Merkez Bankamızın sitesinde, Türkiye ekonomisi hakkında fikir vermesi adına, çok kıymetli ve önemli pek bilinmeyen çok güzel bir veri seti var.
Reel sektör istatistikleri sayfasında, 2009- 2022 yılları arasında, bilanço esasına göre çalışan yaklaşık 1 milyon civarındaki şirketin konsolide mali tabloları yer alıyor. 2022 verisi yeni yayınlandı. Verilerde bilanço, gelir tablosu, mali analiz, sektör riski, yapısal analiz yer alıyor.
Buradan enflasyon, kur, faiz, büyüme gibi makroekonomik göstergeler için önemli fikirler elde etmek mümkün aslında. Analizin kısıtları ile konuya girelim. Öncelikle tümevarım yapıldığını unutmamak lazım. Ancak 983 bin şirketin geneli yansıtmak adına yeterli bir veri seti olduğunu da. Türkiye’de şirketlerin %99’una yakınının KOBİ olduğunu hatırlatalım.
Yerimiz kısıtlı olduğundan ve grafikleştirdiğimizde daha kolay görülebilen eğilimleri paylaşamadığımızdan, yüzde ve rakamlarla anlatmakta zorlanabiliriz. Ancak güzel haber son iki haftanın Şalom Gazetesi ekonomi sayfasında grafiklerle aynı konulardan bahsettim. %16’sı anonim, %82’si limited olan şirketlerin %73’ü mikro, %21’i küçük, %4’ü orta, %1’i büyük boy işletme.
%1’lik şirketlerin çalışan sayısı 509 bin ve net satışların %62,5’unu yaparken aktiflerin %59’unu oluşturuyor. Kar eden şirket sayısı 559 bin, zarar eden 394 bin. En sonda söyleyeceğimizi en başta söyleyelim. Türkiye’deki şirketlerin özellikle Fed’in 2016 yılındaki politika değişikliği sonrasında ciddi bir sermaye açığı oluşmaya başlıyor. 2020 pandemisi ile birlikte kısa ve uzun vadeli borçlanma eksponansiyel büyüyor.
Uzun vadeli ödenmiş sermayenin üzerinde artık. Sermaye açığını sermaye piyasası yerine banka kredileri ile kapatırken, kısa vadeli mali borçlar uzun vadelilerden daha fazla ve finansman giderleri hızla artıyor. Faiz artışlarının şirket bilançolarında 2023 yılı itibarı ile ne yaratacağını kestirmek için kehanete gerek yok, ekonomist veya finans uzmanı da olmaya. Nitekim yapısal analiz dosyası bu dramatik durumu net bir şekilde görmek isteyenler için özetliyor.
İlk 2022’nin başında, ilk TRT Haber’de aynı veri seti ile 2021 verileri üzerinden benzer konulara işaret etmiştim, Beykent Üniversitesi Ekonomi ve Finans Kongresinde bildirimde sundum. Veriler hala aynı şeylere işaret ediyor. Bilanço kompozisyonunda yüzdesel paylarla özkaynaklar ve sermayeler hızla erirken, şirketlerimizin duran varlıklarının payı da düşüyor.
Şirketlerimiz likit olmaya yönelirken, yatırım ve tevzi azalırken, çünkü duran varlık yüzdesi onu diyor, uzun vade yerine kısa vadeli yabancı kaynaklar artarken kapasiteler nasıl artacak, nasıl üretim ekonomisi olacağız? Daha kötüsü artan faiz oranları ile arz artmaz ise enflasyonu nasıl düşüreceksiniz?
Kanallarda hep dediğim gibi TÜİK simülasyonuna göre 2040’larda 110 milyon üstü nüfusumuz olacak. Arz yeterli gelmeyince doğal olarak talep enflasyonu olur. TÜİK verisine göre toplumun %50’ye yakını son %20’lik gelir seviyesinde iken kolay kolay talep yaratmaz. Ezberleri bozacak birkaç başlığı özetleyeyim.
Öncelikle şirketlerimizin kambiyo kar ve zarar kalemi aynen kısa vadeli ticari borçlar ve ticari alacaklar kalemleri gibi yapışık ikizler gibi hareket ediyor. Yani şirketlerimiz kur ve alacak riskini yönetebiliyorlar. Aldığımız malı aynı fiyattan yerine koyamıyoruz söylemi ne o zaman? Stok kalemlerine bakmak lazım.
Satışların maliyeti ve alt kırılımlarını TÜFE ve ÜFE ile kıyasladığımızda 2020 sonrası 2018’e benzer bir trende girdiğimiz görülüyor. Fakat bu sefer biraz uzun sürecek gibi görünüyor. Baz etkisi ile düşüşü kenara koyarsak ARZ ÇÖZÜLMEZSE enflasyon inatçı olabilir. Arz, enerji ve emtia fiyatlarından kaynaklı maliyet artışları var ancak satışların maliyetini net satışlara oranlayınca yıllar itibarı ile aynı trend var. Ancak net ve vergi öncesi kar son sene hızla yükselmiş.
Yani şirket kar güdümlü enflasyon. Satılan hizmet maliyeti diğer satışların maliyeti kalemlerinin çok altında kaldığı için bir talep (ücret) ve hizmet enflasyonumuz var iddialı kalıyor. Satışların maliyeti kalemini kambiyo zararları ve finansman giderleri ile aynı grafiğe koyduğunuzda, eksponansiyel artan makas açıklığı dünyadaki gibi şirket enflasyonunu teyit ediyor.