bu fasit dairenin ve kendi kendini besleyen olumsuz süreçlerin, konumu daha sağlam olan ülkeleri etkileme riski olduğunu da atlamamak gerekiyor.

Neredeyse hiç tartışılmayan bir diğer önemli unsur ise borç sürdürülebilirliği endişelerini ortadan kaldırmak için alınan mali tedbirlerin  zaman zaman bütçe açığı şahinliğine kadar ulaşan talepler karşısında devam eden toparlanma eğilimini zayıflatıp zayıflatmayacağı konusu.  Şüphesiz burada alınan tedbirlerin niceliği kadar niteliği de önem taşıyor.

Daha önce de belirttiğimiz gibi, küresel büyüme,borsalar ve emtia gibi "riskli varlıklar" açısından tarihsel olarak daha iyi bir öncü gösterge niteliğine sahip bazı veriler (örneğin haftalık ECRI endeksindeki yıllık düşüş oranı geçen hafta -%9.8'e ulaştı) zirve yapıyormuş gibi bir görüntü oluşturuyor. Bu görüntü genelde aylar süren bir zaman içinde piyasalar açısından da bir zirve halini alabilir.. Varlıkların ve yatırımların bu bakış açısıyla yönetilmesi önümüzdeki dönem daha fazla önem kazanabilir diye düşünmeye devam ediyoruz.

Her dönemin kendine özgü koşulları olsa da tarihten dersler çıkarmanın oldukça önemli olduğunu düşünüyoruz. Şu anki ortamın bazı açılardan 2007 ilkbahar/yazına benzediğini düşündüğümüzü daha önce belirtmiştik. Hatırlanacağı gibi, bu dönemde subprime mortgage konusu ilk defa, biraz daha ciddiye alınmaya başlamıştı. Daha gerilere gidersek, içinde bulunduğumuz dönem bazı açılardan 1930'lu yılları da andırıyor. 1920'lerde ve sonrasında görev yapan politikacıların ve dört merkez bankası başkanlarının yaşadığı sorun ve ikilemlerin benzerlerinin tekrar yaşanabileceğini düşünüyoruz. Liaquat Ahamed'ın Lords of Finance isimli kitabının bu dönemi anlama açısından önemli bir başvuru kaynağı olduğunu belirtmek isteriz.

Önümüzdeki dönemde, ne yazık ki, bazı eski ekonomik ve yatırım tartışmalarının tekrar canlanacağını düşünüyoruz. , Genelde günlük bazda değerlendirme yapılan bu düşünce ortamında, yeterli hazırlık yapılmadan ve tedbir alma vakti azalmışken gündeme gelme olasılığı yüksek gözüküyor.

Tüm yazılarını göster