Filistin dramına seyirci kalmayalım

Murat YÜLEK KÜRESEL BAKIŞ myulek@aya.yale.edu

Türkiye'deki tüm köşe yazarlarını bu hafta bir yazılarını Filistin'de süregelen katliama ayırmaya davet ediyorum. Geçen hafta Hürriyet Başyazarı Oktay Ekşi'den, Sabah yazarı Umur Talu'ya birçok yazarın yaptığı şeyi bu hafta, magazin yazarı Kenan Erçetingöz'den iktisat yazarı Deniz Gökçe'ye, Hasan Cemal'den Can Dündar'a, Abdurrahman Dilipak'tan Mustafa Balbay'a, mahalli gazete yazarlarından internet haber sitelerine herkesi bu "eyleme" davet ediyorum.

İsrail'in, çocuğuyla, yaşlısıyla doğrudan insanları hedef alan insanlık dışı operasyonu "diplomasi dışı" olduğu için bu yazı da "diplomasi dışı" üslupla yazılmak zorunda.  Filistin asıllı İngiliz doktor Ghada Kharmi'nin üzücü romanında (Fatma'yı Ararken; Everest Yayınları, 2003) anlatıldığı gibi İsrail, 1947'den önce Filistin'li yüzbinlerce ailenin Yahudi terör örgütleri tarafından evlerinden edilmesi sayesinde kurulabildi. Irgun gibi terör örgütlerinin liderleri sonradan İsrail'de başbakanlığa kadar yükseldi. Sabra-Şatilla katliamlarından sorumlu Şaron gibi liderler de İsrail'de başbakanlık yaptı.

Yahudi teröristler tarafından evlerinden edilen insanların kaçamayan ya da kaçmak istemeyenleri (şu an için bir buçuk milyon insan) bugün konsantrasyon kampı görünümünde olan Gazze'de, son kırk senedir insanlık dışı şartlarda yaşıyor. Gazze bugün dünyanın nüfus yoğunluğu en yüksek bölgelerinden birisi. Açık bir hapishane görünümündeki Gazze'de insanların iş ve yaşama imkanları son derece kısıtlı.

Oslo sürecinden sonra, Gazze'de ilk demokratik seçimler yapıldı ve seçimleri Hamas kazandı. Seçimlerin sonucunu "beğenmeyen" İsrail (ve ABD) Gazze'ye yaklaşık iki yıldır ambargo uyguluyor. Son altı ayda iyice şiddetlenen ambargo, gıda maddesi sıkıntısı ve hastanelerde tıbbi malzeme eksikliğine sebep oldu; çok sayıda çocuk ve yetişkin ölümü yaşanan bölgede durum bir insanlık sorunu haline gelmeye başlamıştı. Ancak dış dünyada bu sorun nedense pek yankılanmadı. Son bombalamalarla birlikte Gazze halkının elektrik ve suyu da kesildi ve altyapısı da uzun süre hizmet veremeyecek hale getirildi. Bu arada, İsrail barış sürecine ve uluslararası tepkilere rağmen yerleşim merkezlerini artırmaya devam etti. Bununla birlikte, umutsuzluk içindeki Gazze'den İsrail'e atılan roketler de arttı.

9 Ocak'ta Mahmut Abbas'ın cumhurbaşkanlığı süresi sona eriyor. Seçim yenilenirse, Hamas'ın koyacağı adayın kazanması yüksek ihtimal ile mümkün. İsrail'in önlemeye çalıştığı şey bu. Amacı, Hamas'ın Gazze'den temizlenmesi ve bu sayede Batı Şeria ve Gazze'de yapılacak seçimleri El Fetih'in adayının kazanması ya da seçimlerin olmaması sağlanmaya çalışıyor.

İsrail'de de seçimlerin yaklaşıyor olması durumu daha da karmaşık hale getiriyor. Muhalefetteki Likud'un kazanma ihtimalinin artması sebebiyle iktidar, Gazze'den İsrail'e atılan füzeleri bahane ederek "terörist Filistinliler'e" karşı gövde gösterisi yaparak, son dönemdeki ortaya çıkan yolsuzlukları unutturmak, maçoluğunu  göstermek ve oy kazanmak istiyor. Bu arada İsrail, 2007 yılındaki Hizbullah yenilgisinin rövanşını da almak istiyor. Ancak tüm bu bahanelerle bombaladığı, öldürdüğü kitle büyük ölçüde sivil halk…

Şunu da not edelim. Gazze'den İsrail topraklarına atılan füzeler son altı ayda arttı. Bu primitif füzeler İsrail'e fiziksel olarak pek zarar vermiyor (şu ana kadar basına yansıyan iki ölü oldu), ancak anlaşıldığı kadarıyla büyük huzursuzluk yaratıyor. Bunun mazeret haline getirilmesiyle İsrail Gazze'yi bombalamak için istediği altın fırsatı bulmuş oluyor, ancak pek de inandırıcı olamıyor. Zira, yukarıda da söylendiği gibi, ayrım yapılmadan yapılan hava saldırılarında doğrudan sivil halk ölüyor. Sonuçta, Filistin'de dünyanın gözü önünde hedefinin sivil halk olduğu iğrenç bir katliam yaşanıyor ve buna dur denmesi gerekiyor. Dahası, bundan sonrası içinde, İsrail'de iç politika gerektirdikçe maço görünmek isteyen hükümetlerin canları istedikçe sivil halkı hedef alması engellenmeli. Ülkemizde yazarların bu süreçte vereceği en etkili tepki köşelerinden olacak.

Not: Bu köşede yılın son yazısını geçen senenin değerlendirmesine, yeni yılın ilk yazısını da gelecek yıl beklentilerine ayırmayı adet edinmiştim. Geçen haftaki yazımı faiz indirimine bu haftakini de Filistin'deki drama ayırınca bu değerlendirmeler gelecek haftaya kalmış oldu bu süreçte.

Tüm yazılarını göster