Bir banka şubesine girdiğinizi hayal edin. Duvarlarda tanıdık logolar var. Tek bir şube, üç farklı bankanın hizmetlerini sunuyor. Bu, bankacılık dünyasında pek de alışık olmadığımız bir tablo. Ancak İngiltere’de yakın zamanda duyurulan bu gelişme, sektörde farklı bir ivme yaratacak gibi görünüyor. Elbette bu gelişmelerin hem müşteriler hem de çalışanlar açısından değerlendirilmesi gerekiyor.
Lloyds Bank, 1765 yılında Birmingham'da kurulmuş ve İngiltere'nin en köklü finans kurumlarından biri. 1853 yılında West Yorkshire'da kurulmuş olan Halifax ise bugün İngiltere'nin en büyük mortgage ve tasarruf sağlayıcılarından biri oldu. 1695 yılında kurulan Bank of Scotland ise İskoçya’nın en eski bankası olma özelliğini taşıyor ve bugün bireysel bankacılık hizmetlerinden kurumsal çözümlere kadar geniş bir hizmet yelpazesi sunuyor.
Yakın zamanda Lloyds Banking Group’a ait bu üç finans kurumunun bundan böyle ortak şubelerle hizmet vermeye başlayacakları duyuruldu. Bu yenilik, İngiltere genelinde yaklaşık 1.000 şubeyi kapsıyor. Şube paylaşımı modeli hem operasyonel maliyetleri düşürmeyi hem de müşterilere daha erişilebilir bir deneyim sunmayı hedefliyor. Ancak bu durum, şube kapanışları ve işten çıkarmalar gibi kaygıları da beraberinde getiriyor.
Lloyds Banking Group’un İngiltere’de yaklaşık 30 milyon bireysel ve kurumsal müşterisi bulunuyor. Verilere baktığımızda, İngiltere genelinde şube sayısının son 10 yılda yüzde 40 azaldığını görüyoruz. 2025 yılına kadar bu ortak şubelerin, yılda yaklaşık 1 milyar sterlin tasarruf sağlaması bekleniyor.
Müşteriler, artık herhangi bir Lloyds, Halifax veya Bank of Scotland şubesine giderek işlemlerini gerçekleştirebilecek. Bu değişiklik, özellikle kırsal bölgelerdeki müşterilere büyük kolaylık sağlayacak. Ancak çalışanlar açısından tablo biraz daha karmaşık. Ortak şube modeliyle birlikte iş gücünde azalmalar olabileceği konuşuluyor.
Teknolojinin hızla gelişmesiyle birlikte, finansal hizmetler de dijitalleşiyor. Online bankacılık, mobil uygulamalar ve yapay zekâ destekli müşteri hizmetleri, bankaların fiziksel şubelere olan ihtiyacını azaltıyor. Ancak insanlar, sadece dijital deneyimlerle yetinmek istemiyor. Özellikle büyük finansal kararlar alırken, yüz yüze iletişim ve fiziksel etkileşim hala önemli bir yer tutuyor.
Amerika’ya baktığımızda Capital One, “Capital One Café” adı altında şubelerinde kahve ve finansal danışmanlık hizmetini birleştirerek sosyal bir alan yarattı. Keza Asya’da da Singapur'daki DBS Bank, şubelerini yüksek teknolojili deneyim merkezlerine dönüştürdü. Bu merkezlerde sanal gerçeklik ve yapay zekâ kullanılarak müşterilere yenilikçi çözümler sunuluyor.
Fiziksel bankacılık deneyimlerinin geleceğine baktığımızda, dijital ve fiziksel dünyaların bir arada olduğu, “fijital” olarak da tanımlayabileceğimiz hibrit modellerin ön plana çıkacağını görüyoruz. İnsanlar, finansal kararlar alırken güven ve empatiye ihtiyaç duyuyor. Özellikle pandemi sonrası dönemde, sosyal etkileşimlerin ne kadar değerli olduğu bir kez daha ortaya çıktı. Bu nedenle fiziksel şubeler, sosyal bağ kurma ve topluluk oluşturma alanları olarak günümüzde yeniden tasarlanıyor.
Türkiye de dijital bankacılık konusunda hızlı bir gelişim süreci içinde. Ancak fiziksel şubelerin tamamen ortadan kalkması beklenmiyor. Bunun yerine, bankalar hem dijital hem de fiziksel hizmetleri bir arada sunabilecekleri fijital modeller üzerinde çalışıyor. Bu deneyime ortak olacak yeni yapılanmalar da mevcut. 2025 yılı, Türkiye’de bu tür yeniliklerin başlangıç yılı olabilir.
Bu gelişmeler, yalnızca bankacılık sektörünü değil, aynı zamanda toplumun finansal alışkanlıklarını da değiştirecektir. Gelecek, fijital bir dünyanın kapılarını aralıyor diyebilirim. Gelişmeleri heyecanla takip ediyorum.
Güzel bir gelecek için…