Filler tepiniyor, çimenler (henüz) şikayetçi değil

Serhat GÜRLEYEN GENİŞ AÇI sgurleyen@isyatirim.com.tr

Geçen haftaki yazımızda FED'in uyguladığı aşırı genişleyici para politikasının altında örtülü kur savaşları yattığını savunduk. ABD yönetiminin para arzını artırarak dolara değer kaybettirmek ve ekonomisinin uluslar arası rekabet gücünü artırmak istediğini anlattık.

Paralarının dolara karşı değer kazanmasını engellemek isteyen gelişmekte olan ülkelerin sermaye hareketlerini sınırlamak ile yüksek enflasyon arasında bir seçim yapmak zorunda kalacakları tespitinde bulunduk.

Kur savaşları hafta sonu Güney Kore'de yapılan G20 toplantısının ana gündem konularından birisiydi. ABD yönetimi G20 ekonomi yönetimlerini küresel sistemdeki dış ticaret dengesizliklerinin azaltılması ve gelişen piyasaların para birimlerinin değer kazanması konusunda ikna etmeye çalıştı.

ABD yönetiminin önerisi G20 ülkeleri tarafından kabul görmedi. Çin, Rusya, Hindistan ve Çin (BRIC ülkeleri) G20 toplantısı öncesinde gerek gördüklerinde döviz kurlarına müdahale etmeye devam edeceklerini zaten açıklamışlardı. Almanya, Japonya gibi dış ticaret fazlası sahibi G7 ülkeleri ABD Hazine Bakanı Geithner'in önerisini uygulanabilir bulmadıkları için reddettiler.

Kur savaşlarının birinci raundunda taraflar birbirlerinin bileklerini bükemediler.G20 ülkeleri IMF'nin konu üzerinde bağımsız bir değerleme yapması türünden maslahatgüzar bir karar vererek topu taca attı.

Kısa vadede radikal bir değişiklik beklenmiyor. FED Kasım başında yapacağı toplantıyla parasal genişlemeyi kademeli olarak artırma kararı alacak. Japonya yenin aşırı değer kazanmasına engel olmak için FED'in politikalarına benzeyen niceliksel gevşemeye gidecek. Dolayısıyla küresel likidite bolluğu devam edecek.

Gelişmekte olan ülkeler doğrudan müdahaleler, sermaye girişi üzerinde sınırlamalar ve ek vergiler yoluyla paralarının değer kazanmalarına engel olmaya çalışacaklar.  Brezilya'nın geçen ay yürürlüğe soktuğu ilave 4 puanlık vergi benzeri uygulamaların gelişmekte olan ülkeler arasında yayıldığını görebiliriz. 

Küresel likidite bolluğu kısa vadede Türkiye'yi olumlu etkilemeye devam edecek. İç talebe ve yabancı kaynağa dayalı büyüme modeli ile Türkiye küresel likiditedeki artıştan en çok faydalanan ülkelerden birisi olacak. Kamunun finansman ihtiyacının azalması, bankaların bilançolarının güçlü olması, hane halkının borcunun düşüklüğü iç talebe dayalı büyümeyi kolaylaştıracak. Finans piyasalarında oluşan balon bir süre daha büyüyecek.

Küresel likidite bolluğunun zararlarını orta vadede değerli bir Türk lirası, bozuk bir dış denge, aşırı ısınmış bir ekonomi ve yüksek enflasyon ile ödeyeceğiz. Ekonomi yönetimi mevcut durumun orta vadede yaratacağı tehlikenin büyüklüğünü iyi biliyor.

Orta vadede, kamu kesimini küçültmek, emek piyasasını daha esnek hale getirmek, özel sektörün üzerindeki ek maliyetleri azaltmak gibi yapısal reformlar ile rekabet gücümüzün artırılması hedefleniyor. Ancak kısa vadede alınabilecek önlemler sınırlı. Büyüme için dış kaynağa ihtiyaç duyulması ve cari açığın yüksekliği Türkiye'nin sıcak para karşısında Brezilya ve Çin gibi radikal önlemler almasını engelliyor.

Bize ayrılan yerin sonuna geldiğimiz için kur savaşlarının piyasalar üzerindeki etkileri haftaya kaldı. Bizi izlemeye devam edin.

Tüm yazılarını göster