Fenerbahçe günden güne eriyor

Cem TOP SPOR ANALİZ cem.top@dunya.com

Şampiyonluk parolasıyla başladığı lige bir türlü tutunamayan Fenerbahçe, sahasında oynadığı Kayserispor maçında da "eski Fenerbahçe" olmaktan çok uzaktı. Maç öncesi her iki takımın da sakatlıklardan yana ciddi sıkıntılar içinde olması hem Fenerbahçe, hem de Kayserispor cephesinde yüzlere yansımıştı. Ne var ki, Fenerbahçe ile hemen hemen aynı sayıda sakat futbolcuya sahip Kayserispor'un sahaya sürdüğü on bir ile sarı-lacivertli ekibin on biri kıyaslandığında geçen sezona oranla nasıl bir kadro erozyonu yaşandığı belli oluyordu. Sezon başından bu yana Alex De Souza'nın formuyla lige tutunmaya çalışan takım, onun yokluğunda neredeyse sıfır organizasyonla oynuyor. Dahası yıldız futbolcunun eksikliğine rağmen teknik heyetin herhangi bir taktik değişiklik düşünmemiş olması da enteresan. Oysa bizim ligimizde kullandığımız 10 numaralar, çift santrforlu oyunların önündeki en büyük engel. Dolayısıyla Alex yokken ileri ucu ikili biçimde kurup, içinde Emre'nin yer aldığı 4 lü bir orta saha denemesi bu maçta da yapılamadı.

Kayserispor maça, defans dörtlüsünün önüne Saidou-Ragıp ikilisini yerleştirip "defansif 4-4-2" diyebileceğimiz bir dizilişle başladı. Sarı-kırmızılı takım hücumlarda Mehmet Topuz'u serbest kullanıp ileri uca destek veriyor, Önder-Edu ikilisinin arkasına Aghahowa'yı kaçırmayı deniyordu. Buna karşılık Fenerbahçe klasik dizilişinde Alex'in yerine Emre'yi monte etmiş ve Güiza'nın gerisindeki Uğur-Emre-Kazım üçlüsüyle ileride çoğalmaya çalışıyordu. Emre'den maestro yaratma konusu pratikte yıllar öncesinde kalmış ve cevabını tam olarak alamadığımız bir bilmece. Çizme'ye transferinden önce iyi bir 10 numara olabileceğine dair ışıklar saçan Emre, uzun süreli Serie A ve Premier League maceralarının ardından bambaşka bir futbol karakteriyle futbolumuza döndü. Kayserispor maçındaki görüntüsü de bu savımızı kanıtlar nitelikteydi. İlk 45 dakikada temel stratejisini iki kez uygulamaya koymayı başaran Kayserispor, Aghahowa ile iki gol buldu. Bu süreçte Gökhan ve Emre ile iki sakatlık yaşayıp 3 oyuncu değişikliği hakkını da kullanan Fenerbahçe için tünelin ucunda hiç ışık yoktu.

İkinci yarı bambaşka bir atmosferde başladı. Maçın dönebileceğine dair inanç taşıyan tribünler bu inançlarını sahadaki futbolculara da yansıtmayı başardılar. Bunun neticesinde Fenerbahçeli futbolcular ikinci yarıya hırslı ve istekli başladılar. 60. dakikada kazanılan penaltı ile de hem tribünler, hem de futbolcular hedeflerine bir adım yaklaştılar. Ancak göz ardı edilen (belki de edilmek zorunda kalınan) problem Fenerbahçe'nin 2-4-4'e varan çılgın bir hücum iştahı taşıması, defans güvenliğini de Edu-Yasin ikilisine bırakmış olmasıydı. İlk yarıda defans dörtlüsünü iki kez alt etmeyi başaran Aghahowa için bu şüphesiz hayatının performanslarından birini gösterme şansıydı. Nijeryalı golcü de bulduğu geniş alanları değerlendirmekten hiç çekinmedi. 63 ve 75'te Kayserispor'un kaydettiği gollerle skor bir anda 1-4'e gelince stadın atmosferi de 180 derece terse döndü. Bu dakikadan sonra Fenerbahçe için ne atılacak adım ne de verilebilecek bir mücadele kaldı. Bu mağlubiyetin muhtemel etkileri, Fenerbahçe yönetiminin kriz yönetiminde ne denli başarılı olacağıyla doğrudan bağlantılı. Uzun vadede ise ocak transfer dönemini şimdiden planlamakta fayda var. Maçta her iki takım da üç değişiklik hakkını kullandı. Fenerbahçe adına Yasin, Deniz ve İlhan Parlak oyuna girerken, Kayserispor'da bu isimler Escobar, Cangele ve Abdullah'tı. Sadece bu ayrıntıdan bile kimi dersler çıkarılabilir.  Şu an  Fenerbahçe'ye gereken ne derseniz: Cevap sağduyu ve aklı selim.

Galatasaray maçı orta alanda kaybetti

6. hafta maçı için Bursa'ya namağlup gelen Galatasaray, İstanbul'a dönüşünde hüzünlüydü. Bursaspor ilk 5 hafta itibariyle oldukça sağlam bir takım olduğuna dair sinyaller veriyordu, ama yeşil-beyazlıları 90 dakikalık bir periyotta seyretme şansını yakalayamadığımızdan kafamızda soru işaretleri de vardı. Sarı-kırmızılı takım lig başından bu yana çektiği sakatlık sıkıntısını bu maça da taşımıştı. Teknik Direktör Michael Skibbe mevcutlar içinden en yeteneklilerini seçip sahaya sürdü ama Bursaspor'u izlememiş olsa gerek, stratejik bir hata yaptı. Bursaspor bu zorlu maçta çift ön liberolu beşli bir orta saha ile mücadele etmeyi seçerek Galatasaray orta sahasını pasifize etmeyi başardı. Buna karşılık Skibbe belki de Nonda-Baros ikilisini birlikte kullanabilmek adına 4-3-1-2 sistemini benimsedi. Orta alandaki üçlü Hakan, Ayhan ve Arda'dan oluşunca, sarı-kırmızılılar maçın başından sonuna kadar direnç göstermekte zorluk çektiler. Kalan beş haftada ne demiştik; "Galatasaray hücum silahlarını kullanabildiği ölçüde başarılı bir takım. Dirençli ve top yaparak oyuna çıkan takımlar karşısında zorlanacaktır."

Yeşil-beyazlı cephede ise teknik direktör Samet Aybaba'nın başarısı hemen göze çarpıyor. Güçlü rakibine karşı 4-2-3-1 dizilişinde sahaya çıkan Aybaba'nın talebeleri Yusuf'un oyundaki etkinliğini kullanabilmek adına "toplu defans" ilkelerinin tamamını sahaya yansıttılar. Ataklarda takım olarak topun gerisinde kalmaya özen gösterdiler ve pres uygulamalarıyla Nonda ve Baros'un arkadaşlarıyla irtibatını kestiler. Esasında Lincoln sahadayken Galatasaray'ın da tam olarak yapması gereken bu. Ancak Lincoln'ün dışında Kewell, Baros, Nonda ve Arda'dan üçü mutlaka forma giyiyor ki, bu da dönen her topu Galatasaray için bir kontratak tehlikesi haline getiriyor. Bursaspor maçında söz konusu olan ekstra durum Yusuf'un sahadaki varlığıydı. Galatasaray Yusuf'a o kadar çok boş alan bıraktı ki, yıldız futbolcunun Servet ve Meira'nın arasındaki cevheri işlemesi çok zor olmadı. Bunun bir maç öncesi stratejisi olduğu birinci dakikadan itibaren Bursaspor'un bu alana oynamasından açıkça belliydi. 39. dakikada Mustafa Sarp'ın ayağından gelen gol ise bu çabanın semeresi olarak değerlendirilebilir. İkinci yarı başında kalesinde bir gol daha gören sarı-kırmızılı takım pabucun pahalı olduğunu anladığında dakikalar 50'yi bulmuştu bile. Bu dakikadan sonra az da olsa silkinen Galatasaray, atakların yönünü kanatlara çevirip orta sahadan gol bölgesine adam sokmaya başlayınca golü bulması gecikmedi. Ancak bu golün getirdiği hava Bursaspor'un direnci yüzünden uzun zamanlı bir baskıya dönüşmedi. Son çeyrek saatte Meira orta sahaya gelip ikinci bir ön libero gibi oynamaya başlayınca maç orta alanda kilitlendi. Ancak bu hamlenin Galatasaray açısından bir rahatlama getirdiğini de belirtmek gerek. Böylece dönen topların alınması kolaylaşırken Ayhan-Meira ikilisinden biri de topla hücumlara katılma şansını yakaladı. Kalan dakikalarda taraflar dişe dokunur bir tehlike yaratamayınca Bursaspor karşılaşmayı 2-1 kazanmayı başardı.

Muhtemeldir ki, bu sonuçtan sonra Galatasaray'da hoca kazanı yeniden kaynamaya başlayacak. Geçen hafta da değinmiştik, Skibbe'nin takımdaki sakatlar iyileşene kadar geçecek zaman zarfında iyi asiste edilmesi şart. Aksi takdirde Bursaspor maçında olduğu gibi taktik hatalarla maçların kaybedilmesi olası. Yeşil-beyazlılar bu sene ligin dişli takımlarından biri olacağını gösterdi ama Galatasaray daha dirençli bir orta saha ile maça çıksa bu kadar kolay teslim olmayabilirdi. Merak ettiğim konu, acaba Galatasaray'ın rakiplerini bir hafta öncesinden izleyip rapor tutan birileri var mı?

Tüm yazılarını göster